Mustafa Dündar

TGM: Twitter Güvenlik Mahkemesi

TGM: Twitter Güvenlik Mahkemesi

Türkiye’de insanların birçoğu mahkemelere güvenmediklerini söylemektedirler. Kabul etsek de etmesek de durum bu şekilde. Gerek istatistikler gerek sosyal medyada yapılan yorumlar bu durumu tasdik etmektedir. Yargıya güvenilmediği için insanlar artık sosyal medya yoluyla adalet arayışına girmekte ve bu arayışlarını da genellikle Twitter üzerinden gerçekleştirmektedirler.

Twitter bazı durumlarda bir mahkeme formuna bürünüyor adeta. “Twitter Güvenlik Mahkemesi”... Bu mahkeme bildiğimiz mahkemelerden çok farklı. Her davaya bakılmıyor TGM’de. Konu sınırlamasından ziyade “hashtag” sınırlamasına gidiliyor. Bir iddia hakkında hashtag açılmış ve bu hashtag “TT” olmuşsa şayet TGM konuyu gündeme almış demektedir. Yani bir olay hakkında hashtag açılması ve TT listesine girmesi davaya bakılması için yeterlidir.

Hakim, savcı ve avukatlar belirli kişiler değildir. Durum ve şartlara göre değişkenlik göstermektedir ve bazı durumlarda bu görevler birleşmektedir. Yani bir davanın savcısı aynı zamanda hakimi hatta avukatı dahi olabilmektedir. Müdafi ise TGM’de pek sevilmez bu yüzden müdafinin görev yapmasına da izin verilmez. Savcılık görevini genellikle gazeteler yerine getirmektedir. Gazeteler, haberler vasıtasıyla bir olay hakkında iddianame düzenler ve bunu TGM’ye sunar. İddianame TGM’ye sunulduktan sonra vekiller devreye girer ve mağdurların haklarını savunmaya başlarlar. Vekiller kimi zaman sanatçılar, fenomenler ya da yüksek takipçili sayfalar olabileceği gibi kimi zamanda -hatta genellikle- vatandaşlar olabilmektedir. Dava böylelikle görülmeye başlanmıştır ve uzamadan hakkında hüküm kurulması gerekmektedir. Bu durumda işte hakim kürsüsüne sanatçılardan, fenomenlerden, yüksek takipçili sayfalardan müteşekkil bir heyet çıkar. Bu heyet de evvela bir vekil gibi savunma yapar ve ardından dava hakkında hüküm verilir.

            TGM’de müdafi dinlenilmez. Dinlenilmesine gerek yoktur zaten. Zira TGM’de yargılama, maddi gerçeği ortaya çıkarmak için yapılmamaktadır. TGM’ye sunulan iddianame tamamen gerçekleri yansıtmaktadır zaten. Bu yüzden faili cezalandırmak için yargılama yapılmaktadır… Fail de suç işlediği için elinden tüm hakları alınır, kendisini savunmasına izin verilmediği gibi müdafi tarafından da savunulmasına izin verilmez.

            TGM yargılamasında çoğu ilke ceza yargılamasından farklılık göstermektedir. Masumiyet karinesi yoktur mesela TGM’de. Suçlu olduğu iddia edilen bir kişi masum olduğunu kanıtlayana kadar suçlu sayılmaktadır. Kişi masum olduğunu kanıtlasa dahi çoğu zaman dikkate alınmamaktadır TGM’de çünkü masum olduğu ispat olana kadar zaten hakkında hüküm verilmiş olmaktadır ve bir kez hüküm verildikten sonra geri dönüşü yoktur. TGM kararlarına karşı kanun yolu da kapalıdır yani bir üst mahkemeye başvurulamaz. Zira TGM’nin üstünde mahkeme bulunmamaktadır. Masumiyet karinesinin yanında şüpheden sanık yararlanır ilkesi de TGM’de geçerli bir ilke değildir. Yani sanığın cezalandırılabilmesi için suç şüphesi yeterlidir, bu suçun sanık tarafından işlendiğinin “şüpheye yer vermeksizin” ispatlanmasına gerek yoktur. Şüphe sanığın suç işlediğine dair karine oluşturmaktadır TGM’de. Müdafinin görev yapamamasından ve sanığın söz hakkının bulunmamasından da anlaşılacağı üzere silahların eşitliği ilkesi de TGM’de geçerli değildir.

            TGM’ye sadece sıradan vatandaşlar başvurmamaktadır. Siyasiler hatta bakanlar dahi zaman zaman TGM’ye başvurabilmektedirler. Daha hızlı kararlar verildiği için ya da toplum vicdanını daha fazla rahatlattığı için olabilir… Sonuçta davaya (hahstag’e) ne kadar fazla destek gelirse ve dava ne kadar hızlı TT olursa adalet o kadar hızlı tecelli etmektedir…

Sadece adalet arayışı için değil aynı zamanda “diğer” mahkemelerin kararlarını yönlendirmek, etkilemek için de kullanılmaktadır TGM. Özellikle siyasiler tarafından Anayasa m.138 birçok kez ihlal edilmekte lakin bu durum hiçbir şekilde sorun teşkil etmemektedir. TGM’nin dokunulmazlığından kaynaklanıyor sanırım…

            Kabul etsek de etmesek de ortada ciddi bir problem var. İnsanlar bir uyuşmazlık karşısında adliyelere gitmek istemiyorlar. “Allah işimi adliyeye düşürmesin” diye dua ediyorlar hatta. Sosyal medyada dile getirilmeyince davaların üstü kapanıyormuş gibi bir algı var. #falancatutuklansın şeklinde tweetler atılınca ve şahıs tutuklanınca adalet tesis edilmiş gibi düşünülüyor ki bu durum da diğer yazımızın konusu.

            Hakimler adil karar veremiyor, savcılar işlerini tam manasıyla yapmıyor gibi bir algı var lakin hakim ve savcıları günah keçisi ilan etmeye lüzum yok. Onlar da kanunu uyguluyor. Verilen ceza halkı tatmin etmiyorsa şayet burada sorumlu hakim ve savcılar değil yasa koyuculardır yani kızılması gereken asıl kişiler milletvekilleridir.

            İhtişamlı, büyük adliyeler yapmak ile hukuka riayet edilmiş, adalet tesis edilmiş olmuyor. Tıpkı gösterişli, büyük camiler yaparak İslam’ı yayamadığımız gibi… Her yere hukuk fakültesi açılarak hukuk yaygınlaştırılmıyor, insanların yargıya olan güveni artmıyor. Bunları görmüş olmamız gerekiyor. Gör/e/mediysek görmemiz gerekiyor…

            Adalete olan güvenin güçlenmesi gerekiyor. Sosyal medya yolu ile adaletin tesis edilemeyeceğini, yargılama görevinin mahkemelere ait olduğunu ve bu görevin mahkemelerde kalması gerektiğini anlamamız gerekiyor… Adil yargılamalar sosyal medyada yapılamaz ya da Anayasa m.138 ihlal edilmek suretiyle sosyal medya üzerinden mahkemeleri etkileyerek adalet tesis edilemez… Masumiyet karinesi, silahların eşitliği ilkesi, şüpheden sanık yararlanır ilkesi… sosyal medyada bulunmayan birçok ilke ile adil bir yargılamanın kapısını açabiliriz.

            İnsanların yargıya olan güvenlerini sağlamak için yargı reformlarından daha büyük bir reform gerektiği kanaatindeyim. Evvela milletvekillerinin, bürokratların ve siyasilerin Anayasa ve kanunlara uyması gerektiğini hatırlatacak bir reform…

            Vesselam.

2 Yorum

İBRAHİM  DÜNDAR

İBRAHİM DÜNDAR

17 Haziran 2021
Ellerine sağlık Mustafa. Twitter Güvenlik mahkemesi başka şekilde bu kadar güzel tarif edilemezdi. Hukuk herkese lazım. Masumiyet karinesi çok önemli. İhlali adaletin gecikmesine neden oşur.

Muhsin Sazak

Muhsin Sazak

17 Haziran 2021
Adalet mülkün temelidir cümlesindeki mülk sözcüğü arapça da devlet, yönetim, egemenlik anlamını taşımaktadır. Dolayısıyla "adalet devletin, egemenliğin temelidir. Adaletin sağlanabilmesi için mahkemeler, danıştay,sayıştay kısaca yargı kurumlarındaki tüm yargı görevlilerinin (hâkim,savcı,yargıç v.s) kanunlara bağlı, en önemlisi de hiçbir etki altında kalmadan ve hiçbir kimseden talimat almadan objektif olarak görevlerini icra etmeleri gerekir. Aksi takdirde mahkemelere ve yargı kurumlarına güvenilmediği gibi adaletin sağlanmasından da söz edilemez.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri