Yanaz Ali

Sevaplarımıza Nasıl Tövbe Ederiz !

SEVAPLARIMIZA NASIL TÖVBE EDERİZ

"Akıl baliğ olduğumdan bu güne kadar yapmış olduğum tüm iyiliklerden ve işlemiş olduğum tüm sevaplardan dolayı tövbeyi nasuh ile tövbe ediyorum, tövbeler olsun Yarabbi! ..."

    Böylebir tövbeyi kulaklarımız işitmemişdir. Ama bütün iyilikleri değilde, "falan iyiliğimden falan sevabımdan tövbeler olsun" diye hemde en güzel iyilikler için, hemde yana yakıla, can-u gönülden...

         Buna benzer bir cümleyi de lafzi olarak işitmemişizdir. Ama  bazı hal  ve davranışlarımız tamda bu manaya gelebilecek nitelikte.

         Ömrümüzü bir sermaye olarak düşünürsek, sevap ve günahı ticaretteki kâr ve zarara benzetebiliriz.

         Siz hiç çok kâr ettim diye pişmanlık duyan bir esnaf gördünüz mü? Bana denk gelmedi.

         Büyük yada küçük o kadar sermaye ile kâr edenlerde olur zarar edenlerde. Ama kahir eksetiyetle her tacir kârın da zararın da tadına bakmıştır. Hatasız kul olmazmış. Tıpkı ticaret ehli gibi, Hepimizin sevabı da günahı da vardır.

Peki, tacirler zarardan kurtulmak istediği gibi, pişman olup da onca kârdan kurtulmak ister mi? Akıllı olan istemez tabii. Akıllı bir mü'min de sevaplarına tövbe etmez. Fakat, nefsi olgunluğa erişememiş, benim gibi bazı mü'minlerde, bazen böyle hatalara düşebiliyor. Sözü uzatmadan birkaç madde yazayım, sizlerde devamını getirirsiniz.

1- Başa kakmak

        Başa kakmak, bir nevi iyilikten tevbedir.

"Sana yıllar yılı şu, şu, şu iyilikleri yapmadım mı! Yapmaz olaydım. Yüzüne gözüne dursun namkör!"

        İşte bu cümleyi çok duyarız değil mi... burda sadece yapılan iyiliğin sevabından mahrum olmak yoktur. Aynı zamanda, hakaret, aşağılama,gıybet gibi ekstra faturaları da vardır bu başa kakmaların.

        Şunu unutmayalım; " Yapılan hiçbir iyilik, insanların onuruyla yaşaması kadar kıymetli değildir."

2-  Zalime hayranlık

Kötülere imrenmekte yine böyle bir tevbeye benzer.

"Aah ah! Zamanında bizde falan gibi iki yalancı şahit gösterseydik, şimdi yüz dekâr tarla bizimdi. Dürüst olmayacaksın kardeşim. Al işte! imar da geldi. Krallar gibiydik valla.. Ah salak kafam ah!. "

" Heriflerde namaz yok, oruç yok. İçki alem o biçim, hovardalık gırla. Biz ot gibi yaşıyoruz ha!.. Yaşamıyoruz bile azizim yaşamıyoruz."

      İşte böyle konuşanlar; Her hafta bilet alıp Galatasaray maçına giden, fanatik Fenerbahçeli ' ye benziyor.

       Dürüstlükten, insanlıktan, şerefli yaşamaktan insan niye pişmanlık duyarki. İyi olmak zordur kardeşler. Ama bunu muhafaza etmek daha zor. Bazen övünerek kaybediyoruz, bazen dövünerek...

3- Boşa yaşamışım...

             Hidayete erenler ve günahından tövbe edenlerin sık kullandığı cümledir. Elbette Kastım bu değil. Nadirde olsa karşılaştığımız, geçmişindeki yaptığı iyi şeylerden ötürü " boşa yaşamışım" diyen bahtsızlardan bahsediyorum.

        Bir vesileyle, İslama ve hayata bakış açısı ya da anlayışı/ yorumu değişen bazı kardeşlerin, evvelinde yapmış oldukları hayırlı hizmetler için  " boşa yaşamışım" dediklerini duyuyorum. Kendilerinin Nirvanaya ulaştığını zanneden bu kardeşler, sadece geçmişte samimi olarak yapmış oldukları mücadele, hayır ve hasenattan tövbe etmiyorlar. Aynı zamanda omuz omuza nice mücadele verdikleri dava/sohbet  arkadaşlarını da hor ve hakir görüyorlar. Bu da işin ekstra faturasıdır.

Allah için yapılan hiç bir işten pişman olunmaz. Allah için sever Allah için buğzederiz.Geçmişte birileri bizi istismar etti diye Allah bizim sevabımızı silmez ya!

             **************************

"Allah! akıl baliğ olduğumuzdan bu güne kadar yapmış olduğumuz cümle amelleri, sevapları, dergâh_ı izzetinde kabul etsin. Nefsimize zayi ettirtmesin. Birini bin edip, karıncayı fil edip, damlayı inci edip öyle kabul etsin." Amin

YANAZ ALİ

( Lazım olan bir damla gözyaşıydı, riyasız...) 

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri