Mehmet Altuntaş

Darbeler ve İnsan Hakları İhlalleri

DARBELER VE İNSAN HAKLARI İHLALLERİ:TÜRKİYE TARİHİNE KARA BİR LEKE 28 ŞUBAT POSTMODERN DARBESİ

 Devlet ile Vatandaşı arasında bir sözleşme olan Anayasanın büyük bölümü insan haklarının korunmasına ayrılmış olup Devletlerin en temel vazifesi hak ve özgürlüklerin korunması ve geliştirilmesidir. Vatandaşları arasında ayrımcı uygulama yapmaması da bu temel görevin bir gereğidir. Milli iradeye dayanmayan güçlerin bizzat veya baskısı ile Devleti oluşturan Yasama Yürütme ve Yargı organları zaman zaman devre dışı bırakıldığı darbe süreçleri ile ülkemiz meclisi, hükümeti ve yargısı ipotek altına alarak devre dışı bırakılmıştır. Malum olduğu üzere 1960 yılında yapılan darbesi, 12 Eylül Askeri Darbesi ve 28 Şubat Post Modern Darbesi ile ülkemizde hem demokrasi akamete uğratılmış hem de insan hakları ihlalleri hat safhaya ulaşmıştır.  1960 ve 1982 Askeri Darbeleri ile Anayasa lağvedilmiş, Milli İrade hiçe sayılmıştır. Yine 28 Şubat Post-modern Darbesi ile Milli irade hiçe sayılarak insan haklarına aykırı uygulamalar yapılmış ve algı operasyonları ile Milletimizin bir kısmı diğer kısmı ile düşman haline getirilmeye çalışılmıştır.

2016 yılı 15 Temmuz gecesi ve 16 Temmuz günü milletçe yaşamış olduğumuz emperyalist güç odaklarının desteği ile hain FETÖ Darbe girişimi Cumhurbaşkanımız ve Başkomutanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “Halkın gücü üzerinde başka bir güç tanımam.” diyerek milletimizi darbecilere karşı durmak üzere hava meydanlarına ve meydanlara çağrısı üzerine milletimizin basireti ve cesareti ile darbe girişimi bastırılmıştır.

Uluslararası emperyalist güçleri, Türkiye’yi iç karışıklığa sürüklemek, milletin birlik ve beraberliğini parçalamak için desteklediğini Silahlı Kuvvetler içerisinde yuvalanan FETÖ mensuplarını harekete geçirerek ülkemizde bir darbe girişiminde daha bulunmuş ve 15 Temmuz darbe girişimine direnen 251 vatandaşımız şehit, 2 bin 734 vatandaşımız da yaralanarak gazi olmuştu. Bu insanlık dışı darbe teşebbüsü temel insan haklarının en önemlisi olan yaşama hakkını da ortadan kaldıran bir vahamete ulaşmıştır. Halkına ihanet eden darbeciler, elinde yalnızca bayrağıyla ihanete karşı duran sivillerin hayat hakkını acımasızca ellerinden almaktan kaçınmamışlardır. Başta TBMM olmak üzere pek çok kamu kurumunu bombalamış, ülkemizi milyarlarca lira zarara uğratmışlardır.

28 Şubat 15 Temmuz Bağlantısı

Şunu açıkça ifade etmek gerekir ki; 28 Şubat Post-modern darbesi de halkımız tarafından engellenebilseydi, darbeye destek veren tüm güçler kısa sürede yargılanabilseydi 15 Temmuz gecesi yaşanan hain FETÖ Darbe girişimi yaşanmayabilirdi.  O yüzden 28 Şubat Post-modern darbesinin tüm mağdurları ve hukuksuzluklarının bir kısmı giderilmiş olsa da halen Darbenin faillerinin tamamen yargılanması tamamlanmadığı sürece 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi gibi darbe teşebbüslerinin önü tamamen kesilmeyecektir.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖ üyelerine yönelik operasyonlarda ortaya çıkan somut bilgilere göre bu kararları veren yargıçların büyük çoğunluğu ya FETÖ üyesi olmaktan tutuklanmış ya da tutuklanmamak için yurtdışına kaçmıştır. Ayrıca bizzat Gülen’in 28 Şubat’ın jakobenlerini desteklemek için Refah-Yol Hükümetini hedef alarak söylediği “Beceremediniz, artık bırakın” ifadesinin dönemin darbeci medyası tarafından manşetlere ve ekranlara taşınması da sürecin ittifaklarını göstermesi açısından somut bir veridir. 28 Şubat darbesi Jakoben antidemokratik ve hukuksuzluğu ilke edinmiş kesimlerle işbirliği yapan FETÖ üyeleri tarafından örtülü şekilde belirli bir uyum içinde gerçekleştirilen bir darbedir. Hedefinde ise dindar ve muhafazakâr insanların varoluşsal değerleri vardır.

Bu ülke üzerinde emelleri olan darbeciler bütün bu yaşananlardan sonra yeni darbe stratejileri ve yöntemleri geliştirdiler. Darbeciler milleti bir arada tutan değerler yıpratılmadan ve sadece siyasete değil bütün kurumlara duyulan toplumsal güven yıkılmadan bu ülkede istedikleri hedeflere ulaşamayacaklarını düşündüler. Bu yüzden yeni dinamikler ve aktörler devreye sokularak başka bir yöntemle yapılacak 28 Şubat darbesi planlandı ve adım adım uygulandı. Öncelikle belirtmek gerekir ki 28 Şubat ilk bakışta göründüğü gibi sadece toplumun bir kesimine (dindarlara) karşı değil top-yekûn bu millete karşı yapılmıştır. Çünkü amaçlanan nihai hedef toplumu kutuplara ayırarak çatıştırmak ve oluşan kaos sonucu ülkeyi tamamen ele geçirmektir.

28 Şubat darbesinin hedeflerinden biri de o dönemde kendilerini darbenin faili zanneden yargı, medya, üniversiteler, sendikalar, meslek odaları ve ordudur. Bu kurumların hepsi millete karşı olan bir sürecin parçası olarak kendilerine duyulan toplumsal güveni kaybettiler. Darbeyi planlayanların istediği tam olarak buydu. Ama darbecilerin asıl kayıpları bu değildi. Dindar olanları tasfiye ettiklerinde yerine kendinden olanları yerleştirerek kadrolaşmalarını gerçekleştireceklerini sanıyorlardı. Hiç de öyle olmadı. Bütün kurumlarda boşalan kadrolar adeta bukalemun gibi renk değiştirebilen FETÖ yandaşlarınca dolduruldu. Acaba Çevik Bir, bin yıl sürmesini planladığı darbesinin geleceğini FETÖ’cülerin yuvalandığı bir orduya emanet etmeyi planlamış mıydı?

Yine 28 Şubat Döneminde FETÖ elebaşının 28 Şubat’ın başaktörlerinden birisi olan Çevik BİR’e yazdığı utanç verici mektubuyla “tüm okullarını ne zaman istenirse devretmeye hazırız” demesi yine FETÖ ile 28 Şubat arasındaki ve 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi arasındaki bağlantı için önemli bir işarettir.

21 yıldır 28 Şubat hukuksuzluğu sürmektedir.

28 Şubat Post Modern Darbe’nin üzerinden tam 25 yıl geçti. Darbenin baş aktörlerinden de olan dönemin generallerinden biri “gerekirse bin yıl sürecek” diyerek ifade ettiği 28 Şubat Post Modern Darbesi; ülkemizin sosyal, kültürel, eğitim, ekonomik ve siyasi hayatına ağır bedeller ödetmiştir. Milletimizin hafızasında acı ve silinmez insanlık dışı izleri hâlâ devam etmektedir.

Kadınların başörtüsü olduğu için okullara sokulmadığı, dinini vecibelerini yerine getirmek isteyen insanların adeta kamusal alandan silindiği, var olan toplumsal düzeni korku ve tehlike mantığına endeksleyen kararların kâğıda döküldüğü günün adıdır 28 Şubat. Türkiye’nin yakın tarihine kara bir leke düşüren 28 Şubat Post-modern darbesi, küresel şer odaklarının Anadolu topraklarında her şeyden önce İslam’ı ve Müslümanlığı boğarak ülkenin yönetimini dizayn etme çabasının ürünüydü. Askerî vesayetin toplum iradesini ipotek altına aldığı süreçte halkın oylarıyla işbaşına gelen Necmettin Erbakan, Başbakanlık koltuğundan indirildi.

28 Şubat Post-modern darbesini yaşayan toplum medyada manipülasyon ve dezenformasyon içeren haberlerle halkın algısı biçimlendirilmeye çalışıldı, psikolojik harp taktikleri bir bir uygulandı. Sincan’da tanklar yürütülerek antidemokratik biçimde, irtica bahanesiyle Refahyol Hükümeti silahlı güçler tarafından istifaya zorlandı, milyonlarca insan fişlendi, yerinden yurdundan edildi. Başörtülü kadınların okuması, çalışması engellendi. İşten atılanlar, sürgün edilenler, işkenceye uğrayanlar, cezaevlerine konulanlar oldu. Siyasi, sosyal ve ekonomik boyutlarını da içinde barındıran bu darbe milyonlarca insanı mağdur etti, derin izler bıraktı. 28 Şubat Post-modern darbesinin bu yıl 25 inci yılı. Yıllar içinde birçok mağduriyet giderildi ama darbenin etkisi hâlâ devam ediyor. Bu etkinin bir boyutu da cezaevlerinde yaşanıyor. 28 Şubat mahkumları denilen, 90’lı yıllarda cezaevine konulan yüzlerce mahkum bulunuyor. Darbenin 25 inci yıldönümünde 28 Şubat’ın cezaevindeki mağdurları “Bu son 28 Şubat olsun!” diyorlar.  Sayıları azalmış olsa da halen mağdur durumda cezaevlerinde hapis yatmaktadırlar. Hatta bazıları kendilerini mahkum eden FETÖ cü hakimlerle aynı cezaevinde kalmaktadırlar.

28 Şubat Yargı Kararları İptal edilmelidir.

Post-modern Darbe olan 28 Şubat döneminde algı operasyonları ile bağımsız yargıya yakışmayacak şekilde anti demokratik güç odaklarından brifing alan bir takım yargıç ve savcılar 15 Temmuz Hain FETÖ Darbe girişimi sonrası FETÖ üyesi olmakla yargılanmış ve mahkum olmuşlardır. Bu sebeple 25 inci yıldönümünde lanetle andığımız 28 Şubat 1997 tarihinde başlayan 28 Şubat Post-modern darbe sürecinde işkence ve kötü muamele gören, haksız yargı kararlarıyla kamudan ihraç edilen kamu görevlileri ve mahkum edilen siviller için yeniden yargılanma yolu açılmalıdır. Bu yolun açılabilmesi için öncelikle halen hapiste olan mazlumların yeniden yargılanabilmesi için bir kanun maddesi ile Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı tanınmalıdır.

28 Şubat mağdurlarının dosyaları yeniden incelenip adaletin tesisi için çok geç de olsa bir adım atılmalıdır.

28 Şubat 2022

Mehmet Altuntaş

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri