HAŞİM AKIN

-YENİ- TÖVBE SEFERBERLİĞİ

  TÖVBE SEFERBERLİĞİ

Rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm’de mü’minleri tövbeye çağırır. Çünkü O, insanın zaman zaman hata yapabileceğini, yanılabileceğini, bilerek ya da bilmeyerek yanlışlara düşebileceğini bilir; hatta bunu insan fıtratının bir parçası olarak kabul eder. Nitekim Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurur:

Canım kudret elinde olan Allah’a yemin olsun ki, siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah sizi yok eder; yerinize günah işleyip Allah’tan bağışlanma dileyen bir topluluk getirirdi de onları bağışlardı.”
(Müslim, Tevbe, 11)

Demek ki Rabbimiz bizden “sıfır günahlı” bir hayat beklemiyor. Aksine; hata edebilen, fakat hatasını fark eden; günah işleyip ardından pişman olan ve Rabbine yönelen bir kul olmamızı murad ediyor.

Bu sebeple Kur’ân-ı Kerîm’de tövbenin bazı özel niteliklerine dikkat çekilir. Bunlardan biri “nasûh tövbesi”dir. Nasûh tövbe; bir daha o günaha dönmemeye kesin niyet etmek, günahla araya mesafe koymak ve onu çağrıştıran her şeyden uzak durmaktır. Bu mesafe sadece günahın kendisine değil; o günaha götüren mekânlara, ilişkilere ve alışkanlıklara da konulmalıdır. Zira günaha yakın olanın içine düşme ihtimali her zaman daha yüksektir.

Makbul bir tövbe için üzerinde titizlikle durulması gereken bir başka husus daha vardır: Toptan tövbe.
Yüce Rabbimiz şöyle buyurur:

“Hep birlikte Allah’a tövbe edin ey mü’minler! Umulur ki kurtuluşa erersiniz.”
(Nûr, 24/31)

Bu ayet bize şunu öğretir: Allah Teâlâ, kulun işlediği onlarca günah içinden sadece birine tövbe edip diğerlerine devam etmesini hoş görmez. Aynı şekilde, benzer hataların yaygın olduğu bir toplumda; bir kişinin tövbe edip geri kalanların kaldığı yerden devam etmesini de yeterli saymaz. Bu nedenle Rabbimiz bizleri bireysel değil, toplu bir yönelişe, toptan bir arınmaya davet eder.

Son zamanlarda ülkemiz farklı imtihanlardan geçiyor. Uzun süre kuraklıktan şikâyet ettik. Geciken rahmet, yüreklerimize endişe düşürdü. “Şu kadar aylık su kaldı”, “Tehlike kapıda” denildi. Üzüldük, korktuk, dua ettik. “Kar geliyor” umuduyla sevindik, sonra dağılan bulutlarla yeniden mahzun olduk.

Peki, şimdi ne yapacağız?
Sabredeceğiz… Ve tövbe edeceğiz…
Ama toptan

Küçük–büyük demeden; bilerek ya da bilmeyerek işlediğimiz bütün kusurlarımız için, hep birlikte Rabbimize yöneleceğiz.

Bu tövbe seferberliği sadece günah işlediğini düşünenleri değil; iman eden bütün kulları kapsayacak. Her birimiz istiğfarı çoğaltacak, günahlarından vazgeçecek, kalbiyle ve fiiliyle Allah’a dönecek. Zira millet olarak da, ümmet olarak da tövbeye muhtacız. Hem de mübarek üç aylara girmişken…

  • Başı okşanmayı bekleyen, unutulmuş yetimlerin gasp edilmiş hakları için tövbe edeceğiz.
  • Görkemiyle övündüğümüz, fakat safları boş kalan camilerimiz için tövbe edeceğiz.
  • Midelerini doyurmaya gösterdiğimiz hassasiyeti, kalplerini ve zihinlerini doyurmaya gösteremediğimiz evlatlarımız için tövbe edeceğiz.
  • Dünya başarısı, makam ve kazanç için verdiğimiz teşviki; iman, ibadet ve ahlak için veremediğimiz nesillerimiz adına tövbe edeceğiz.
  • Sosyal medya ve Fâsıklardan gelen haberlere gösterdiğimiz ilgi ve tepkiyi, Allah’ın haberlerine gösteremediğimiz için tövbe edeceğiz.
  • Okuduğumuz fakat yeterince anlayamadığımız; anladığımız hâlde hayatımıza taşıyamadığımız Kur’ân-ı Kerîm için tövbe edeceğiz.

Hem de toptan…
Hep beraber…

Önce ailece tövbeler yükselmeli.
Sonra mahallelerin, şehirlerin, ülkenin tövbeleri semaya varmalı.
Dâhil olduğumuz camiaların tövbesi unutulmamalı.

Niyet ettik tövbeye…
Rabbimiz kabul buyursun.

 

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri