Mustafa Dündar

Bir Koruma Tedbiri Olarak “Tutuklama”

          BİR KORUMA TEDBİRİ OLARAK “TUTUKLAMA”

  Önceki iki yazımın devamı niteliğinde olabilecek bir yazı olmasından dolayı tekrara düşmemek için “sosyal medya ve yargı” konusundan ziyade bir koruma tedbiri olan tutuklamadan bahsetmeye çalışacağım.

  Sosyal medyada, özellikle Twitter’da, çok kez #FalancaTutuklansın, #FalancaİçinAdalet gibi hashtag’ler ile atılan tweet’ler okuyoruz. En çok isyan edilen durum bir şahsın suç işlediğine dair görüntüler paylaşıldıktan sonra şahıs hakkında tutuksuz yargılama kararı verilmesi. Bu tarz durumlarda genellikle şöyle tweet’ler atılıyor; “bu insan (ki çoğu zaman hakaretler edilerek yazılır burası) elini kolunu sallayarak gezecek”, “görün işte yaptığı yanına kar kaldı”, “yargıya güvenin bittiği yer. Bu insan hiçbir ceza almayacak, rahat rahat gezmeye devam edecek…” tabii bu tweetler atılırken şüpheli/sanık için “#FalancaTutuklansın”, mağdur için “#FalancaİçinAdalet” hashtag’leri kullanılıyor.

  Bu tarz tweet’ler ve düşünceler öyle zannediyorum ki tutuklamanın bir koruma tedbiri olduğunun bilinmediğini hatta bir ceza yahut cezanın infazı olarak değerlendirildiğini gösteriyor. Suç işlediği iddia edilen bir kişi illa tutuklanmalı mıdır ya da tutuklanmazsa ceza almayacak mıdır?

  Öncelikle aslolan tutuksuz yargılamadır, tutukluluk istisnadır. Tutuklama geçici olarak başvurulan bir koruma tedbiridir.

  Belirli hallerde tutuklama tedbirine başvurulabilir. Bu haller de kanunda sayılmaktadır;

  1.Şüphelinin / sanığın kaçması, saklanması veya kaçacağı şüphesini uyandıran somut olguların bulunması.

  2.Şüphelinin / sanığın davranışlarının delilleri yok etme, gizleme veya değiştirme; tanık, mağdur veya başkaları üzerinde baskı yapılması girişiminde bulunma hususlarında kuvvetli şüphe oluşturması.

  Tutuklama sebebinin mevcut olduğunun kabul edildiği bir diğer durum ise katalog suçlardır. Katalog suçlar kanunda sayılmıştır ve bu suçlardan birinin işlendiği hususunda kuvvetli şüphe var ise tutuklama nedeninin mevcut olduğu kabul edilir.

  Her durum ve şartta tutuklama kararı verilmesi mümkün değildir. Kanunda yer alan düzenlemelere göre tutuklama kararı verilmektedir. Örneğin CMK m. 100/4’de “Sadece adlî para cezasını gerektiren suçlarda veya vücut dokunulmazlığına karşı kasten işlenenler hariç olmak üzere hapis cezasının üst sınırı iki yıldan fazla olmayan suçlarda tutuklama kararı verilemez.” denilmek suretiyle tutuklama kararı verilemeyecek haller düzenlenmiştir.

  Tutuklama geçici niteliktedir. Yukarıda saydığımız tutuklama nedenlerinin varlığı halinde ancak bu nedenler ortadan kalkıncaya kadar verilen bir tedbirdir. Tutuklama, kişinin özgürlüğünü sınırlayan dolayısıyla ağır bir koruma tedbiri olduğu için aynı zamanda bu tedbirin gerekli ve ölçülü olması da gerekmektedir. CMK m.100’de bu durum “işin önemi, verilmesi beklenen ceza veya güvenlik tedbiri ile ölçülü olmaması halinde, tutuklama kararı verilemez.” şeklinde düzenlenmiştir. Özetle; ağır bir tedbir olan tutuklama geçici niteliktedir ve tutuklamanın gerekli ve ölçülü olması gerekmektedir.

  Tutuklama, başlı başına bir ceza veya bir cezanın infazı değildir. Sosyal medyada herkesin tutuklama talep etmesinin nedeni kanaatimce; tutuklamanın başlı başına bir ceza olduğu ve tutuksuz yargılanan kişilerin ceza almadığı / almayacağı düşüncesidir. Halbuki yukarıda yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı üzere tutuklama maddi gerçeğin ortaya çıkartılması, sağlıklı bir yargılama yapılabilmesi için başvurulan geçici bir tedbirdir. Yani tutuklama bir amaç değil, araçtır.

  Şüpheli tutuklandığı zaman ceza almış olmuyor. Yargılama neticesinde suç işlediği sabit ise hakkında cezaya hükmediliyor. Tutuklamayı bir cezalandırma aracına çevirmek son derece yanlıştır ve bu durum büyük mağduriyetler doğurur.

  Peki, sosyal medyada #FalancaTutuklansın hashtag’i ile tweet’ler atınca tutuksuz yargılanmasına karar verilen şahıs neden tutuklanıyor? Bu durumun iki sebebi olabileceği söylenmektedir. Birincisi; atılan tweet’ler sonucu (çoğu zaman videolar yayınlanıyor) yeni deliller elde edilmiş olabilir veya şahsın delilleri yok etme, tanık veya mağdur üzerinde baskı yapma girişiminde bulunma ihtimalinin bulunduğuna dair kuvvetli şüphe oluşmuş ve bu sebeple tutuklama kararı çıkartılmış olabilir denilmektedir. Yani kısaca, sosyal medyanın baskısı söz konusu değil, tutuklama sebepleri sonradan sosyal medya aracılığı ile ortaya çıkmış olabilir denilmektedir. İkincisi; şahsın sosyal medyada uğradığı manevi linçin maddi linçe dönüşme ihtimalidir ki bu durumda şahsı korumak amacı ile tutuklama kararı çıkartıldığı ifade edilmektedir.

  Özetleyeceksek olursak tutuklama bir ceza değildir, verilen bir cezanın infazı da değildir. Tutuklama; sağlıklı bir yargılama yapabilmek için delillerin korunması, tanıkların rahatça konuşabilmesi, şüphelinin / sanığın kaçmasının engellenmesi amacıyla verilen kişi özgürlüğünü sınırlayan ağır bir koruma tedbiridir. Bu tedbirin hangi hallerde uygulanacağı kanunda açıkça düzenlenmiştir.

  Tutuklamanın başlı başına bir “ceza” olarak görülmemesi gerekmektedir. Tutuklama kararının şüpheliyi / sanığı cezalandırmak amacı ile verilmediğinin bilinmesi gerekmektedir.

  Sosyal medyada #FalancaTutuklansın şeklinde atılan tweetler #FalanİçinAdalet getirmeye hizmet etmekten ziyade çeşitli mağduriyetlere sebep olabilir.

  Son olarak;

  Ülkemizde yargılama süreci genellikle uzun sürdüğü için de insanların, tutuksuz yargılama hallerinde şüphelinin / sanığın hiçbir ceza almadığı / almayacağı şeklinde bir düşünceye kapıldığını düşünüyorum. Bu tarz düşüncelerin önüne geçilebilmesi için hocalarımızın da söylediği gibi yargılama sürecinin hızlandırılması gerekmektedir. Uzun süren yargılama sürecinin de çeşitli mağduriyetler doğuracağı gözden kaçırılmamalı ve toplumu da tatmin edecek düzenlemeler yapılmalıdır.

  Vesselam.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri