- 20 Ekim 2025 - MUTLULUK ÜZERİNE
- 04 Ağustos 2025 - KALİTELİ YALNIZLIK YOKTUR
- 09 Mart 2025 - AZALARAK BÜYÜMEK
- 06 Ocak 2025 - RUTİN NİMETTİR
- 04 Kasım 2024 - ELEŞTİRİ ADABI
- 28 Ağustos 2024 - YENİ EVLENECEK OLANLARA ÖNERİLER
- 05 Haziran 2024 - ÖNCE AHLAK VE MANEVİYAT
- 25 Aralık 2023 - GENÇLER ALACAKLI, YAŞLILAR BORÇLU
- 11 Haziran 2023 - Kayserigaz! Lütfen Böyle Yapma!
- 20 Mart 2023 - İnsan Değişir Mi?
- 07 Eylül 2022 - Beklentilerden Beklediklerimiz
- 12 Mayıs 2022 - Saygı Denince Anlaşılan
- 04 Ocak 2022 - Ben de Seni
- 11 Ekim 2021 - Maske Düştü
- 25 Eylül 2021 - Lütfen Çabuk Gelmeyin!
- 25 Mayıs 2021 - Beynimizdeki Kamburlar
- 30 Mart 2021 - Lütfen Bekleyiniz
- 26 Şubat 2021 - Ölümüne Sevmeyin
- 27 Ocak 2021 - Önce Yaya’ymış, Sonra Ne Olmuş?
- 08 Ocak 2021 - Okumanın Gücünü Önemseyelim
- 21 Kasım 2020 - Meşgul Abiler
- 07 Kasım 2020 - Yapmayın Beyler
- 20 Eylül 2020 - Şampiyon Kayseri
- 02 Ağustos 2020 - Tükürün!
- 05 Mayıs 2020 - Dikkat! Kendi Engelin Sensin!..
- 13 Nisan 2020 - Geçmiş Peşini Bırakmaz
- 26 Mart 2020 - Gemileri Yakmadan Önce...
- 09 Şubat 2020 - Abi Yemin Et!
- 20 Ocak 2020 - Araçlar Amaç Olunca
- 02 Ocak 2020 - Aşka Uçma Kanadın Yanar !
- 16 Aralık 2019 - Ben Onu Çok Sevmiştim…
YUSUF YEŞİLKAYA
-YENİ- OLGUNLAŞMAK ÜZERİNE
OLGUNLAŞMAK ÜZERİNE
"Yaşlanmak bir dağa tırmanmaya benzer. Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır, ama görüş açınız genişler." diyor, Ingmar Bergman. Bu söze göre her yaşlıya saygı duymalı, her yaşlı sözünü ciddiye almalıyız. Çünkü yaş alan insanların sözleri, deneyimlere dayanır. Bu sözler, aşırı tecrübe içerir. Yani öyle olması beklenir.
Oysa her yaşlı sözü, aynı ciddiyeti ve tecrübeye dayalı olma halini yansıtmıyor. Bazen çevremizde yaşlı başlı insanların boş boş konuştuğunu, vara yoğa her şeye sinirlendiğini, olur olmaz şeylere tepki gösterdiğini ve daha önemlisi yaşına rağmen hiç olgunluk göstermediğine tanıklık ederiz.
Bu durumda yaş almak ile olgun tavır sergileme tavrının, birebir aynı şeyler olmadığını iddia edebiliriz. Daha doğru cümle kurmak gerekirse; “yaşlı insanların, daha olgun davranmaları beklenir. Ama her yaşlı insanın, olgun davrandığını iddia edemeyiz”. Öyleyse olgun davranan insanların özellikleri nelerdir? Gelin birlikte bu soruya cevap arayalım.
İnsanız, nefis taşıyoruz. Bir tartışma yaşadığımızda, iletişim kazaları meydana geldiğinde; hemen karşıyı suçlama eğiliminde oluruz. Ve sloganımız hazırdır: “Ben haklıyım” Bu haklı olma çabası öyle yoğun olarak ortaya çıkar ki, haklı olduğumuza herkesten önce kendimizi inandırırız. Çünkü kendimiz inanmazsak, başkalarını inandıramayız. Haklı olma çabasının, içsel öfkemizi dindireceğini düşünürüz. Oysa haklı olduğumuza inanmak ve inandırma çabamız, öfkemizi yatıştırmaz, daha çok artırır. Örneğin bir trafik kazası sonrası tarafların birbirlerine yüksek sesle konuşmaları, yani bağırmaları, karşı tarafı suçlamaları, haklı olma çabasının göstergesidir. “Ama o, ara yoldan çıkıyordu. Ama yol benim hakkımdı. Ama onun durması gerekiyordu.” Çok duyduğumuz ifadelerdir. Hâlbuki insanın başına bir iş geldikten sonra hata sende olsa ne olur, onda olsa ne olur?
Olgun insan, yaşadığı kazalarda, başına gelen işlerde haklı çıkma çabasına girmez. Bunun yerine süreci doğru yönetmeye çalışır. Krizi büyümeden çözmeye çalışır. Bunu yaparken de adil olmaya özen gösterir. Haklı olmaya çalışırken, insanlığını kaybetmez. İnsanlıktan çıkmaz. Bırakın kimin haklı olduğuna yasalar karar versin. Vicdanlar karar versin. Ama iyi de karşı taraf çığırtkanlıkla haklı olduğuna inandırıyor. Maddi ve manevi yaptırımlarla karşılaşıyoruz. Haklı iken mağdur oluyoruz. Evet, bu durum bazen başımıza gelebiliyor. Ama unutmayalım ki, “Yanlış hesap, Bağdat’tan döner” diye bir atasözümüz var. Yani eninde sonunda gerçekler ortaya çıkacaktır. Gerçeklerin mutlaka ortaya çıkmak gibi bir özelliği vardır. Ama bu dünyada… Ama öbür dünyada…
On beş yaşında bir ergenin karşısında görünmeyen bir hayran kitlesi vardır. Giyimi kuşamı, saçı başı, konuşması susması, tavrı endamı hep el âlem içindir. Beğenilme arzusu, onay alma çabası her zaman ön plandadır. Ama bu yaşta, bu tavırlar çok normaldir. Kanın en deli aktığı evredir. Deli fişektir. Bu yaşta normal olan “el âlem ne der?” yaklaşımının, ilerleyen evrede bitmesi beklenir. Elbette yaş almak her şey demek değildir. Ama on beş yaşında bir ergen ile kırk yaşında bir insanın hayata bakış açısı aynı olamaz, olmamalıdır da. Bir ergen dünyanın merkezine kendisini koyarken, olgun davranabilen bir insan, dünyanın var olduğunu, dünyanın döndüğünü, hayatın devam ettiğini ve kendisinin de bu dünyadan geçtiğini düşünür. Olgun düşünebilen insan, öyle dünyanın merkezine falan kendisini yerleştirmez. İlerleyen yaşına rağmen, dünyayı ve tüm insanları kendi etrafında döndüren insanlar yok mu? Elbette var. İşte bunlar olgun düşünemeyen ve olgun davranamayan narşist kişilerdir. Olgun insanlar, herkesin dediğine kulak asmaz. Yaptığı her işi “el âlem ne der” düşüncesi ile gerçekleştirmez. Çünkü bunun sonu yok. Başkalarının beğenisine göre yaşayan insan, hiçbir zaman kendi hayatını yaşamış olamaz.
İki üç yaşında bir çocuk, sürekli konuşur. Küçük çocukların sözleri hiç bitmez. Gençlikte sözler azalsa da yine devam eder. Hele bir âşık olmaya görsün. Çenesi düşer de düşer. İhanete uğrar, pişmanlık yaşar. Dünyanın sonu geldi zanneder. Enerji yüksektir. Siyasi yelpazenin neresinde olduğu önemli değildir. Ama illa ki aksiyon olmalıdır. Kuru laflara karnı toktur. Çözüm olmalı, hemen olmalı. Oysa insan yaş aldıkça, sözlerin yerini deneyimler alır. Yaşanan deneyimler, sözlerdeki sivrilikleri alır. Konuşurken daha ölçülü olmaya çalışır. İnsan olgunlaştıkça, az konuşur, çok gözlem yapar.
Gençken haklı çıkmaya çalışan insan, yaş aldıkça kendi hatalarını daha iyi görmeye başlıyor. Gençken “sonuna kadar haklıyım” diyen insan olgunlaştıkça “evet, yanılmışım” diyebiliyor. Gençken “ya siyah ya da beyaz” diye direten inatçı ruh hali, yerini “siyah ve beyazın arasında gri ve tonları da var” demeyi öğreniyor. İşte bu yüzden hatalarını kabul edebilmek, diğer insanların ya da muhatabın doğrularını onaylayabilmek, olgunluk halidir.
Gençlik enerjisi ile hayatın her anında aksiyon alan insan, yaş aldıkça dinginleşmeye ve sükûnete özlem başlıyor. Okulda, evde, sokakta, arabada sürekli hareket ve hız; ilerleyen evrede yerini sessizliğe ve huzur arayışına bırakıyor. Çünkü insan doğası gereği bir ömür, hızlı ve gürültülü bir yaşam süremez.
İşin özü, her dönemin bir güzelliği var. Çocukluğun cıvıltısı, gençliğin heyecanı ve aksiyonu ne kadar güzelse; olgunluk döneminin deneyimleri ve huzur arayışı da bir o kadar güzeldir. Gençliğin enerjisi ile yaşlılığın tecrübesi doğru bir platformda birleşebilse, görün bakalım ne güzel işler olur. O yüzden “gençler düşünebilseydi, yaşlılar yapabilseydi” denir.
Önemli bir not: Olgun davranışlar sadece yaşlı insanlara özgü değildir. Her yaş içinde, yaşına göre olgun tutum gösterilebilir. Dikkat edilecek husus, on beş yaşın olgunluğu ile elli yaşın olgunluğu kıyaslanmamalı ve karıştırılmamalıdır.
Yusuf YEŞİLKAYA


Henüz Yorum yok