Av.Fevzi Konaç

Kaşık Tutamayan Nesille & Tarih Yazamayız !!

KAŞIK TUTAMAYAN NESİLLE & TARİH YAZAMAYIZ!!

Bir kardeşimle konuşurken anlattı. Beş yaşındaki oğlu anaokuluna yazılmış. Anaokulu öğretmeni birkaç gün sonra velileri okula davet etmiş. Toplantı konusu ilginç. Öğretmen özellikle annelerin bulunduğu velilere, çocukların kaşık tutmayı bilmediklerini ve verilen yemeği yiyemediklerini ifade etmiş. Bu yüzden bir çok çocuğa yemek yedirmeye çalışmaktan yorulduğunu söylemiş.  Bu konuyu bana aktaran kardeşim dedi ki; “Ağabey biz yeni neslin birçok konuda eksiklerini konuşuyor ve dertleniyoruz. Kimi zaman eleştiriyoruz.  XYZ kuşakları üzerinden değerlendirmeler  yapıyoruz. Ama farkında mısınız? Sorun çok daha basite indi. Kaşıkla yemek yemeyi bilmeyen bir nesil geliyor.”

Bu mesele abartı olarak görülmez ise benzer konularda benimde dertlendiğim hususlar var. Bizim ilkokul  yıllarımızda Hayat Bilgisi dersleri vardı. Kimilerine göre kariyer yapmak için gereken dersler arasında olmadığından bir matematik, fen veya türkçe dersi kadar itibarı yoktu ama çok önemli bir misyonunun olduğunu yeni nesli gördükçe daha iyi anlıyoruz. İnternetin olmadığı, zihinlerimizin kendi başına çalışmaya devam ettiği, akıllı telefonların aklımızın yerini almadığı, bundan  dolayı zihnimizde birçok telefon numarasını ezbere  bildiğimiz, ansiklopedi ve haritaları okumaktan haz aldığımız, yolumuzu bulurken çevremize dikkat kesildiğimiz için navigasyona teslim olmadığımız, pusula ve gökyüzünden yönümüzü bulabildiğimiz, kendi çabamızla bir şeyler ürettiğimiz... velhasıl her sıkıştığımızda çaresizce sığındığımız akıllı telefonun veya bilgisayarın işgalini yaşamadığımız günler güzelmiş.

Ne oldu bizim neslimize ki; kaşıkla yemek yemeyi bile öğretemez olduk? Ne oldu ki?  günümüz çocuklarının en basit ve hayatın içinden konularda bile pek çoğunun zerre kadar bilgisi veya konuya ilgisi yok. Öyle bir kariyer planlaması savrulması yaşanıyor ki; gelecek inşası için soru çözmek ve ekrana köle olmak durumunda kalan çocukların, ekmeğin hammaddesini bile bilmediği, farkındalıktan ve nitelikten uzak bu nesle mahkum olduk. Yediği kabak yemeğinin malzemesini ağaçta yetişiyor zannedenler var. Bir haftada kaç gün var? sorusunu cevaplayamayan üniversite öğrencileri var. Üniversite bitirmiş, master yapmış ama tavuk sesini tanımayan gençler var. Size komik veya ekstrem gelebilir ama durum bu minvalde büyük bir kitle için tedirgin edici boyutta.Hayatın içinde nefes alan ama hayatı tanımayan bir  gariplikle imtihandayız.

Bir yerlerde bir hata var ve acilen çözmeliyiz. Televizyonda izlerken geleceğimiz adına endişelendim. Bilemiyorum bu satırlara denk gelen bir okur şayet izlemişse , izlerken benimle aynı şeyleri düşündü mü acaba? ATV’de Milyoner yarışmasını izlerken eğitimi konusunda gıpta ile dinlediğim bir genç kızımız “İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi 3. Sınıf öğrencisi olduğunu ve dünya matematik yarışmasında iki kez dünya üçüncüsü olduğunu söyledi”. İzlerken hayran kaldığımı ifade etmem lazım. Gelgelelim hayata dair soruların sorulduğu ilk üç sorunun, ilkokul öğrencilerinin bileceği ilk sorusunu cevapladı. İkinci soruda seyirciye danıştı ki, cevap sorunun içinde idi ve buna rağmen muhakeme yapamadı. Bu soruda da şıklarda bulunan “anakonda” şıkkını tercih edecekken son  anda joker hakkını kullandı. Anlaşıldı ki “anakondanın” dahi ne olduğunu bilmiyordu. Seyirci %90 doğru şıkkı seçerek yardımcı oldu. Sunucu Kenan İmirzalıoğlu anakondanın ne olduğunu bilip  bilmediğini sordu ama cevap alamadı. Üçüncü soru ise bu kariyer sahibi kızımızın elenmesine sebep oldu. Soru “Filika aşağıdakilerden hangisinde bulunur?” idi. Şıklarda bulunan “Metrobüs” şıkkını işaretleyen kızımız elendi. İstanbul’da güncel siyasetin merkezindeki tartışmalarda metrobüslerin yolda kalması olunca, galiba kızımız etkilindi diyerek olayı hayra yoralım. Filikanın gemilerde bulunan bir tür sandal olduğunu bilmiyordu. Sunucu “galiba nazarımız değdi” diyerek çok başarılı yarışmacı kızımıza moral verdi.

Aslında nazar falan değdiği yok. Uzun yıllardır eğitimle & öğretim meselesindeki yaşanan kalitesizliğin bedelini ödüyoruz. Makam ve mevki kazansın, statü elde etsin diye çırpındığımız çocuklarımız, iyi birer çok şıklı test çözücüsü oldular. Test çözerken vakit kaybetmesin diye yatağının içinde elimizle yemek yedirdiğimiz çocuklarımız, kaşık tutmaktan aciz hale geldiler. Kendi başlarına hiçbir işi beceremeyen, sorumluluk alamayan, bir başarı hikayesi olmayan, yazın tatilde bile pamuklara sarıp sarmalayıp güneşe çıkarmadığımız yavrularımız basit meselelerde tabiri caizse resmen dibe vurdu. Para nedir? nasıl kazanılır? Nasıl harcanılır? Kiminle arkadaş olunur? Kiminle yola çıkılır? Kiminle nekadar paylaşılır? Ne nerede yetişir? Ne nasıl imal edilir? Vs. Bütün bunlarla ilgili tek bir anı ve tecrübe yaşamadan, boyu ve cüssesi büyük ama iç birikimi cüce varlıklara dönüştüler.

Ben yüzlerce boşanma davasına bakan bir avukatım. Dağılan yuvalara şahitlik ediyorum. Bir çoğunda boşanmanın temel sebebi kavga, şiddet, aldatma, yakınlarla çatışma gibi görünse de işin aslı tam olarak bunlar değil. Aslında gerçekte kimsenin fark etmediği ama daha çocukken verilmesi gereken eğitimde ihmal ettiğimiz hususlardan dolayı hayata hazırlayamadığımız kız ve erkek evlatlarımızın ödediği veya ödemek zorunda kaldığı bedeller var temelde. Bu dikkatten kaçan etkenler nedeniyle  “ağaç yaşken eğilir” ilkesi gereği oturmayı/kalkmayı, yemeyi/içmeyi, almayı/satmayı, borcu/alacağı, doğayı/şehri, börtüyü/böceği, sebzeyi/meyveyi, hayvanı/bitkiyi vs. yani hayatı tanıtamadığımız çocuklarımız babalığı, anneliği, patronluğu, komşuluğu, akrabalığı, işçiliği yani kişiyi toplumda adam gibi adam kılacak hususları öğrenemeden büyüyorlar. Evine ekmek alma sorumluluğunu öğrenememiş erkekler baba ve eş, iki yumurta kırmayı bilmeyen, düğme dikemeyen kızlar anne ve eş oluyorlar. Sonuç büyük bir hayal kırıklığı ve artan boşanma istatistikleri.

İyilerini tenzih ederek soruyorum; bu tip gençlerle gelecek tasavvur etmek, büyük hedefler yakalamak, tarih yazmak, vizyon belirlemek, siyaseten büyük devletlerle boy ölçüşmek ne kadar mümkün. Tehlikeyi abarttığım için kaşıkla yemek yemeyi becerememek üzerinden negatif bir sonuca vardığım sanılmasın. Bu yıl üniversite sınavlarında bir milyon genç yani katılanların neredeyse yarısı temel yetenek barajını geçemediler. Sorun basite alınmasın ve gereksiz algılanmasın çünkü durum ortada.Sadece kariyer sorularını değil, hayata dair kendi hikayelerinin sorularını bile cevaplayamadılar. Bu durum bir millet için en büyük tehlikelerden biridir. Bunu görmeliyiz. Tespitler tamamda peki ne mi yapalım? Besmeleyi çekelim, ilk adım olarak küçük yavrularımızın eline kaşıkları tutuşturmakla sorunun çözümüne dair adım atalım.

Kalemin ve bilginin sahibi Cenab-ı Hakk’a hamd ile... ( Memleket Gazetesi )

1 Yorum

kemal mete

kemal mete

14 Ekim 2021
Çok önemli ve acı bir meseleye değinmişsiniz. Maalesef durum böyle. Bir şeyler yapmak gerekiyor.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri