EMİN GÖNEN

Gündelik Siyaset Girdabı

  GÜNDELİK SİYASET GİRDABI

     Ben siyaset denen olgunun asli hüviyetiyle her zaman kirli olduğuna hiç inanmadım. Müslüman’ın siyasetten uzak durması gerektiği öğretisinin aksine siyasetin çıkar devşirme amaçlı ve kör bir hırsla yapılmadığı müddetçe hep çok kutsal ve erdemli bir iş olduğunu düşündüm. Falan âlim siyaset şeytan işi demiş. Filan evliya siyasetten uzak durun demiş sözlerine asla itibar ve itimat etmedim. Bugünde siyasete bakışım ve düşüncelerim ana hatlarıyla aynı. Çünkü siyaset, hizmet, strateji, plan, gelişim, toplumsal yarar temelli bir kavramdır. İnsan ve fayda odaklı bir süreci ifade eder. Siyasetin üzerindeki kirli intiba insanlarda oluşturduğu olumsuz çağrışımlardan kaynaklanmaktadır. Dürüst insanların kirlenmeme ve temiz kalma hassasiyetiyle siyasete girmekten çekinmesi, meydanın daha çok ikbal ve çıkar odaklı düşünenlere kalması bu intibanın ana nedenlerinden olsa gerek.

    Siyaset denilen çetrefilli dünyanın yan etkileri de yok değildir elbette. Her insanın bilgi sahibi olması ve asla kayıtsız kalmaması gerektiğini düşündüğüm siyasetin ortalama yurdum insanı üzerindeki tesiri ise maalesef çok olumlu değil. Bendeniz gündelik siyaset dediğim günübirlik, dedikodu ve cebelleşme siyasetini takip etmeyi bırakalı çok oldu. Efendim şu şuna bunu demiş, bu da böyle cevap vermiş. İktidar kanadı şöyle bir hamle yapmış, muhalefet de böyle karşılık vermiş gibi sürekli çatışmaya ve laf ebeliğine dayalı bir girdabın içinde boğularak hiç ruhuma ve öz benliğime ihanet edemem.  Siyaseti fikirler idealler uzun vadeli hedefler ve stratejiler üzerinden değerlendirmeyi tercih ediyorum ve herkese de bunu içtenlikle tavsiye ediyorum. Yoksa gündelik siyaset girdabına kapılmanız içten bile değildir. Bu girdaba girdinizmi kendinizi kurtarmanızda neredeyse mümkün değildir. Adı üstünde işte; girdap! Gittikçe daha hızlı bir şekilde çekilirsiniz içine. Bu girdaptan çıksanız bile ruhsal bir yara almadan ya da düşünsel bir dezenformasyona uğramadan yakayı kurtaramazsınız illaki bir iz bırakır.

     Gündelik siyaset girdabına kapılmak insanda birçok tahribat oluşturur. Bunlardan ilki radikalleşmedir. Bu girdaba genellikle tek bir pencereden ve dar kalıplar üzerinden olayları değerlendirmeye kalktığınızda kapılıyorsunuz. Gündelik siyasetin cazibesi o kadar yüksektirki, günlük hayatında oldukça mazbut, halim selim duran birçok insanın siyaset konusunda nasıl bir hırsa kapıldığına ve nasıl bir aslan kesildiğine birçok kez şahit olabilirsiniz. Kendi bulunduğunuz cenahın haklılığına öyle kuvvetli bir iman ile bağlanırsınız ki sizin cenahın bir konuda yanlış düşünme ve yanlış bir değerlendirmede bulunma ihtimali asla aklınıza bile gelmez. Her zaman her halükarda sizin taraf haklıdır. Karşı tarafın doğru söyleme ihtimali ise kesinlikle yoktur. Siz o kadar haklısınızdır ki size karşı çıkanlar ya vatan haini, ya gafil ya da vatanı satan işbirlikçi olmalıdırlar. Karşı tarafa yaptığınız ithamlarda ise yanılmanız olası değildir. Bir iftiraya bir yalana bir linç kampanyasına ortak olmak gibi bir durumunuz ise hiç söz konusu olmaz. Bu itham doğru olmasa bile bu karşı taraftakiler için müstehaktır. Çünkü karşı taraf zaten ruhunu şeytana satmıştır.    

     Gündelik siyaset girdabına kapılmanın insanlarda oluşturduğu bir diğer tahribat ise saygı, nezaket, hüsn-ü zan, empati, hoşgörü gibi insani ve medeni kavramları köreltmesi ve öldürmesidir. Saygı ve nezaket sadece göstermeliktir ve asla içtenlik yoktur. Bu kavramlar sadece siyasi mevzinizi korumak için kullanılacak çeşitli argümanlardan ibarettir. Bu en çokta sosyal medya denilen çukurda kendini göstermektedir. Bu girdabın çekim gücünün en güçlü olduğu mecradır bu alan. Sağa sola laf yetiştirmek, laf sokmak, yüz yüze söyleyemeyeceğiniz yada zaten söylememeniz gereken ne varsa rahatlıkla insanlara söylemek oldukça doğaldır bu ortamda. Gündelik siyasetin en kötü yanlarından birisi, insanların bu çekişmelerde aslında ne kadar çirkinleştiklerinin farkında bile olmamalarıdır. Çirkinleşen küstahlaşan, hakaret eden hep başkasıdır.

    Başka bir tahribat ise hakkaniyet ve haklı olma prensibinin yerini zamanla haklı çıkma içgüdüsü işgal etmesidir. Mesele halı olmak değil bir şekilde haklı çıkmaktır. Örneğin sıradan bir ortamda karşıt görüşte olan bir insanla tartışmaya tutuştunuz. Bundan sonra aslolan doğru olanı bulup çıkarmak değil, ne olursa olsun karşı tarafı alt etmek ve susturmaktır. Hatta iş dahada hararetlenirse, mümkünse onu perişan etmek ve gerekirse o ortamda onu rezil etmektir. Yanıldığınızı kabul etmek ise bir erdemlilik değil bir acziyet olacağı için bu asla düşünülemez. Kırılan onurların, bozulan dostlukların, akraba ve yakınlarımızla biz farkında bile olmadan araya giren soğuklukların ise savunduğumuz davanın haklı çıkma gerekliliğinin yanında lafı bile edilemez.

     Bu girdaba kapılmanın bir diğer tahribatı ve yan etkisi ise her şeyi ama her şeyi bu siyaset çekişmeleri üzerinden değerlendiren bir ruh halinin oluşmasıdır. Kafası sosyal medya paylaşımlarıyla, televizyondaki tartışma programlarıyla o kadar doludur ki olaylara bakış zaviyesini asla değiştiremez. Mesela iktidarı destekleyen birinin yanında “bugün havalarda biraz bozdu” gibi bir cümle bile kursanız direkt bir savunma psikolojisi ile size “buda mı iktidarın suçu” diye çıkışıp bir takım izahatlar yapması olasıdır. Bu çok uç bir örnek derseniz şöyle bir örnek vereyim. Mesela bu girdaba kendini fazla kaptırmış bir arkadaşınızın yanında eğitimle alakalı bir konuda bir aksaklıktan bahsetmeyi deneyin. Burada iktidarı eleştiriyor olmanız gerekmez direk savunma pozisyonu alacaktır. Konuyu bilse de bilmese de ya sorunu inkar edecek ya da hükümetin bundan sorumlu olmadığını falan anlatmaya başlayacaktır. Yahu bir dur kardeşim! bir aksaklıktan bir sorundan bahsediyorum. Sorunlar konuşulmadan, dile getirilmeden halledilmez demenizde fayda etmeyecektir. Aynı şey muhalefet içinde geçerlidir. Aynı sorundan bahsettiğiniz muhalif bir kişi de size hemen siyasi argümanlarla destek olacak ve bu sorunun kesinlikle hükümetten kaynaklandığını izah etmeye başlayacaktır.

     Yani demem o ki: evet! siyaset iyi bir şeydir. Evet! bu ülkede yaşayan insanların hemen hepsinin sosyal ve iktisadi hayatı dolaylı ve dolaysız olarak siyasetten bir şekilde etkilenmektedir. Bu yüzdendir ki hiç kimsenin “ben siyasetle ilgilenmiyorum” “siyaset beni ilgilendirmez” deme lüksü yoktur. Ama be kardeşim! Siyaset dediğinde ilkeler, hedefler, değerler, fikirler üzerinden yürütülür ve müzakere edilirse faydalıdır. Öyle sloganlar, çekişmeler, taraflar, taraftarlar, kutuplar üzerinden değerlendirdiğin, daha doğrusu değersizleştirdiğin siyasetin ne ülkeye ne de sana bir faydası vardır. Şahsım adına ben ana haber bültenlerini bile izlemeyi bırakalı çok oldu. Tartışma programlarının ise yanından bile geçmiyorum. Özellikle bu tartışma programları ruhumu sıkıyor, içimi daraltıyor. İnsanlar bunlara nasıl tahammül ediyor anlamıyorum. Ama öyle hiç de dünyadan bihaber değilim. Bu konuda kendime büyük bir iyilik yaptığımı düşünüyorum. Ruh sağlığıma iyi geliyor uzak durmak. Naçizane tavsiyem sizde gündelik siyasetin kısır çekişmelerinden uzak durun bunun yerine ruh ve fikir dünyanıza yatırım yapın. Bir girdaba girip sürüklenmek yerine okuyun, merak edin, araştırın, kültürünüzü birikiminizi artırın. Tabi bu girdaptan kendiniz çekip alabilirseniz. Selam ve dua ile

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri