AHMET AVANLIER

Bu Zamanın Marangozları Olabilmek

BU ZAMANIN MARANGOZLARI OLABİLMEK

Çoğumuz şikâyetçiyizdir savrulan insanlıktan, kaybolan değerlerimizden, ahlâkın, adaletin, onurun, şerefin yerini maddi materyallerin almasından. Sıklıkla hayıflanıyoruzdur zalimin zulmünden, dünyanın dört bir köşesinde zulme maruz kalan Müslümanların durumundan. Onlara üzülüyoruzdur hâlâ kaybetmediysek o kutsal duyguyu. En iyi yaptığımız şeyi yapıyoruzdur çoğunlukla ve en kolay olanını… Şikâyet etmeyi, üzülmeyi.

Sevgili dostlar anlatacağım tarihi kıssa da bu durum ile ilgili. 1100’lü yılların ilk çeyreğinde yaşlı bir marangozun hikâyesi. Bağdat’ta yaşarmış bu marangoz. Her sabah Besmele ile açar rızk kapısını ve aşk ile yaparmış işini, Kâinatta olan her eserde gördüğü üzere elindeki ağaca Allah’ın adı ile nakşedermiş yine Allah’ın kendisine lütfettiği sanatını. Sadece sanatına değil etrafına da hürmetli imiş bu yaşlı marangoz, selam ehliymiş. Dertliymiş aynı zamanda olan bitenden, Müslümanlar arasında yayılan fitneden, Müslümanların bir araya gelememesinden, Mescidi Aksanın esaretinden. Öyle ya, Kur’an’a muhatap her Müslümanın olması gerektiği gibi üzülürmüş İslam’ın ilk kıblesinin esaretinden. Dert etmiş kendine, dertlenmiş kendince ve karar vermiş derdini sanatında nakşetmeye. Bir besmele ve niyet ile ve de Allah rızası için başlamış kiraz ağacını işlemeye. Ağaca, gözyaşı ile işlediği her kıvrımda Mescidi Aksa için dua etmiş için için. Her duada Ömer olmak için, Miraç ruhu ile yanmak için.

Sonunda dostlar, gören herkesi büyüleyen öyle bir minber çıkmış ki ortaya, o minbere sahip olmak istemiş her gören. Nice zenginler yüksek yüksek meblağlar teklif etmişler bu göz kamaştıran minberin kendi mescitlerine götürülmesi için. Fakat yaşlı marangoz her isteyene aynı cevabı veriyormuş

-          Mescidi Aksa için yaptım ben bu minberi, oraya konulacak bu.

Bu cevabı alanlar şaşırarak;

-          İyi dersin de ya marangoz, işgal altındaki bir yere nasıl konulacak bu minber? Gel sen bize sat bunu. Senin bu söylediğin ancak hayaldir. Bak bu kadar güzel bir işin karşılığını maddi olarak almak istemez misin?

Sevgili dostlar, birçok kaynak araştırdım ama bu dertli, derdi güzel marangozun ismine hiçbir kaynakta rastlamadım. Fakat şu sözü günümüze kadar geldi. Allah öyle murat etti çünkü, kendi rızası için yapılan işin namını ahirete kadar sürdürecek biiznillah.

-          Ben bir sanatkârım, bir marangozum. Evet, ben bunu Mescidi Aksa için yaptım çünkü elimden gelen budur. Aranızdan da bir yiğit çıksın ve kutsalımızı, ilk kıblemizi, miracın ilk durağını, Rasulullah (sav)’in ayak izlerinin olduğu o kutlu beldeyi esaretten kurtarsın !

İşte bu minberin namı ve marangozun bu sözü dilden dile öyle yayıldı ki, sınırları aştı. Irak’ın Tikrit sokaklarında dahi bu muhteşem minber konuşulur oldu. Yedi sekiz yaşlarında bir çocukta çok etkilendi. Ama o sanatın güzelliğinden çok konulan hedeften etkilendi… Ben olmalıyım o yiğit dedi kendi kendine... Ben koyacağım o şaheseri Mescidi Aksanın içine. Öyle de oldu, o çocuk “Kudüs esaret altında iken ben nasıl gülebilirim” diyen Selahaddin Eyyubi Hazretleri oldu ve kutsal mabedi esaretten, zulümden kurtarmak sekiz yaşında yüreğine ateş düşen bu yiğide nasip oldu.

Hülasa dostlar, kolay olan şikâyet etmektir. Olan bitene hayıflanmaktır. Nasıl olacak? Benim elimden ne gelir? Diye zorsunmaktır kolay olan. Ama bu hikâyede de gördüğümüz gibi ismini dahi bilmediğimiz bir marangozun dertlendiği aşk ile başlamıştı Kudüs’ü işgalden kurtaran kutlu yolun ilk adımı. Bir savaşçı değildi, çok iyi kılıç kuşanıp kaleler fethedemezdi yaşlı marangoz ama gönülleri fethetti yüzyıllar sonra bile. Ve o gerçek bir kahramandı. Onu Kahraman yapan ise davası için elinden gelenin en iyisini Allah rızası için yapmak ve bunu murâd etmekti.

Belki bugün bizlere düşen görevde bu. Elimizden gelenin en iyisini yapmak. Şikâyet ettiğimiz onca şey yerine, onca olumsuz durum tespiti yerine halisane bir kalp ve ihlas ile benim elimden gelen bu diyebilmek. Gayret etmek, tevekkül etmek…

Bu zamanın marangozlarına selam olsun.

Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerimize olsun. Kalın sağlıcakla

Ahmet AVANLIER / 11.02.2022
[email protected]

3 Yorum

RAGIP ALBAKIR

RAGIP ALBAKIR

12 Şubat 2022
Emeğine sağlık kardeşim Allah razı olsun.

Murat ÜLGER

Murat ÜLGER

13 Şubat 2022
Selamün aleyküm Ahmet kardeşim. Gönlüne Kudüsün işgalini dert etmiş, yeniden fetih ve fatihlerin özlemini duyan ,Istanbulun fethine gelib de kendisi görmese de yanin da getirdigi Peygamber sancağını 10 asir sonra dikilmesini sağlayan Halid bin Zeyd gibi fetih muştusunu yüreğinde taşıyan, ömurlerini fütuhatla geciren şehit ve gazilerimiz gibi sadece Kudüsün değil islamdan ve fetih ruhundan uzaklaşmış, paslanmış yüreklerinde fethedilecegi, yüreklere fetih ateşini düşüren marangoz ve Selahattinlerin ve dahi Fatihlerin zümresine rabbim dahil etsin, şehitler dergahinda buluştursun inşallah sevgili kardeşim bizleri..

Hüdaver Turan

Hüdaver Turan

13 Şubat 2022
Allah Razı olsun Hocam. İnşaAllah marangozları ve Eyyubilerin sayıları okadar artsınki. Yeryüzü İslam olsun

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri