Mustafa Dündar

Ya Komplo Değilse

YA KOMPLO DEĞİLSE

            Dünyada ve ülkemizde vuku bulan birtakım olaylara getirilen eleştirilere komplo, bu eleştirileri yapan ve sorgulayan kişilere ise komplo teorisyeni yahut komplocu deniliyor. Yaşanan olaylar ile dile getirilen endişeler ve esasen yaşananların gerçek yüzü arasında -belgeler ile- bir ilişki kurulmasına rağmen çoğu insan inanmıyor veya inanmak istemiyor! Bu noktada insanlığın mahkûm bırakılmak istendiği hayata matuf eylemler ile mücadele eden bir avuç insan var. Diğerleri ise medyanın, postmodern tanrıların kullarının yönlendirmelerine göre hareket ediyor, adeta akıllarını devre dışı bırakıyor ve ölümüne itaat ediyor. Peki, tüm bu yaşananlar komplo değilse ve bir avuç insan haklı ise ne olacak? Kaldı ki zaman geçtikçe haklı olduklarını görmekteyiz!..

            Tartışmalar her ne kadar Kovid döneminden önce başlamış olsa da Kovid dönemi ile birlikte harlandı diyebiliriz. Başka bir ifade ile söyleyecek olursak, bu konular dünyada çok daha önceden konuşulmaya, tartışılmaya ve sivil direnişler oluşturulmaya başlanmıştı lakin ülkemizde Kovid ile birlikte ciddi bir şekilde üzerinde düşünülmeye başlandı. Kovid’in sadece bir hastalıktan ibaret olmadığı, esasen insanlığın yeni dünya düzenine hazırlandığı ifade edildi.

Kovid ile birlikte bir şekilde devletlerin ve milletlerin tepkileri, dirençleri ölçüldü. Tıpkı kuş gribi ve domuz gribinde olduğu gibi… Tabii Kovid süreci kuş ve domuz gribi sürecinden çok daha etkili ve zararlı oldu insanlık için! Zira insanlar arasında öyle bir panik ve korku ortamı oluşturuldu ki insanlar, ne denirse “tamam” demeye başladı. Gönüllü kölelik rolünü üstlendi adeta! Tedbir adı altında insan aklıyla dalga geçilircesine getirilen uygulamalara dahi ses çıkar/a/madı insanlık. Tedbir kararlarını getirenler, tedbiri hiçe sayarken; insanlar, hürriyetinin kısıtlanmasına ses etmedi hatta kendileri istedi böyle olmasını! Ölümlü olan insan, ölümden o kadar korkutuldu ki içeriğinin net bir şekilde açıklanmadığı (özellikle grafen tartışmaları), ne gibi yan etkilerinin olacağının tam manasıyla belirtilmediği sıvıya “ölümsüzlük iksiri” bulunmuş gibi sarıldı ve gönüllü olarak vücutlarına zerk ettirdi! Her ne kadar ülkemizde konuşulmasa da özellikle uluslararası medyada yan etkileri yeni yeni açıklanıyor bu aşıların, en başta kalp hastalıkları olarak… Kaldı ki Kovid denilen virüsün de aslında abartıldığı kadar büyük bir virüs olmadığı, günde 8 adet verilen ilaçların boşa içildiği, aşıların aslında faydadan çok zarar vermiş olabileceği vs. gibi durumlar da yeni yeni konuşulmaya başlandı. Tabii o dönem medya öyle bir korku pompaladı ki Kovid’e ilişkin bu sakıncaları dile getirenler adeta vatan hainliği ile suçlandı. Bilim tanrısına karşı çıkmış kafir olarak nitelendirildiler!..

            Kovid döneminde konuşulan bir başka konu da çip meselesi idi. İnsanlara çip yerleştirilmek isteniyor denildiği zaman, bir grup hemen dalga geçmeye başladı. Zaten dünyayı okuyamayan insanların en büyük sorunu, geliyorum diye bağıran felaketler ile dalga geçmek!.. Peki sonra ne oldu? Ciddi manada çip konusunun gündemde olduğu anlaşıldı fakat medyadan ses çıkmadı. Bir grup haber ajansı ise bunu büyük bir nimet gibi tanıttı! Kovid’i durdurabilmek için aslında deri altına yerleştirilen çipler ile bir şekilde bu sorunun çözülebileceği ifade edildi.  O dönem Elon Musk, Neurolink çalışmaları kapsamında insanlara hangi yılda çip entegre edilebileceğini ifade etti.

            Hülasa çip ve Kovid hakkında şunlar söylendi:

 Kovid, mahremiyeti ortadan kaldırmada kritik bir süreçtir. Tarihte ilk kez mahremiyeti tamamen ortadan kaldırmak bu kadar kolay ve mümkün. Kovid ile biyometrik gözetleme meşrulaştırılıyor ve insanlar buna ikna ediliyor, günün sonunda ise insanlar razı oluyorlar! Kovid, insanları kontrol altında tutmak için çok önemli bir adım. Salgını(!) bitirmek için insanların biyometrik gözetlenmesi yetmez, deri altlarına yerleştirilecek mikroçipler ile de neler olduğunun bilinmesi gerekir. Bu sayede tüm insanlık kontrol altına alınmış ve bir grup elit insan, diğer insanlar üzerinde tahakküm kurmuş olacak ve adeta bir köle gibi muamelede bulunacak! Biz insanlar da onurumuzu ayaklar altına alarak sırf ölmemek için bu durumu kabulleniyoruz!

            Kovid’den bu kadar uzun bahsetmemin nedeni yakın zamanda geçmiş ve o dönem dile getirilen, komplo olarak nitelendirilen hadiselerin aslında şu an hakikat olarak konuşulmaya başlanmış olması idi. Şimdi günümüzde konuşulan ve yine komplo olarak addedilen bazı olaylardan özet olarak bahsedeceğim.

            Evvela iklim krizi. İklim krizi denilerek, insanlara yine bir şekilde korku pompalanarak birtakım yaptırımlara maruz bırakılıyor insanlar. Benzin ve motorine yapılan zamlar ile iklim krizi, karbon ayak izi arasında bir ilişki kuruluyor. Bir grup elit haricinde insanlar araçlarını kullan/a/masın, bir noktada özgürlükleri sınırlandırılsın ve insanlık kontrol altına alınabilsin. Tabi, görüldüğü kadarıyla böyle olmuyor. Zira trafik yoğunluğunda ciddi bir azalma yok. Ancak ilerleyen günlerde insanların bir noktada çaresiz kalıp istenilen durumuna ayak uydurabileceği de gözden kaçırılmamalı. Yine karbon ayak izini azaltmak için hayvancılığa da -özellikle büyükbaş- kısıtlama getirilmesi söz konusu. Tam da bu noktada “yapay et” tartışmaları devreye giriyor ve hayvancılık olmadan yani iklim krizine sebebiyet vermeden de et yenilebilir deniliyor! Küresel ısınmanın, iklim krizinin tek müsebbibi hayvanlar idi zaten(!). Bu açıdan bakıldığında toplu şekilde ölen hayvanlara ilişkin haberler ülkemizde hiç dikkat çekmiyor.

            Suni kıtlık ile bir kaos oluşturulmak istendiği ifade ediliyor. Zira kaos olmadan düzen olmaz. Bunları isteyenlerin inancına göre dünyada bir kaos olursa, tanrı kıyamete zorlanırsa Mesih gelecek ve yeni bir düzen kuracak. Bu düzen de inançlarına göre tam kendilerinin istediği gibi bir düzen olacak…  Suni kıtlık tartışmaları yapılırken buğday tarlalarında çıkan yangınlar pek dikkat çekmiyor ülkemizde maalesef. Yangınlar ve son zamanlarda her şeyde olduğu gibi gıda da yapılan zamlar ile yapay kıtlık arasında bir bağlantı olduğu ifade ediliyor.

            Yazıyı daha fazla uzatmak istemiyorum. Zira çok uzun yazıların okunmadığı ifade ediliyor.

            Dijital kimlik tartışmaları, iklim krizi, orman yangınları, arıların katledilmesi, hayvanların toplu şekilde ölmesi, denizlerden zift akması, havadan ve karadan zehirlendiğimizi gösteren belgeler, fiyatlardaki anormal artışlar, enerjide alım gücünün düşmesi, yapay et, metaverse, transhümanizm, posthümanizm, LGBT, ailenin kökünün kazınmak istenmesi, insanlığın evrimini tamamlaması düşüncesi (bize göre insanlığın ortadan kaldırılması ve insanın makineleşmesi), yeni dünya düzeni, köpek saldırıları ve hayvan haklarına ilişkin açıklamalar…

            Bunlara ilişkin belgeler ile yapılan onca açıklama, insanlığı bekleyen tehlikelere yapılan onca uyarı komplo teorisi denilip geçiliyor! Peki, ya komplo teorisi değilse? Aklımız başımıza ne zaman gelecek? Çocuklarımızı kaybedince mi? Ki kaybediyoruz!.. Ya da sonumuzun geldiğini fark ettiğimiz gün mü? O gün de elimizden bir şey gelmeyecek!

            Bunları planlayan ve uygulamaya koyan Müslüman zihin değil! Emanet bilincine sahip değil bunları planlayanlar! Bu yüzden insanlığın hayrına çalışmaları beklenemez! Yıllardan beri felsefi ve teorik olarak konuştukları, tartıştıkları ve planladıkları her şeyi bir bir uygulamaya koydukları aşikâr!

            Son söz:

            “Onlara ‘Yeryüzünde düzeni bozmayın’ denildiğinde, ‘Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz’ derler.” Bakara Suresi, 11. Ayet.

            Vesselam…

1 Yorum

Kübra Kaymak

Kübra Kaymak

17 Haziran 2022
Çok isabetli bir yazı olmuş, Allah razı olsun.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri