ÖMER LÜTFİ ERSÖZ

-YENİ- İMANIN İBADETE, İBADETİN DE İMANA ETKİSİ

İMANIN İBADETE, İBADETİN DE İMANA ETKİSİ

     İmanın, İbadete, ibadetin de İman’a etkisi şüphesiz çok büyüktür. İslâm’ın beş temel şartlarından ilki, İslâm dininin İnanç yönünü, diğerleri de temel ibadetlerini teşkil eder. İman sözlükte; Bir şeyi gönül huzuruyla benimseme, tasdik etmek, onaylamak, kabullenmek, itimat etmek, gönülden İnanmak, benimsemek gibi anlamlara gelmektedir. Terim olarak İman; Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)’in Allah (c.c.)’tan getirdiklerinin doğru olduğunu kabul edip onlara gönülden inanmak, yani öz olarak; Allah (c.c.)‘tan başka İlâh yoktur, (Hz.) Muhammed (s.a.s), Allah (c.c.)’ın elçisidir gerçeğini, Kelime-i Tevhidi  “Lâ İlâhe İllallah, Muhammedurrasulullah’ı” Kalp ile tasdik, dil ile ikrardan ibarettir. İbadet kelime olarak: ‘İtaat etmek, Boyun eğmek, Kulluk etmek tevazu göstermek, İlâh edinmek’ anlamına gelir. İslami bir terim olarak ibadet; Fiil ve niyete bağlı olarak yapılmasında sevap olan, Allah (c.c.)’a tazim ve yakınlık ifade eden şuurlu itaat. Allah’ın emirlerine uymak. O’nun rızasını kazanmak gayesiyle yapılan her türlü iyi hareket demektir.

    Ruh, İman’a, beden de ibadetlere benzetilebilir. Bu anlamada Ruh ’un bedene, bedeninde ruha tesir ettiği bilinen bir hakikattir. Mesela: Bir yetimin başını okşamak, maddi ve manevi yardımda bulunmak, ihtiyaç sahiplerine sahip çıkmak, Salih amellerde bulunmak, ibadetler, sevgi gibi güzellikler beden ve ruhun rahatlayıp huzur bularak mutlu olmasına vesile olur. Bedenimizi rahatsız eden hususların olumsuzlukları ruhumuza da tesir eder. Mesela: Ayakkabımız, ayağımızı vurduğu, sıktığı zaman, bunun ağrısı da bizi sürekli rahatsız eder. Basit gibi görünse de ayakkabının ayağımızı sıkması sonucu çalışma gücümüz azalır, en azından rahatımız kaçar. Hele bir de dişimizin ve başımızın ağrıdığını düşünelim! Bu misallerden, ruha ait olayların bedene, bedene ait olayların da ruh hayatına nasıl tesir ettiğini anlamak zor olmaz. İmanın gereği olarak yapılan ibadetler, duâlar, iyilikler, ruh üzerinde çok köklü tesirler bırakır. Mesela: Günde beş vakit disiplin içinde kılınan namazlar, yılda bir ay Allah(c.c.) rızası için tutulan oruçlar ve benzeri ibadetler, insanı ruhen yüceltir, kuş gibi hafifletir, bitmeyen mutluluklar tattırır. İnsanın içini sevinç ve huzur rüzgârları doldurur. Bu hal ona diğer insanları ve bütün varlıkları sevdirir. Bir gülümseme nasıl ki vücudun gerginliğini alır, sinirlerimizi yumuşatır, kalbimizi ferahlatırsa, İman ve ibadet de ruhta ve bedende böyle ferahlıklar meydana getirir.

     İman, kalpte parlayan bir ışık, bir mum ise, ibadet onu koruyan cam fanus gibidir. Bu ışık kaynağının bedenimizin her tarafını aydınlatması, hareket ve iş haline gelmesi iyi ameldir. Kökü İman olan İslam ağacının, meyveleri ibadet ve güzel ahlaktır. İman olmadan ibadetlerin bir yararı yoktur. İbadet olmaksızın imanı muhafaza etmek çok zordur. Hafif bir esintide sönüveren fanusu olamayan bir mum gibidir. İbadetleri yaparak imanımızı sağlama almalıyız. İman eden, İmanının gereği ibadetleri yapan salih ameller işleyen Mü’min kişi güzel ahlâka, hakiki huzur ve mutluluğa kavuşur.

     Âyet-i Kerimelerde: “İman edip iyi işler yapan, namaz kılan ve zekât verenler var ya, onların mükâfatları Rableri katındadır. Onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler.” (Bakara Sûresi âyet:277) “İnanıp da iyi işler yapanlara gelince -ki hiç kimseye gücünün üstünde bir vazife yüklemeyiz- işte onlar, cennet ehlidir. Orada onlar ebedî kalacaklar.” (A’raf Sûresi âyet:42) “İnanıp, iyi işler yapanları da, içinde ebediyen kalmak üzere girecekleri, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Orada onlar için tertemiz eşler vardır ve onları koyu (tatlı) bir gölgeye koyarız.” ( Nisâ Sûresi âyet:57) “Asra yemin ederim ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır.” (Asr Sûresi âyet:1-3) buyrulmuştur.

     İnsan’ ın dünyadan beraberinde sadece amellerini götürecektir. Bu hususta Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s): “Ölen kimseyi üç şey kabre kadar takip eder; çevresi, malı ve ameli. Bunlardan ikisi geri döner, biri kendisiyle kalır. Çevresi ve malı geri döner, ameli kendisiyle kalır.” (Riyâzüs Sâlihin, c.1,No:104) buyurmuştur.

     Allah (c.c.) bize sayısız nimetler vermiştir. Bizi yoktan yaratan, bize hayat bahşeden, kâinatı emrimize veren, akıl gibi güzel ve özel bir ikram lütfedip, eşrefi mahlûkat olarak yaratan Allah(c.c.)’dır. Allah(c.c.) bizlerden sadece; verdiği bütün ikramlarına karşılık olarak, emirlerini yapıp yasaklarından kaçınmamızı istemektedir. Yaratılış gayemize uygun olarak ibadet etmek, bize düşen bir vazifedir. İyilik ve güzelliği takdir etmemek, hiç birimizin hoşuna gitmez: Bunun gibi nimetlere karşı nankörlük yapmakta Allah(c.c.)’ın en çok sevmediği hareketlerdendir. Allah (c.c.) şükrünü arttıran kimsenin nimetlerini arttıracağını vaat etmekte, nankörlük edene de azabının çetin olduğunu bildirmektedir. İnsan, beden ve ruhtan müteşekkil bir varlıktır. Onun içindir ki insan hem yemeye içmeye muhtaçtır, hem de sevgiye, saygıya ve sıcak alakaya muhtaçtır. İman, ruh ve bedeni, ibadette birleştirir ve bütünleştirir. Kafa-kalp çelişkisine ve çatışmasına fırsat vermez. Fikir ve davranışlarla birliği sağlar. Dolayısıyla hem ruh ve bedeni düzene koyar, hem de hareketlilik kazandırır.

    İslami hükümler; İman ve ibadet ile hayatını güzelleştiren Mü’mini, güzel ahlâk’a ulaştırır. İmanın gereği olarak yapılan İbadetlerin hedefi insana iyi ahlâk kazandırmaktır. Bunun için Müslüman’ın iradesini kuvvetlendirmesi, ruhunu arındırması gerekir. İşte ibadet, bir düzen ve disiplin içinde bu arındırma çalışmalarıdır. İbadet noksan olursa iman ve ahlâk arasında köprü kurmak zorlaşır. İbadet bu köprünün kendisidir. İnanan insanın kalbinde parlayan, iman ışığı, inanan insanın ruhunu aydınlatır. Bu durum vuku bulduğu zaman kalbimiz paslardan ve kirlerden arınmaya başlar. Beden ile ruh arasında çok sıkı bağlar vardır. Ruh ’ta meydana gelen olaylar beden üzerinde tesirler yapar. Bunun gibi, İman ve ibadette birbirinden ayrılmaz iki unsurdur. Bedenimizin gıdalarını helâl temiz yiyeceklerle sağladığımız gibi İmanımızın gereği ibadetleri yapıp haramlardan kaçınarak da ruhumuzun gıdasını vermiş oluruz.

    Hakiki anlamda İman eden, İmanının gereği, Salih amelleri hayatına hâkim kılan, haramlardan kaçınan kâmil Mü’minlerden olmamız duası ile sıhhat ve afiyetler dilerim.

    [email protected]

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri