Hakir El-Fakir

Altı Harfli

          ALTI HARFLİ

 

          Şu virüs salgını ile alakalı çok ciddi araştırmalarım oldu. Virüsün bulaşmasını engelleyen bir formül bulabilmek için gece gündüz çalıştım. Bu formülü bulmadan konuyla ilgili yazmayacağım dedim. Nihayet buldum.  Neticeyi yazının ileriki bölümlerinde paylaşacağım. Tüm ısrarlara rağmen, bilim kurulunun ricası, bazı Bakanların devreye girmesi  ve bir kürem sağlık uzmanının yalvarmasına rağmen  yazmayışım bu yüzdendir.  

          Bir hususu belirterek başlayım. Malum virüs,  adının anıldığı yere gelirmiş. Adını dersem bana da bulaşır diye korkuyorum. Onun için malum şeyden bahsederken 6 harfli diye bahsedeceğim. Siz anlarsınız ama inşallah o çakmaz mevzuyu. Arkadaşlar, bu 6 harfliyi lütfen küçümsemeyin, çok korkunç bir şey. Bilimsel olarak iki tane 3 harfli gücünde olduğu tespit edilmiştir. Gündemdeki birkaç konuya kısa kısa temas edip sonra formüle geçeyim.

          Her konuda olduğu gibi bazı aklı evveller bu salgın hakkında da uydurabildikleri kadar komplo teorisi uydurdular. Tabi bizim gibi vatan evlatları çıkıp açıklama yapmazsa meydan onlara kalıyor. Ama ne demişler, çakalın uluması aslanın kükremesine kadarmış… Neymiş  efendim, bu virüsü 2013 yılında  falan batılı güçler biliyormuş, filan stratejist söylemiş, bilmem ne dergisinde şöyle fotoğraf varmış, çip takacaklarmış, mış da mış elde var mışmış..  Tabii biz kendi tarihimizi okumazsak kendi değerlerimize kıymet vermezsek her şeyi batıdan yani gâvur oğlu gâvurdan biliriz. Adamlar rezil rüsva olsalar bir keramet arıyoruz yahu!

          Halbuki bu virüsü ilk işaret eden sonuçlarından ilk bahseden kimdir? Hem de  en ince ayrıntısına kadar yazan? Düşünün bakalım tahmin edebilecek misiniz? Cık bilemediniz, bilseniz benden önce çoktaan yazmıştınız. Neyse söyleyim. Bu virüs belasına taa 7 yüzyıl öncesinden ilk işaret eden kişi    sevgili Yunus Emre’dir. Taptuk Emre yani. Vay mübarek vay..  ne demiş “ bir garip öldü deyeler/ üç gün sonra duyalar/ soğuk su ile yuyalar/ şöyle garip bencileyin” 700 yıl öncesinden (723 yıl önce diyenler de var) bu virüs geldiğinde ölenlerin cenazesine kimsenin gelmeyeceğini, iki üç gün bekletildikten sonra bir garip gibi defnedileceğini yazmış, söylemiş işte. Ama biz napıyoruz? mübareğin sözlerini ilahi yapıp çığırıyoruz. Bakın dahası var, devamında ne diyor,

“Hey Emre'm Yunus biçare

Bulunmaz derdine çare”

İşte bu virüs belasına çare bulunmayacağını yazmış. Dikkat edin, “biçare” de 6 harfli..  Devam edelim.

“Var imdi gez şardan şara

Şöyle garip bencileyin”

          Şar dan şar’a yani şehirden şehire..  ironiyi görüyormusunuz. Var şimdi gez bakalım şehirden şehire diyor. Tabi evden dışarı çıkabilirsen. Gördüğünüz gibi asırlar öncesinden tüm ayrıntılarıyla haber vermiş mübarek. Bakanlar kurulunun toplanıp şehirlerarası seyahat kısıtlaması kararı alacağını bile yazmış. Daha ne desin.

          Malum sokağa çıkma yasağı ilan ediliyor bazı günler. Bu işten en kârlı çıkanlar keller oldu. İşleri iş.. Şimdi  millet sokağa çıkma yasağına tam uyuyor ya, sanıyorlar ki AKP hükümetinin kararına itimadındandır. Bilakis utançlarından çıkamıyorlar sokağa. Sen yasak getirmesen de millet çıkmıyor ki zaten. Berberleri kuaförleri kapatmışsın, saç sakal birbirine karışmış, bu tiple nasıl çıksın sokağa. Hele benim gibi gür saçlılar var, kendi kendilerine tıraş olmaya çalışan. İyice maymuna dönüyor insan. Valla kel olmak varmış. Adamların traş derdi yok. Kim derdi ki Bir tanem/ Kellere hayran kalacağız./ Onlar mesut gezerken/ Biz camdan bakacağız.

           Sokağa çıkma yasağının ilk günü çıktım. Polis çevirdi, - “Sağlık çalışanı mısın? Dedi. -“ Yok sade vatandaşım” dedim.  -“Beyefendi sokağa çıkma yasağı var ceza yazacağım.” dedi.-“ Yaz memur bey  Ama iki tane hatan var.”  Dedim. Polis şaşırdı ben devam ettim. -“Birinci hatan şu, ben 4.katta oturuyorum.”  eee dedi polis. Allah Allah, anlamadı yahu.. Ben açıklamaya devam ettim. “ 4. Katta oturduğuma göre ben sokağa çıkmamış bilakis inmiş oluyorum” dedim.  Polis –“vaybee “ dedi. –“ ikinci hatam neymiş.”  deyince dedim ki –“ bakın memur bey burası sokak değil cadde” dedim. Ne dese beğenirsiniz –“ İyi o zaman ben de sana  ceza yazmayım, Hıfzıssıhha Kanunu'nun 282'nci maddesini uygulayım.”   AKP’li değilim ya, ne kadar haklı olursam olayım, cıkcık.  Sokağa çıkma yasağını anayasaya aykırı olarak kendi heva ve hevesine göre uygulayan bu diktatör iktidarım dikta polislerinden kurtar bizi Ya Rab!

           Salgın sürecinde en iyi ve en etkin mücadeleyi elbette yüz akımız, CHP Belediyeleri verdi. Duymuşunuzdur, Adana belediye başkanı Zeydan, 2 günde bin yataklı hastane yapmış.  Analar ne yiğitler doğurmuş.. Duyunca ben dahi şaştım kaldım. 100 değil, 200 değil, 500 hiç değil, 600-700 değil, tam tamına 1000 yataklı.( yazı ile bin).  Sonra medya aracılığı ile inceledim. Gözlerime inanamadım. Bir fuar alanına yapılmış dâhice bir fikir. Valla ne deyim, bana  sayı say deseniz, iki günde bini zor sayarım. Zeydan başkanım sizin yaptıklarınızı Erdoğan’ın  hayalleri bile ulaşamaz. Fakat Akp’den sirayet etmiş olsa gerek, yapı gereğinden fazla lüks olmuş be başkan. Lüks bezlerden bölmeler yapılmış. Çok lüks olmuş. Bence çilte ile bölünebilirdi. Ne gereği var lüks beze.. Yani insanın aklına birilerine rant sağlamak için mi bu kadar lüks yapıldığı gelmiyor değil. Aktrollere malzeme vermesek iyi olurdu başkan. Ama tebrik ederim her şey ince ince düşünülmüş. Mesela, Bölmeler içine hasta yatağı konmamış. Bazı yandaş medya ve aklı evvel Akp’liler eleştiriyor. Bence isabet olmuş,  gayet ince bir fikir. Her hasta kendi döşşeğini alsın gelsin. Hastanede kendi evindeymiş gibi hisseder. Psikoloji önemli tabii.  Çok önemli. Efradını cami ağyârını mani, bir iş olmuş.“başkanım insan biraz kusurlu iş yapar nazar olacak yahu.  Valla, AKP’liler neye döndüğünü şaşırdı. Elbette Şehir hastanesi kadar berbatta olmasın tabii. Ama azıcık da olsa bir kusur olmaz mı ya”.  Netice olarak, Son Başbuğumuz Kılıçtaroğlu’nun değerlendirmesinde de bahsettiği gibi; bu durum Cumhurbaşkanlığı sisteminin iflasıdır, derhal Parlementer sisteme geçilmelidir.

           Mücadele ile ilgili İBB başkanı İmamzade  malumunuz “temel atmama törenlerinde” ki üstün başarılarından sonra bu salgın konusunda da destansı “mücadele etmeme” programını hızla devreye sokarak sadece Türkiye’ ye değil dünyaya örnek olmuştur.  Bu insanüstü gayretlerinden dolayı, Sayın İBB başkanımızı ağaçların yaprakları değil mezar taşları bile alkışlıyor şimdi çılgınlar gibi...

          Şöyle bir talihsizlik oldu, yerli solunum cihazı üretildi. Gerçekten çok kötü oldu bu iş. İçim daraldı. Keşke Chp’li birileri ya da chp’li  bir belediye üretseydi. Yani, solunum cihazı değil de ona benzer onu anımsatacak bir şey de olsa olurdu. Ürettik deseler yeter, biz zaten inanırız. Mesela su borusuna bir çay süzeği takıp, uç tarafınada nargile başlığı takılsaydı, al sana solunum cihazı. Hem de bir ayda değil iki günde beşbin üretilirdi.  Eğer böyle bir solunum cihazını chp’li bir belediye yapsaydı Kılıçtaroğlu’nun yorumu ve tepkisi ne olurdu? Adana’daki sahra hastanesindeki yorumundan müphem, Şöyle bir simülasyon yaparsam. Şöyle derdi, (yorumsuz aktarıyorum);  “Burdan bütün vatandaşlarıma sesleniyorum. Tayyip Erdoğan görevden alınmalı, Vatan hainliğinden yargılanır gibi yapılıp idam edilmeli. Akp Kapatılıp Bütün AKP oyları CHP ye sayılmalıdır. Bir solunum cihazını yapamayan iktidar vatan haini değilde nedir!”  Der birdenokta! diye bitirirdi. Hayda bre! Heybetini gizli tut orta boylu yiğidim. Duruşun beni bile korkutuyor..  

          Gelelim esas meseleye.. Bu virüsten nasıl korunacağız. Dedim ya  bana yalvardılar perişanız dediler. Yoksa,  inanın kendim için değil, kendim için araştırdıysam namerdim. Sizler için araştırdım. Dedim ki, Şu naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacak.  Şu dünyaya geldik gidiyoruz, bari insanlığa bir faydamız dokunsun. Bu 6 harfli belaya öyle bir çözüm bulmalıyım ki, hem basit yani herkesin uygulayabileceği, hem de ucuz ve yaygın, mümkünse de kolay bir çözüm olsun.

          Çin, Almanya, Abd ve Türkiye gibi, dört kıta yedi ülkedeki, tüm gelişmeleri izledim, seyrettim. Düşündüm maddi ve manevi yeteneklerimi sergiledim. Ve nihayet formülü buldum. Formülün bilimsel adı     “ Y2EÇ”    olup, sağlık bakanlığı tarafından kabul görmüş ve derhal uygulamaya konmuştur. “Y2EÇ” nin Türkçesi ise; “ Yangel Yat Evden Çıkma”. Herkesin uygulayabileceği ucuz ve yaygın bir çözüm oldu. Umarım kıymetini bilirsiniz.

İlk defa bir savaşı yan gelip yatarak kazanacağız. Ha gayret!

 Hakir el Fakir

( Ben bu Ramazan ayını çok seviyorum ha! Geldi mi yemeden içmeden kesilirim. Sizde de öyle oluyor mu?)

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri