Murat Çakır

Anneciğim

Anneciğim;

       Okuldayım şimdi. Canım acıyor. Doğarken senin canını acıttığım aklıma geldikçe daha bir artıyor karnımdaki ağrı. Kendimi bildim bileli sabah uyanır uyanmaz gelip yanına seni kontrol etmekten hiç bıkmadım. Şimdi de sabahları uyandığımda yanına gelmek istiyorum ama uzaktasın. Seni çok seviyorum anne. Şimdi hastaneye yatmışsın. Senin güçlü olduğunu biliyorum, bununda üstesinden geleceksin biliyorum.

       Anne, canım acıyor. Acıdıkça sen geliyorsun aklıma. Niye canım acırken aklıma ilk sen geliyorsun? Niye korkunca ilk sen? Aklıma geldikçe sen her şeye yetebilensin. Varlığıyla gemilere yol gösteren bir deniz feneri, enerji sağlayan bir yel değirmeni, karanlıkta kaybolanların yolunu bulması için yanan bir sokak lambası, hastalar için ağrı kesici, ateş düşürücü ve hatta dünyayı koruyan ozon tabakası... sen her şeye yetebilensin, her şey olabilensin, herkesin yerini sorunsuz doldurabilen, ama kimsenin senin yerini dolduramadığısın..

       Güzel gözlerinle anneannem gibisin. Annene benzediğini duyunca mutlu oluyorsundur umarım, çünkü ben sana benzetildikçe çok mutlu oluyorum.

       Ne güzel seninle ortak sevgiler, hayaller ve özlemler barındırabilmek. O hayalleri, özlemleri seninle hiç düşünmeden, sıkılmadan konuşabilmek... En güzeli babamla birlikte bana verdiğin sonsuz güvenle büyüyebilmek ve bir türlü bu yerden kopamamak. Evdeki huzur sensin anne. Senin olmadığın bir günü düşünemiyorum. (Baba kıskanma seni de çok seviyorum) 

       Hatırlıyorum da bir gün yazdığım mektuplardan birini okuyup onca yoğunluğuna rağmen yanıma gelmiştin. Sizden ilk ayrıldığım dönemdi,  okula, şehre ve ülkeye alışamamıştım. Ve yazdıklarımdan etkilenip hemen gelmiştin  "çok üzüldüm, benim kızım bunları yaşamış da ben yardım edemedim." demiştin. Sarılmıştık, kim bilir kaçıncı kez... Beni o kadar iyi hissettirmiştin ki.

       Kararlarımı hep kendim vermem için beni serbest bırakmıştın. "sen bilirsin." demiştin, ama kalbinin neden yana olduğunu da belirtebilmiştin bana. Hayatta olabilecekleri yaşadığın tecrübeler kadarıyla önceden anlatmıştın. Beni uyarmış, fakat asla senin istediğin gibi yaşamama zorlamamıştın. Hayatta sorumluluk sahibi olabilmenin önemini anlatıp durmuştun ve sorumluluklar yerine getirildiği sürece her şeyde özgür olabileceğimi o kadar güzel izah edip bana öğrettin ki. Kimi anneler kızlarına güvenirlerdi de çevreye güvenmezlerdi bunu tekrar edip dururlardı. Ama sen bunu söyleyip durmazdın, bana güvenir "dikkat et!" derdin. Olur, olmaz emri vakilerime kızardın. Kötü giden şeyler olursa sağlık olsun derdin. Kötü giden sağlıksa "Allah kimseye vermesin." derdin. Okuduğum kitapları sorar, sende okurdun. Okurdun ki aynı şeyleri düşünelim isterdin. O yüzden aynı telden çalardık çoğu zaman zaten. Mutfakta geçerdi lise yıllarında okuldan gelince günümüz ve yemek sonrasında "haydi bir çay koy." derdin ve gün içinde yaptıklarımızı anlatırdık birbirimize. Bir de gündelik ikindi vakitleri, kanepe uykuların vardı ki ben asla anlayamadım o rahatsız kanepeyle aranızdaki özel bağı. Uyanmaya yakın kıpırdanır, gözünü de açınca "Nil"  derdin. Bilirdim arkasından gelecek cümleyi ve hemen mutfağa koşup bir bardak su getirirdim. Sen yeni kendine gelmiş olur, elimdeki suyu görmeden "su versene" derdin.

       En son geçen yaz yine hastane odasında seninle beraberdik. Ortaktı yine duygular, yine aynı telden çalıyorduk. Kimileri böyle durumda hiç konuşmaz hep ayrı dururlar ama biz daima bu durumlarda bütünleşiriz. O gün, o odada anladım ki sana ne kadar muhtaç olduğumu. Sen benim hep bir adım önde olmamı istiyorsun. Ancak bil ki ben, sen olmaya razıyım. Çünkü kimse senin gibi olamaz benim gözümde.

       Öylesine yazdım bu yazıyı. Karnım ağrıyor yine. Varlığın her şeye yetiyor ve geçiyor ağrı yavaşça. Bütünü, verilenin kesrini bulmayı sen öğrettin bana. Otobüste benden büyüklere yer vermeyi, insanlara saygı duymayı, onlara yardım etmeyi. Elinden gelenin en iyisini yapmak gerektiğini, yaşlıların elinde gördüğün paketlere yardım etmeyi, ıslak kek yapmayı, yaprak sarmayı, ısıtılan pilava biraz su koymayı ve nicelerini sen öğrettin bana..

       Bana bu hayatı tanıttığın için her yılın annesi sensin. Seni seviyorum ve sen bugünleri de babam ve uzaktan da olsa yanınızda benle birlikte atlatacaksın. Canınım biliyorum. Seni çok seven kızın...

Murat ÇAKIR / ‘‘Eylül’’ romanından

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri