Mustafa Dündar

Masumiyet Karinesi Nereye Gidiyor

MASUMİYET KARİNESİ NEREYE GİDİYOR

  Masumiyet karinesi, bir kişinin suçlu olduğunun mahkeme kararı ile sabit olana kadar masum olduğunu, suçlu addedilmemesi gerektiğini ifade eder.

  İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi m. 11/1’de “Hiç kimse işlendiği sırada ulusal ya da uluslararası hukuka göre bir suç oluşturmayan herhangi bir eylem veya ihmalden dolayı suçlu sayılamaz”, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi m.6/2’de “Bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar masum sayılır”, Anayasa’nın 38. maddesinde ise “Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz” denmektedir.

  Anayasa’nın 15. Maddesine göre masumiyet karinesi, olağanüstü durumlarda dahi sınırlandırılmaması gereken bir ilkedir. Maddeye göre savaş, seferberlik veya olağanüstü hallerde dahi suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz.

  Anayasa Mahkemesi masumiyet karinesini “hakkında suç isnadı bulunan bir kişinin, adil bir yargılama sonunda suçlu olduğuna dair kesin hüküm tesis edilene kadar masum sayılmasını güvence altına alan temel bir hak” olarak tanımlamaktadır.

  Görüldüğü üzere masumiyet karinesi hem ulusal hem de uluslararası düzenlemeler ile kabul edilmiş bir ilkedir. Mamafih ülkemizde bu ilke ne yazık ki birçok kez göz ardı edilmektedir.

  Elbette geçmişte de masumiyet karinesinin ihlal edildiği, sadece Anayasa’da yazılı bir ilke olarak durduğu olmuştur lakin günümüzde teknolojinin gelişmesi ile birlikte bu ilkenin ihlal edilmesi çok daha büyük mağduriyetlere sebebiyet vermektedir.

  Suç şüphesi altında bulunan ve henüz yargılaması devam eden yani suçlu olduğuna dair hakkında hüküm tesis edilmemiş kişilere sosyal medyada suçluluğu kanıtlanmış gibi muamelede bulunuluyor.

  Sosyal medyada, dava dosyasının içeriği bilinmediği halde, yazılan haberlere dayanarak ki bu haberlerinde doğruluğu çoğu kez araştırılmadan hemen her gün birileri katil, hırsız, tecavüzcü veya vatan haini ilan ediliyor. Bir olayın iç yüzünü bilmeden hakkında yorum yapmak oldukça tehlikelidir. Bu durum hak ihlallerine sebebiyet verebilir.

  Evet, ortada suç şüphesi olabilir fakat kişi ya suçlu değilse? Ya yapılacak yargılama sonucunda kişinin suçsuz olduğu anlaşılırsa? Sosyal medyada uğradığı linç sonucu kaybettiği itibarını nasıl geri kazanacak? Ya da daha doğru bir soru soralım kaç kişi şüphelinin masum olduğunu öğrenecek ve buna inanacak? Çoğu zaman kişinin masum olduğu halk tarafından öğrenilmiyor, öğrenilse dahi dikkate alınmıyor. Şüpheli, sosyal medya yargılaması sonucu üzerine atılı suçu işlemiş addediliyor ve hüküm giymiş oluyor toplum nazarında…

  Bir kimsenin, bir suçu işlediğinin ifade edilmesi ayrı şey bir suçtan dolayı şüpheli olması ayrı şeydir. Şüpheli olan kişinin kesin yargılar ile suçlu olduğunun söylenmesi masumiyet karinesini ihlal etmektedir.

  Masumiyet karinesi ilkesinin ihlal edilmesi esasen birçok mağduriyeti de beraberinde getirmektedir. Kamuoyuna “şüpheli” değil de atılı suçu işlediği kanıtlanmış gibi “suçlu” olarak tanıtılan kişinin masum olması halinde itibarı zedelenmektedir, toplumla olan ilişkisi, ailevi ilişkileri zarar görmektedir…

  Geçtiğimiz günlerde bir kadın, bir doktora “beni taciz etti” diyerek iftira atmıştı. Bunun üzerine doktor sokak ortasında hakaretlere maruz kalmış ve linç edilmişti. Kamera kayıtlarının incelenmesi sonucu doktorun aslında masum olduğu, kadının menfaat uğruna doktora iftira attığı anlaşılmıştı. Toplum tarafından “sapık” olarak görülen doktorun masum olduğunu kaç kişi duydu? Duysa da kaç kişi o doktora masum dedi? Bunun gibi birçok örnek mevcut. Öğretmenine iftira atan öğrenciler, komşusuna vatan haini iftirası atan insanlar…

  Masumiyet karinesi herkes için gerekli ve geçerlidir. Bu ilkenin ihlal edilmesi büyük mağduriyetler doğurur. Özellikle sosyal medyada bu ilkenin ihlal edilmesi hele hele büyük sayfalar, sanatçılar, siyasiler ve ne yazık ki bazı zaman hukukçular tarafından ihlal edilmesi giderilmesi zor mağduriyetlere sebep olmaktadır.

  Sosyal medyaya hakim olan linç kültürünün sınırı yok. Suç şüphesi altında olan kişiye suçlu olduğu hükmen sabitmiş gibi hakaretler edilmesi, tehditler yağdırılması, suçun şahsiliği ilkesinin de ihlal edilmesi ile birlikte kişinin ailesine ve yakınlarına da hakaretler edilmesi son derece yanlıştır. Kaldı ki kişi suçlu dahi olsa bir hukuk devletinde bunlar doğru değildir.

  Kıymetli bir hocam geçtiğimiz günlerde “Kanunda suçsuzluk karinesi esas iken sosyal medyada aslolan suçluluk karinesi” diyerek sosyal medyanın halini çok güzel özetlemişti…

  Masumiyet karinesi ihlal edilerek, yargıya müdahale edilerek adalet tesis edilemez.

  Masumiyet karinesi elden gitmeden, toplumda suçluluk karinesi hakim olmadan bu ilkenin (masumiyet karinesi ilkesinin) ulusal ve uluslararası metinler ile düzenlenen bir ilke olduğunun anlatılması ve bu bilincin oluşturulması gerektiği kanaatindeyim.

  Hukuk herkes içindir…

  Vesselam.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri