- 02 Aralık 2025 - -YENİ- TARIM DİPLOMASİSİ VE AGRICITIES "Tarım Diplomasisinin Gücü"
- 25 Kasım 2025 - GROWTECH ANTALYA’DA TARIM DİPLOMASİSİNİN YENİ YÖNÜ: KÜRESEL İŞBİRLİĞİNİ YERELDEN KURMAK
- 17 Kasım 2025 - TARIM DİPLOMASİSİ
- 10 Kasım 2025 - -YENİ- DİPLOMASİ VE TARIM
- 03 Kasım 2025 - IPARD NEDİR? (KAPSAMLI BİLGİ)
- 27 Ekim 2025 - 2025 YILI HAYVANCILIK DESTEKLERİ
- 20 Ekim 2025 - 16 EKİM DÜNYA GIDA GÜNÜ: DURUN KALABALIKLAR! BU GÜN KUTLANACAK GÜN DEĞİL!
- 14 Ekim 2025 - 2026 YILI BİTKİSEL DESTEKLEMELER
- 07 Ekim 2025 - EREĞLİ TARIM, GIDA VE HAYVANCILIK FUARI: YERELDEN YÜKSELEN UMUT
- 30 Eylül 2025 - ŞAP HASTALIĞI (TABAK HASTALIĞI) ‘HAYVANCILIĞIN KADİM TEHDİDİ’
- 25 Eylül 2025 - 6.ULUSLARARASI YEREL YÖNETİMLER TARIM KONGRESİ 2 – 4 Eylül 2025
- 16 Eylül 2025 - -YENİ- İKLİM KRİZİNİ DOĞRU KAVRAMLARLA ANLAMAK VE ANLATMAK
- 12 Temmuz 2025 - İKLİM KANUNU
- 07 Haziran 2025 - 2025 YILI HUBUBAT ALIM FİYATLARI AÇIKLANDI
- 27 Mayıs 2025 - TARIM KİMİN GÜNDEMİNDE? ÇİFTÇİ KİMİN UMURUNDA?
- 20 Mayıs 2025 - IV. TARIM-ORMAN ŞÛRASI SONUÇ BİLDİRGESİ
- 14 Mayıs 2025 - ÇİFTÇİNİN TOPLUMSAL KONUMUNUN YENİDEN İNŞASI
- 02 Mayıs 2025 - 4.TARIM ŞÛRASI: ORTAK AKLIN GÜCÜYLE TARIMIN GELECEĞİNE YÖN VERMEK
- 21 Şubat 2025 - TOHUMDA KONTROL KİMDE? TÜRKİYE’NİN TARIMSAL GÜVENLİĞİ NE DURUMDA?
- 16 Ocak 2025 - İŞ GÜVENLİĞİ VE TARIM
- 25 Eylül 2024 - YENİ BİTKİSEL ÜRÜN DESTEKLEME MODELİ
- 19 Eylül 2024 - YENİ DESTEKLEME MODELİNİ ANLAMA KILAVUZU
- 13 Eylül 2024 - TARIMDA ÇALIŞANLARIN SORUNLARI
- 07 Eylül 2024 - 2024 YILI BİTKİSEL ÜRÜN DESTEKLEMELERİ
- 28 Ağustos 2024 - KIRSALDA ÇALIŞMANIN ZORLUKLARI
- 21 Ağustos 2024 - 2024 HAYVANCILIK DESTEKLEMELERİ
- 08 Ağustos 2024 - HAYVANCILIKTA YENİ DESTEKLEMELERİ ANLAMA KLAVUZU
- 29 Temmuz 2024 - TÜRKİYE’DE TARIMDA İŞÇİ SORUNU VAR MIDIR?
- 24 Temmuz 2024 - KÖPEKLERİN İKLİM DEĞİŞİMİNE ETKİSİ
- 17 Temmuz 2024 - TARIMDA KÖPEK TERÖRÜ
- 12 Haziran 2024 - 2024 YILI HUBUBAT ALIM FİYATLARI
- 16 Mayıs 2024 - KOKARCA BÖCEĞİ
- 02 Mayıs 2024 - BUĞDAYDA ARZ FAZLALIĞI BİR KRİZ MİDİR?
- 16 Nisan 2024 - ENZİM ÜRETİMİNİN TARİHÇESİ
- 03 Nisan 2024 - ZEHİRLENELİM Mİ YOKSA AÇ MI KALALIM ?
- 26 Mart 2024 - SAĞLIKLI BESLENME TAKINTISI
- 19 Mart 2024 - SAĞLIĞIMIZI BOZAN SAĞLIKSIZ YAYINLAR
- 13 Mart 2024 - İSRAİL’İN, GAZZE SALDIRISI VE KÜRESEL ISINMA
- 05 Mart 2024 - HAYVANCILIKTA YENİ YOL HARİTASI
- 27 Şubat 2024 - ZEHİR Mİ TARIM İLACI MI?
- 20 Şubat 2024 - TARIMDA ROL MODELİN ÖNEMİ
- 13 Şubat 2024 - SİNEMA VE TARIM
- 08 Şubat 2024 - UZAYDAN TARLAYA; TARIMDA ROL MODEL ARAYIŞLARI
- 02 Şubat 2024 - TARIMFEST (Tarım Festivali)
- 23 Ocak 2024 - HAK GELİNCE…
- 18 Ocak 2024 - HAKKIDIR HAKKA TAPAN MİLLETİMİN HELAL
- 10 Ocak 2024 - BİTKİSEL ÜRETİM 2023 YILINDA ARTARKEN ÖNYARGILARDA DÜŞME OLMUYOR…
- 03 Ocak 2024 - TÜRKİYE’NİN TAVUKLARI ALTIN YUMURTALAYACAK
- 27 Aralık 2023 - DÜNYADA HELAL SERTİFİKASYONA DUYULAN İHTİYAÇ
- 24 Aralık 2023 - ‘HAK’ YERİNİ BULDU
- 15 Aralık 2023 - Helal Belgesi Nedir ?
- 12 Aralık 2023 - Tarım Bilim Kuruluna Duyulan İhtiyaç
- 09 Aralık 2023 - Gıda Ambalajı Okuma Rehberi
- 07 Aralık 2023 - Gıda Ambalaj Okuryazarlığı
- 20 Kasım 2023 - Barkod Okuryazarlığı
- 09 Kasım 2023 - Gıda Etiketi Okur Yazarlığı
- 07 Kasım 2023 - Gıda okur-yazarlığı
- 01 Kasım 2023 - Anız Yakmak Toprağı Öldürür
- 21 Ekim 2023 - Enzimlerin Kullanım Alanları
- 25 Eylül 2023 - Enzim Nedir ?
- 20 Eylül 2023 - Dünyada Enzim Üretebilen Beş Ülkeden Biriyiz
- 13 Eylül 2023 - Glutenin Zararlı mıdır ?
- 30 Ağustos 2023 - 48 Kromozomlu Buğday mı Tüketiyoruz ?
- 22 Ağustos 2023 - GDO’lu Ekmek mi Yiyoruz ?
- 17 Ağustos 2023 - Tarımsal Bilinç Toplumsal Görevdir
- 07 Ağustos 2023 - Ata Tohumu Ekmek Yasak Değildir
- 03 Ağustos 2023 - Bitki Hastalıklarında, Biyolojik Mücadele
- 27 Temmuz 2023 - Bitki Hastalıklarında Fiziksel Mücadele
- 15 Temmuz 2023 - Bitki Hastalıkları ile Kültürel Mücadelenin Önemi
- 06 Temmuz 2023 - Türkiye’nin Et Açığını Nasıl Kapatabiliriz ?
- 20 Haziran 2023 - 2023 Yılı Hububat Alım Fiyat ve Politikaları
- 14 Haziran 2023 - Sarı Pas Hastalığı ve Mücadelesi
- 06 Haziran 2023 - Bahar Yağışları ve Bitki Hastalıkları
- 25 Mayıs 2023 - Orman Köylüsü Ormandan Sağlanan Gelire Ortak Olacak
- 18 Mayıs 2023 - Yeni Tarım Kanununda Sözleşmeli Tarım
- 10 Mayıs 2023 - Üreticiler Rahat Nefes Alacak
- 02 Mayıs 2023 - Türkiye Buğday ve Yağ Fiyatlarını Düşürdü
- 25 Nisan 2023 - Şehirde Tarım Başlıyor
- 13 Nisan 2023 - Yeni Tarım Kanunu Ve Tarımda İzinli Üretim Devri
- 07 Nisan 2023 - Bitkisel Üretimde Yeterli Destek Verilmiyor Mu?
- 31 Mart 2023 - Domates İhracaatı Yapalım mı? Yapmayalım mı ?
- 22 Mart 2023 - Türkiye Tarımda Tüm Zamanların İhracaat Rekorunu Kırdı
- 16 Mart 2023 - Sözleşmeli Tarımın Mahiyeti
- 06 Mart 2023 - Deprem Bölgesinde Tarımsal Üretim Aksadı mı ?
- 27 Şubat 2023 - Kim Kirletti İse O Temizlesin !
- 20 Şubat 2023 - Depremin Tarıma Etkisi
- 08 Şubat 2023 - Önlemek Ödemekten Daha Ucuzdur.
- 31 Ocak 2023 - Sözleşmeli Tarıma Duyulan İhtiyaç
- 23 Ocak 2023 - Hayvancılıkta Türkiye Yüzyılı
- 17 Ocak 2023 - Şehirde Tarımı Mümkün Kılmak
- 09 Ocak 2023 - Bitkisel Üretim Türkiye Yüzyılına Hazır mı ?
- 03 Ocak 2023 - Ekmek Davası
- 26 Aralık 2022 - Sahte Tarım Yazarları ve Yalan Tarım Haberleri
- 20 Aralık 2022 - Yeşil Vatan
- 12 Aralık 2022 - Orman Varlığımız Ve Orman Yangınları
- 05 Aralık 2022 - Dünyada En Çok Ağaçlandırma Yapan Ülke
- 02 Aralık 2022 - Turunçgillerde Küresel Bir Oyuncu Olan Türkiye
- 21 Kasım 2022 - Siyah Altın; Zeytin...
- 15 Kasım 2022 - Zeytinde Dünya Birincisiyiz
- 07 Kasım 2022 - Şekerpancarı Tarımı
- 31 Ekim 2022 - Türkiye’nin Şeker Krizi Ne Durumda
- 26 Ekim 2022 - 2022 Yılı Şeker Pancarı Hasadı
- 21 Ekim 2022 - Tarıma Tam Destek
- 18 Ekim 2022 - Türkiye’de Tohumculuğun Tarihi Seyri
- 10 Ekim 2022 - Türkiye’de Tohumculuğun Geldiği Son Nokta
- 04 Ekim 2022 - Türkiye’de Kuru Fasulye Tarımı
- 30 Eylül 2022 - Tarımı Şehre Çağırmak
- 26 Eylül 2022 - 2022 Ayçiçeği Hasadı
- 24 Eylül 2022 - 2022 Yılı Çeltik Hasadı-Fiyatları
- 22 Eylül 2022 - Sözleşmeli Besicilik
- 20 Eylül 2022 - 2022 Yılı Mısır Hasadı
- 14 Eylül 2022 - Bilimsel Anlamadaki Tarım Yazılarına Duyulan İhtiyaç…
MAHMUT ALİ CENGİZ KÖROSMANOĞLU
-YENİ- TARIM ELEŞTİRİSİNİN ELEŞTİRİSİ
TARIM ELEŞTİRİSİNİN ELEŞTİRİSİ
“Tarım Üzerinden Siyaset İmal Etmenin Ahlâkî Krizi”
Eleştiri, hem insanı hem kurumu diri tutan bir imkândır. Kıymeti bilinirse gelişmenin kapısıdır; kötüye kullanılırsa en temel iletişim zeminini çürüten bir zehre dönüşür. Bizim memlekette ise bu iki hâl, çoğu zaman birbirine karışıyor.
Eleştiri yapmak, eleştirilmek çok güzel şeydir, çok önemli bir şeydir, çok gerekli bir şeydir. Karşılıklı bir iletişim söz konusudur. Hem insanların hem de kurumların değişmesine, gelişmesine katkı sağlar; dolayısıyla da ülkelerin büyümesine katkı sağlar.
Türk Dil Kurumu eleştiriyi şöyle tanımlıyor:
Bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işi; tenkit, muaheze.
"Haklarında yazılan yüceltici eleştirileri de tam anladığımı söyleyemem. O zaman biraz komplekse kapılıyorum." – Nezihe Meriç
Tanımı tekrar incelediğimizde şunu fark ediyoruz: Doğru ve yanlış yanları bulmak… Dikkat ederseniz sadece yanlışları bulmak değil. Eğer eleştiriden maksat sadece yanlışları bulmak ise burada bir sorun var demektir.
Eğer bir kimse sadece kusur avcılığına çıkmışsa, maksadı eleştirmek değil, dövmektir. Meselenin özü de tam burada düğümleniyor: Niyet…
Eleştiriden maksat, kişilerin ya da kurumların yüzlerine karşı onların hatalarını düzeltmek amacı ve kaygısıyla ortaya çıkan çabalarını ortaya koymaktır. Eleştiri, karşı tarafı söz konusu o şeyle –eleştirdiğin konu üzerinden– dövmek, yerin dibine batırmak değildir. Tabiri caizse vur deyince öldürmek değildir.
Eleştirinin esası, muhatabını yere sermek değil, ayağa kaldırmaktır. “Vur deyince öldürmek” dediğimiz şey, işte bu niyet sapmasının sonucudur. Oysa insan da kurum da eksiktir; tamamlanan, kemale eren yalnızca Yaratıcı’dır. Eksiklik ise utanılacak bir hâl değil, doğru bir eleştiri geldiğinde derinleşme fırsatıdır.
Eleştiri doğruyu bulmak, iyi ve güzel olanı ortaya çıkarmak gayesi ile yapılır. Bir eleştirinin gayesi mevcut verili durumdan memnun olmayıp daha iyisini talep etmektir; daha da aşağı düşürmek değildir. Burada o zaman eleştirinin niyeti çok önem arz ediyor. Amaç o konu üzerinden muhatabı dövmek, alaşağı etmek, bitirmek mi; yoksa mevcut durumu düzeltmeyi murat etmek mi?
İnsan muhtaç bir varlıktır. Tek başına insan insan olmuyor. Kurumlar da böyle, hükümetler de böyle, devletler de… Aynı insan gibi. Tekâmül etmiş olan, eksiksiz olan sadece yaratıcıdır. Bunun dışında kalan her şey bir şekilde eksiktir. İnsanda olduğu gibi kurumların da bir politika üretirken, bir proje uygularken mutlaka eksikleri vardır. Muhtaç olmak eksiklik değil, yerine göre bir imkândır, fırsattır. Kurumlar için her ciddi eleştiri doğruyu görme, iyi ve güzel olanı yapma adına bir fırsattır. Çünkü bilgi, kültür katmanlı bir yapıdır. Her kişi/kurum tüm katmanlardan haberdar olmayabilir. Her kişinin bir entelektüel seviyesi ve boyutu vardır. Bu da farklı anlam ve değer üretme, keşfetme imkânı demektir. Kim bu imkândan mahrum olmak ister ki? İşte bu anlamda eleştirmek, eleştirilen için bir fırsattır. Farklı anlam ve değer imkânları birbirine katkı sağlayan, birbirini derinleştiren ve geliştiren bir potansiyeli barındırır. Bu anlamda da her insan ve kurum eleştiriye muhtaçtır. Bu ihtiyaç içinde olunulması gayet doğaldır.
Anlamak nasıl bir niyet işi ise anlatmak da niyet işidir. Yani eleştirmek de nihayetinde bir niyet işidir. Bazılarının niyetleri düşüncelerinin önüne geçiyor maalesef.
Tarımla ilgili yazı yazan, eleştiride bulunan bazı kimselerin eleştirilerinin niyetinin tarımda hükümete yol göstermek değil, tarım üzerinden, tarımı bir sopa olarak kullanıp dövmek olduğunu görüyoruz. Böyle olunca gerçekten işe yarayacak fikirler gölgede kalıyor, kurumsal refleksler devreye giriyor, kapılar kapanıyor. Halbuki gerçekten de hükümetin bu konuda eleştiriye ihtiyacı var.
Kurumlar/insanlar eleştirinin niyetini fark edince bu sefer o eleştiriye tamamen kapanıyor. Bu sefer eleştiride hâsıl olacak, ortaya çıkacak güzellikler heba olup gidiyor.
Tarım ülkemiz için siyaset üstü görülmesi gereken bir alandır. Senin siyaseten niyetin kötü ise, bu sefer senden doğacak olan güzelliklere kendi kendine engel oluyorsun. Aslında o konuda ortaya attığın fikir ülke için, ülke tarımı için gerçekten elzem… Hatta hayat memat meselesi. Ama sen niyetin kötü olduğu için, kendini o fikir üzerinden başka amaçlara yönelttiğin için ortada senin o değerli fikrin güme gidiyor. Siyasal niyet kötü olunca, en doğru fikir bile yanlış mecraya akıyor. Yazık olan sadece fikir değil; ülkenin ortak aklı… Burada tek suçlu eleştiri yapan değil elbette. Bu eleştiriye kulak tıkayanlar da eleştiren kadar mesuldür neticeden. Ama niyet fark edildiğinde refleks olarak anti-tez üretilmesi de eşyanın tabiatı gereğidir. Burada suçlu olan iki taraftan en çok suçlu olan kötü niyetli eleştiridir.
Burada niyet, bağcıyı dövmek mi, üzüm yemek mi? Hem bağcıyı döverim hem de üzümü yerim olmuyor.
Geçen yıl tarımda destekleme modeli malum olduğu üzere değişti. Bu tüm tarım paydaşlarının, çiftçilerin, meslek örgütlerinin, veteriner hekimlerin, ziraat mühendislerin yıllarca beklediği bir modeldi. Eksikleri vardı elbet. Ama modelin kendisi gideceği yer, amaçlanan gaye ve hedefleri açısından çok güzeldi. Yöntem olarak biraz daha üzerinde çalışılması gerekiyordu.
Bu model ilk açıklandığında biz neyi tartıştık?
Modelin mahiyetini mi yoksa başka şeyleri mi?
Yeni destekleme modelinin açıklandığı sabah sosyal medya eş zamanlı olarak “yeni destekleme modelinde çiftçiye verilen mazot ve gübre desteği kaldırıldı” haberleri ile çalkalandı Halbuki mazot ve gübre masraflarından hareketle onları baz alarak yeni bir destek modeline geçildi ve mevcut desteklere oranla 3 kat daha fazla çiftçinin eline para geçecek şekilde düzenlendi. Ama öyle bir algı oluştu ki sanki devlet çiftçiye artık destek vermeyecek, çiftçi kendi kaderine terk edilecek ve sonuçta üretim düşecek, tarım bitecek. “Vay sen misin çiftçiyi, tarımı bu hale getiren, o zaman bu hükümet ihanet içinde, ülkeyi en stratejik konu olan gıdada diğer ülkelere muhtaç edecek.” Vur o zaman hükümete, abanabildiğin kadar…
Bu ne kadar ahlaki?
Amaç ne idi, mevcut durum ne oldu?
Yeni tarımsal destekleme modelinde murat edilen planlı üretime geçmekti. Neydi bu planlı üretim? Ülkemizde belli zaman aralıklarında bir sene soğanın çok ekilip ucuz olması, o sene üreticinin zarar etmesi; bir sonraki sene zarar eden üreticinin korkup az üretim yapmasından dolayı soğanın az olması ve tüketicinin çok pahalıya alması. Seneye pahalı olması… Buna patates, karpuz vs. ürünleri ekleyebilirsiniz.
Bu işin başında Tarım Bakanlığı yalan haberleri cevaplamaya ayırdı mesaisini. Kötü niyetli eleştirilere cevap vermekle geçti zamanı. Bakanlık da enerjisinin büyük bölümünü modelin ne olduğunu anlatmaya değil, yalan haberleri düzeltmeye harcadı. Halbuki bu işin başında modelin mahiyeti tartışılsaydı yanlışlarla başlamayacaktı. Gerçek eleştiriler güme gitti. Orada bakanlık hatalarını görüp hemen işin başında bu işi düzeltip çok iyi bir başlangıç yapacaktı. Ama olmadı; buna fırsat verilmedi. Muhalif dediğim bir grup işe öyle abandı ki bakanlığın işi bu destekleme modelini üreticiye anlatmak olmadı (daha sonra elbette anlatıldı); karşı taraftan gelen, işin aslıyla alakalı olmayan eleştirilere cevap vermekle geçti zaman.
Halbuki o kadar çok eleştirilecek konular var ki hem destekleme konusunda hem de tarımın diğer konuların da. Eleştiriye konu olmayan meseleleri eleştirince, esas eleştirilecek konular gündeme gelmedi.
Sonuçta kim kaybetti, kim kazandı?
Kim kazandı? Hiç kimse. Kaybeden? Hepimiz; üretici de, kamu da, ülkenin ortak tarım aklı da…
Unutmayalım: Eleştirinin gücü, niyetin temizliğinden gelir. Niyeti kirlenen söz ise artık eleştiri değil, sadece gürültüdür. Gürültü üretiriz ama hakikat üretemeyiz. Tarımın ihtiyacı gürültü değil; akıl, sükûnet ve iyi niyetle söylenmiş sözdür


Henüz Yorum yok