ADNAN KALKAN

-YENİ- EKRAN MUHAKEMEYİ ZAYIFLATTI; DİN, AHLAK VE NAMUS ÇÖKTÜ

Mantık muhakemenin çökmesiyle beraber din, ahlak ve namus kavramları da çöktü. Çıplaklık medeniyet misali anlaşıldı. İnançsızlık meziyet gibi yansıtıldı.

Modern çağın insanı, aklı ekranlara kiraya vermiş durumda. Düşünmek yorucu geldiği için, hazır fikir paketlerine sarılıyor. Sonuç: sorgulamayan, sorgulanamayan, muhakeme edemeyen, mantık zincirleri kopmuş bir nesil… Ve bu zincir kopunca sadece düşünce değil; dinahlaknamus gibi insanlığın asli değerleri de darmadağın oldu.

Dijital oyun ve sosyal medya, prefrontal beyin lobunu zayıflattı; mantık muhakeme çökertildi

Beynin karar verme merkezi olan prefrontal korteks, insanı insan yapan yapıdır. İrade, dikkat, muhakeme, akıl yürütme bu merkezde şekillenir. Ancak ne yazık ki dijital oyunlarsosyal medya akışı ve algoritmik bağımlılık döngüsü, bu bölgeyi adeta felç etti.

Çocuklar artık 5 yaşından itibaren parmaklarını değil, akıllarını kaybediyor. Ergenler saatlerce TikTok’ta video izliyor, ama beş dakikalık bir tefekküre, okumaya hatta dinlemeye tahammül edemiyor. Oyunlarda karar değil refleks var. Hikmet değil heyecan var. Düşünce değil, dürtü var.

Mantık, muhakeme, karar verme ve irade çökünce; din, ahlak ve namus da çöktü

Muhakeme edemeyen bir zihin, doğru ile yanlışı ayırt edemez. Hak ile batıl arasında seçim yapamaz. Aklını kullanmayan, hevasına uyar. Bu yüzden günümüz gençliği inancını ekran rüzgârına kaptırdı. Değerlerini modaya feda etti. İradenin yıkımı, karakterin ve şahsiyetin yıkımıdır.

Aklını işletmeyenler, vahyi anlayamaz. Kur’an, akla hitap eder. İslam, tefekkürle inşa olur. Ama zihin uyuşmuşsa, din de şekle indirgenir, ruhsuz bir forma dönüşür. Ahlak, sadece kelimede kalır. Namus, içi boş bir nostaljiye döner.

Açıklık yerini çıplaklığa bıraktı

Kavramlar tersyüz edildi. Eskiden “açıklık” denilince başörtüsü yokluğu anlaşılırdı. Bugünse vücut hatlarını sergilemek, mahremi ifşa etmek “özgürlük” zannediliyor. Çıplaklık, moda adı altında yüceltiliyor. Ne göz mahremi kaldı, ne gönül huzuru... Sokaklarda yatak odasında giyilmeyecek elbiseler giyiliyor.

Gencecik kızlar, kendini beğendirmek için daha fazla açılıyor. Çünkü anlamdan kopan her ruh, görünerek var olmaya çalışır. Oysa hakiki değer, örtünmekte, korunmakta, korunmaya değer olmaktadır. Tarih boyunca köleler açık, soylular çıplak gezmiştir. Modern çağda açık saçıklık yani çıplaklık soyluluk gibi algılanıyor. Değerli varlığını kimse ulu ortada bırakmıyor ama en değerli olan beden dışarı atılıyor. Mantık muhakeme çökünce değer anlayışı da çökmüş oluyor.

Deizm ve ateizm gençler arasında arttı

Dijital kuşatma sadece bedenleri değil, inanç dünyasını da hedef aldı. Son yıllarda özellikle deizmateizm ve agnostisizm gibi inançsızlık akımları, ortaokul çağındaki çocuklara kadar indi. Çünkü bu çocuklar anlam, amaç, varoluş ve değer sorularını kendilerine soramıyor. Muhakeme edemeyince ve akıl yürütülemeyince inanç sistemi de çöküyor. Bunca delile rağmen “var olan yaratıcıyı yok sayıyor, yokluk ispatlanamamasına rağmen haşa yaratıcının yokluğunu savunuyor.”

Dijital içerikler “eğlence” maskesiyle hiçlik felsefesi pompalıyor. “Anı yaşa”, “boş ver”, “sen değerlisin, çünkü öylesin” gibi içi boş mesajlar, onları sahte bir mutluluğa sürüklüyor. Oysa gerçek mutluluk ve hatta huzur, hakikatin izini sürmekle başlar. Hakka ulaşmakla nihayet bulur.

Gerek şahsi gerek toplumsal ahlak çöktü

Bireysel ahlak, toplumsal vicdanın temelidir. Ama şahsiyet inşa edilmezse, toplum bina edilemez. Şahsî menfaatin kutsandığı, fedakârlığın küçümsendiği, hayânın hor görüldüğü bir çağdayız. Bu çağda insanlar değil, maskeler konuşuyor.

Toplumun yapıtaşı olan aile çöktü. Evler otel oldu. Eşler yabancılaştı. Çocuklar başıboş kaldı. Bu çöküş sadece bireysel değil; aynı zamanda medeniyetimizin ruhunu da eritti.

Yeniden toparlanma yolu, dijital ve sosyal ekrandan toplumsallığa geçiştir

Bu gidiş durdurulamaz mı? Elbette durdurulur. Ancak ilk adım, ekranlardan uzaklaşmakla başlar. Toplumsallık, ferdi hem denetleyen hem destekleyen bir güçtür. Komşuluk, mahalle kültürü, cemaat bilinci, akraba ilişkileri yeniden ayağa kaldırılmalıdır.

Gençler yalnızlaştıkça içine kapanıyor. Ama dijital mahremiyet değil, dijital yalnızlık var. Sanal sosyal bağlar, gerçek hayatı taşıyamaz. Gerçek bağlar, gerçek yüzlerle, gerçek kalplerle kurulur. Sanalla değil.

Aile bağları güçlendirilmeli

Yazarın Diğer Makaleleri