Yanaz Ali

Tanışma

TANIŞMA

Merhaba, ben Yanaz Ali... Asi, Muhalif, İsyankar ve gariban yazılar yazacağım. Ama bu ilk yazımda kendimi tanıtmak istiyorum. Önce yanazlık üzerine ikiçift bitek laf edelim.

Yanazlık, hepimizin bildiği gibi kadim Yahyalı kültüründe çok önemli bir yer tutmuş, dilden dile birçok türkü ve kasidelerde bahsedilegelmiştir.

Bir kasidede hatırladığım kadarı ile “Yanazlık tuttu boynumdan çeker belaya belaya’’ diye nida edilirdi. Bir türküde ise “Uzun olur gemilerin direği/Çatal olur yanazların yüreği’’ denmiş. Bu türkü Tombaklı yöresine mi aitti tam çıkaramadım ama gemi dediğine göre barajdan dolayı Ağcaşar yöresi olma ihtimali daha yüksek. Neyse iki örnekle yetinelim.

Yanazlık; genelde Aksilik, hinlik, inatçılık, huysuzluk vs gibi kelimelerle karıştırılır.

Aksilik; sıradan kişilerinde zaman zaman, bazende huy olarak yaptıkları hoşa gitmeyen gıcık hareketlerdir. Hinlik dediğin art niyet içerir.

Yanazlık ise, her babayiğidin beceremediği, kimsenin aklına gelmeyen, ince/derin/estetik ve sıra dışı hareketlerdir. İçerisinde aksilik, hinlik birazda inatlık olduğu gibi biraz dınazalık ve angazlıkta barındırır. Yani incelik derinlik ve estetiğide içerdiği için yanaz olmak demek bir sanatçı ruha sahip olmak demektir. (huysuzlukları burdan geliyor) Aslen bir isyandır, muhalefettir, zenaatkarlıktır, ustalıktır... Yanazlık; kendisine sanatçılık kısmet olmamış gerçek sanatçı şahsiyetlerin içlerindeki sanatçılık ruhunu bir nevi dışa vuruş biçimidir. Bir büyüğümüzün deyişiyle; İnsanın tüm kötü duygularının doğru kanalize edilmiş halidir yanazlık...

 Efenim ben kimim?

Daha düne kadar, bende sizcağızlar gibi sıradan bir okuyucu iken şu fani dünyada… ahada bugün köşe yazarıyım! naçizane… Yahyalı’da doğdum, büyüdüm ama çok Büyükşehirler gördüm. Ankara, İstanbul İzmir, Paris, Londra, Pekin, Nevyork, Mekke, Medine vs. 150 den fazla Büyükşehir gördüm ama yurt dışına çıkmak hiç nasip olmadı. Şu soyha televizyonla internet olmasa Kayseri’den başka bir şehir göremeyecektim.

Kısmet değilmiş işte. Aslında nasip olsaydı mühendis olacaktım. Belki belediye başkanı yada milletvekilide olabilirdim. Hatta başbakanlık nasip olsa yapmam demezdim valla...neyse geçelim.

 Bu gazetecilik nerden çıktı biliyormusunuz?  Gazetecilik benim fıtratımda var. Yaklaşık 4-5 yaşlarında başladım (gayrı resmi olarak elbette). Daha o yaşlarda iken, gece yatağı ıslattığımda, kardeşimle yer değişir, sabah hiç bişey olmamış gibi erkenden kalkardım  “haklıyı haksız gösterme kabiliyetim’’ çok hoşuma gitmişti. Biraz büyüdüğümde gazetecilik mesleğinide geliştirdim. Kössü, çellik uzuneşşek gibi oyunlarda yılmadan usanmadan akla hayale gelmedik cıllıma örneklerini sergilediğimde “Kendi doğrularımı muhatabıma kabul ettirme ‘’yeteneğimi de keşfetmiş oldum. Liseli yıllarımda yazılı sorularını çalıp arkadaşlarıma vererek “Gizli belgelere ulaşabilme ve vatandaşı bilgilendirme" yetisine de sahip olup rüştümü ispatladım.

     Neyse artık bitirelim, kendimden bahsediyordum. Tek cümlede söylemek gerekirse Ben; Yanazoğullarından dandılı sülümanın goca gelini gullis hammanın fadimeden olma mirrov yusufun sıpası “goç gatımında avradından şaplak yiyen’’ sırım osmanın sıtarasız oğlu  ger yahyanın torunu dınaza eemedin malaklardan gaçırdığı yeni avradının eniştesi ıramazan varya? işte onun bübüsünün oğlunun komşusunun, sınıf arkadaşıyım.

     Aslında, biraz goyuncularla ve dilkicilerle akrabalığım var. Davşanlarla, tekelerlede akrabayık. Geçilerle güvercinlere birde karşıgeçeden aygırlarla kız alıp vermişliğimiz var. Yav iş uzayacak.. Kısaca; dılıkcanlar ile lillilicardınlar hariç herkesle akrabayık.

YANAZ ALİ
(Yanaz dediler vermediler..)

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri