KADİR EROL

-YENİ- AZ İŞ DEĞİL BİZİMKİ...!

AZ İŞ DEĞİL BİZİMKİ...!

Çok çalışarak, gayretle ediniyoruz dertlerimizi.

Bazı hastalıklar ve kötü sonuçlar,  çok gayretli çalışarak, uğraşılarak, para harcanarak ve "iyi yapıyorum" sanarak, çok ısrarla elde ediliyor.

Rastgele olan bir şey yok aslında. Yanlışta ısrar etmek, kronik problemler oluşturuyor. Hatalı bir yaşam tarzını, normalmiş gibi yaşamak, ağır tabloları ortaya çıkarıyor.

Bu kadar bilgi ve bu kadar imkân içinde, bu tabloların yaşanıyor olması, çok düşündürücüdür.

***

Bir aile var ;
35 yaşlarında bir çift,
7 yaşındaki çocukları hasta.
Çocuk kısa boylu, kilolu ve büyüme problemi var.
İyi beslenmesi ve hareket etmesi lâzım.

Ama bu âilemiz, çocuğun her istediğini almayı, "çocuğa iyi bakmak" olarak görüyor !

Çocuk sürekli cips, dondurma, hamburger ve çikolata gibi şeyler istiyor. Onlar da hep bu şeyleri alıyorlar çocuğa !

Çocuk  zehir istiyor, onlar da istediği kadar yığıyorlar önüne ! 
Kontrolsüzce yiyor zavallı çocuk.
Aile mutlu ! 
Çünkü, çocuğa çok iyi baktıklarını ve bir dediğini iki etmediklerini düşünüyorlar.

Çocuk kısa ama çok şişti, kocaman bir avuç yanaklar, artık yürüyemez hale geldi, midesi baharatlı kızarmış cips ve fastfood'lardan delinmiş ve enfeksiyon olmuş, kanda da enfeksiyon yüksek, akciğer bitik ve nefes alamıyor.

Çocuk Âcil servisinden yoğun bakıma alınıp, entübe ediliyor. "Geçmiş olsun, Allah(cc) şifâ versin" dedik. Aile, hastanenin önünde, çocuk için ağlıyor.

Çocuk  iyileşip, hastaneden çıkarsa, eve gelirken, markete uğrayıp, yine her türlü cips, hazır dondurma ve çikolataları yığacaklar önüne ! Yine çok çok iyi(!) bakacaklar çocuğa, bu kesin !

Birşey de denmiyor ki !
Herkes bir biliyor, bir gergin, bir sinirli, bir özgür, bir bireysel ki,... sormayın gitsin !

"Çok iyi bakıyorum, her istediğini alıyorum, yediği önünde yemediği yanında,....." diye diye, çocuklarını hasta eden ve yavaş yavaş öldüren aileler, çok sayıda var.

Çevrenize  bakınız, ekran bağımlısı, asosyal, konuşmayan, hareketsiz, Obez ve sağlıksız çocuklar ile bu çocuğa âdetâ tapan ebeveynler göreceksiniz.

Allah(cc), böyle ana- baba ve âile'den, tüm çocukları muhâfaza etsin. (Âmin)

***

Herkes gibi bende :))

Eskiden bir örnek vericem: Tabii ki ideal örnek değil bu. Ama çok da ilginç. Bakınız, eski fakirliğimiz ve bilgisiz-ilgisiz hâlimiz, bizi nasıl da korumuş !

Eskiden, özellikle köy hayatında, nakit para pek yoktu. AVM ve market yoktu. Köy bakkalında, hazır dondurma cips ve çikolata da yoktu.

İki bisküvi arasına bir lokum ezip sıkıştırdın mı, dünyanın en güzel tatlısını yerdik !

O da 6 ayda bir kez, 1-2 adet ancak yâni.

2 yaşından itibaren yürüyen ve konuşan bir çocuğa, hiç kimse "şunu ye, bunu ye" demezdi. Büyüklerin işi gücü vardı. Çocuk sürekli bahçede, kimyasaldan ve plastik oyuncaklardan uzak, doğal ortamda, oynayıp dururdu. Canlı ve hareketli bir yaşamı olurdu tüm çocukların.

Acıkmadan yemek yoktu. Acıkınca da, hazır gıda, fast-food, cips, kraker, çikolata... gibi unlu, şekerli- zehirli gıdalar yoktu.

Doğal ekmek, doğal ev yoğurdu, pekmez, turşu, günde ancak 1 kez pişmiş yemek...

O da "acıktım" diye istersen, verilirdi. Eti Kurban'da, baklavayı Ramazan'da görürdük. Kaşık elinde çocuğun peşinden "ye kuzum ye" diye koşan birini, pek görmezdik.

Bu yoksul ve bilinçsiz hayatımızın doğal şartları, bizi otomatik olarak; şekerden, kakaodan, çikolatadan, hamburgerden, işlenmiş etlerden (salam, sucuk, sosis...vs.'den), aşırı yağdan, kilodan, obeziteden ve birçok gelişme bozukluğundan korumuş. Farkında bile değilmişiz.

***

Şimdi, o günlere geri dönelim demiyoruz tabii ki. Ancak, market elimizin altında diye, cepte biraz para var diye, hep hazır yemekler, hatta yemek bile sayılamayacak zararlı yiyecekler, hep plastik oyuncaklar, çocuk ne isterse sınırsızca vermeler... olmaz, olmamalı bunlar.

Bunu da yapmayalım.

Bilgi edinelim ve bu faydalı bilgilerin gereğini yapalım. Dengeli ve doğal beslenme esas olmalı, hareketli yaşam da sürekli olmalıdır.  Çok istisnâ olabilecek, haftada en fazla 1-2 tane şeker veya tatlı çikolata, her günün menüsü olamaz.

Herşeyi abartıp, saçmalamayalım.

Çok bulmak, çook yemeyi gerektirmez.

Vermeyi de, paylaşmayı da, yok'u da, hayır'ı da, sorumluluğu da, durmayı da, susmayı da, kendi işimizi kendimiz yapmayı da, sınırlarımızı da... öğrenmeliyiz.

Vesselam.

Kadir EROL
12.12.2025

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri