MAHMUT ALİ CENGİZ KÖROSMANOĞLU

-YENİ- ŞAP HASTALIĞI (TABAK HASTALIĞI) ‘HAYVANCILIĞIN KADİM TEHDİDİ’

ŞAP HASTALIĞI (TABAK HASTALIĞI) ‘HAYVANCILIĞIN KADİM TEHDİDİ’

Hayvancılık sektörü, gıda güvenliği ve kırsal kalkınmanın temel taşlarından biridir. Ancak bu sektörün karşılaştığı en önemli tehditlerden biri, bulaşıcı hayvan hastalıklarıdır.

Şap hastalığı, uzun süredir dünya hayvancılığını derinden etkileyen viral bir salgındır. Yani bir virüs salgınıdır. Etkeni, Picornaviridae ailesinden Aphthovirus olup yedi ana serotipi (O, A, C, SAT1, SAT2, SAT3, Asia1) ve bunların altmış civarında da alt tipi mevcuttur. Bu çeşitlilik, hastalığın kontrolünü ve aşı geliştirilmesini zorlaştıran başlıca sebeplerden biridir. Örneğin geçen yıl ülkemizde SAT2 virüsünden kaynaklanan şap hastalığı varken bu sene SAT1 virüsünün sebep olduğu şap hastalığı yaygındır. Bu şu demek: geçen yılın aşıları bu yıl uygulandığı zaman hiçbir faydası olmayacaktır. Dolayısıyla her yıl hastalığa sebep olan virüs değişebileceği için aşı da ona göre yeniden yapılması gerekmektedir.

Şap, özellikle sığır, koyun, keçi, domuz ve yaban domuzu gibi çift tırnaklı hayvanlarda görülür; kısa sürede sürülerin büyük kısmını etkileyebilmesi nedeniyle “hayvancılığın en hızlı yayılan salgınlarından biri” olarak kabul edilir.

Hastalığın tipik özelliği, ağız boşluğunda, dilde, diş etlerinde, meme uçlarında ve tırnak aralarında içi sıvı dolu kabarcıkların oluşmasıdır. Bu kabarcıklar patladığında hayvanlarda ciddi ağrıya, iştahsızlığa ve hareket kısıtlılığına yol açar. Özellikle genç hayvanlar ve bağışıklığı zayıf olanlar için ölüm riski taşırken, yetişkin hayvanlarda çoğunlukla ölümcül olmaz; fakat süt, et ve üreme veriminde büyük kayıplara neden olur.

Hastalık genellikle yüksek ateşle başlar ve ardından klinik bulgular hızla gelişir. Bunlar şöyle özetlenebilir:

* Ağız Lezyonları: Dil, dudak ve damakta sıvı dolu kesecikler görülür; patladığında ağrılı yaralar oluşur. Yoğun salya akıntısı ve iştahsızlık bu evreye eşlik eder.

* Ayak Lezyonları: Tırnak aralarında ve etlerinde lezyonlar gelişir. Topallama, uzun süre yatma ve ileri vakalarda tırnak düşmesi söz konusu olabilir.

* Meme Lezyonları: Süt ineklerinde meme uçlarındaki yaralar, mastitis gibi ikincil enfeksiyonlara yol açar. Süt veriminde ciddi düşüşler yaşanır.

* Genel Belirtiler: Halsizlik, kas titremeleri, tüylerin kabarması, kilo kaybı ve genç hayvanlarda kalp kası iltihabı görülebilir. Bu durum ani ölümlere neden olabilir.

Şiddet, hayvanın türüne, yaşına, bağışıklık gücüne ve virüsün serotipine göre değişkenlik gösterir. Sığırlar hastalığı daha ağır geçirirken, koyun ve keçilerde semptomlar hafif olabilir veya gözden kaçabilir. Bu da hastalığın sürüler arasında “sessiz” bir şekilde yayılmasına zemin hazırlar.

TÜRKİYE'DE ŞAP HASTALIĞININ DURUMU:

Ülkemizde şap hastalığı ile ilgili ilk istatistiki bilgilere 1914 yılında yayınlanan Ziraat İstatistik Dergisi'nde rastlanmaktadır. Hastalık hakkındaki geniş bilgi ve kayıtlara ise 1957 yılından sonra rastlanmaktadır. 1957 yılında görülen büyük şap salgınını takiben; 1958 yılında Etlik Veteriner Bakteriyoloji Enstitüsü bünyesinde geçici bir şap laboratuvarı ve daha sonra 1967 yılında Şap Enstitüsü kurulmuştur. Ülkemizde görülen şap virüsü tiplerinin belirlenmesi, bu tiplere karşı aşı üretiminin yapılması, bağışıklık düzeyinin belirlenmesi ve şap hastalığı ile ilgili araştırma ve eğitim çalışmaları Şap Enstitüsü'nce yürütülmektedir. Ülkemizde 1957 yılındaki büyük salgına O tipi şap virüsünün yol açtığı bildirilmiştir. 1962-1965 yılları arasında O1, SAT1 ve A22 tipi şap virüsleri salgınlara yol açmıştır. 1973-1978 arası görülen ASIA1 tipi şap salgınlarına daha sonra 1983-1985 arası rastlanmıştır. 1985'ten sonra ise O1 ve A22 tipleri görülmüştür. Ancak 1997 yılında İran'dan yurdumuza yeni bir A tipi girmiş ve A22 tipine karşı dominant özellik kazanmıştır. 1999 yılında ise ASIA1 tipi şap virüsü yurdumuza girmiştir. Şu anda O1, A İran ve ASIA1 tipi şap virüsları ülkemizde şap hastalığına yol açmaktadır. Ülkemizde şap hastalığı ile mücadelede aşılama ve karantina yöntemi kullanılmaktadır.

Virüs fiziksel etkenlere karşı değişik duyarlılık göstermektedir. Isıya dayanıksız olup 37°C'de 12 saatte, 60-65°C'de 1/2 saatte, 85°C'de ise birkaç dakikada yıkımlanarak etkisiz hale gelmektedir. Ancak düşük ısı derecelerine ve ani donma ve çözülmelere karşı oldukça dayanıklıdır. Enfekte karkaslarda +4°C'de 24-48 saatte laktik asit oluşumuna bağlı olarak hızla inaktive (etkisiz) olurken, kan, kemik iliği, lenf bezleri ve iç organlarda uzun süre dayanabilir ve ani dondurmalarda iskelet kaslarında da uzun süre aktif halde kalabilir.

Virüs çevre şartlarına da oldukça dayanıklı olup;

Yapağıda 24gün,Sığırderisinde,4hafta,Samanda15hafta,Kepekte 20 hafta,

Toprakta 4 hafta, Kuru ot ve danede 5 ay,

süreyle enfeksiyözitesini (bulaşma yeteneğini) koruyabilmektedir.

Hastalık direkt ve indirekt olarak yayılmaktadır. Hastalığın en belirgin yayılma yolu havada bulunan virüsün solunum sistemi ile alınmasıyla olmaktadır. Enfekte veya kuluçka dönemindeki hayvanlar solunum, deri, sekret ve ekskretleri, süt ve sperma ile virüsü saçmaktadır. Hastalık bulaşık hayvan ürünleri, bulaşık araç ve aletler, insan, yabani hayvanlar, kuşlar, rüzgar ve nakil araçları ile de bulaşabilmektedir. İnsanlarda ise enfekte hayvanlar ile temas veya enfekte et ve süt ürünleri ile enfeksiyonu nadiren aldıkları bildirilmektedir.

Klinik bulgular hastalıktan şüphe ettirmekle birlikte kesin tanı virolojik veya serolojik yöntemler kullanılarak konulmaktadır. Ayırıcı tanıda; topallık, mukozal erozyonlar, salya, nazal akıntı ve meme lezyonlarına yol açan enfeksiyonlar göz önünde bulundurulmalıdır.

Şap hastalığıyla mücadele, üç temel strateji üzerine kuruludur: Kesim, Karantina ve Aşılama.

Bir yerde veya bölgede bu yöntem veya yöntemlerden hangilerinin uygulanacağına karar vermek için, öncelikle sosyo-ekonomik durum, hayvan varlıklarının durumu ve şap hastalığı yönünden hastalığın yayılma hızı-görülme sıklığı, iklim-coğrafik şartları dikkate alınarak kâr-zarar analizlerinin yapılması gerekmektedir.

KESİM:

Şap hastalığına yakalanmış hayvanların ve bunlar ile temas etmiş hayvanların kesime tabi tutulmasıdır. Amaç esas virüs kaynağının oradan kalkması ve virüsün hayat seyrinin kırılmasıdır. Bu yöntemin en büyük dezavantajı, büyük ölçüde hayvan kaybına neden olmasıdır. Şap hastalığının çok yüksek oranda olmadığı, aşılama programını bırakmış ülkelerde bu yöntem uygulanmaktadır. Ancak hastalığın yayılmasının düşük olduğu ülkelerde ekonomik olan bu yöntem, hastalığın yaygın olduğu ülkelerde ekonomik değildir. Bu yöntem, bize kısa vadeli çözümün uzun vadeli tahribatını hatırlatır.

KARANTİNA:

Karantina, hastalığı yavaşlatır fakat tek başına yeterli değildir. Tabiatın hızına karşı insanın aldığı tedbirin ne kadar sınırlı olduğunu gösterir.

Hayvanı ayrı bir yerde tutmak demek. Özellikle yeni gelen hayvanların diğer hayvanlara ilk etapta karıştırılmaması lazım. Şap virüsünün epidemiyolojik durumu ve edinilen deneyimler göz önünde bulundurulduğunda, sadece bu yöntem ile sonuç alınamayacağı açıktır. Ancak diğer yöntemler ile birlikte uygulandığında anlam taşımaktadır.

AŞILAMA:

Aşılama ise, toplum ölçeğinde direnç üretme çabasıdır. Fakat burada da doğanın değişkenliği karşısında bilginin zamana bağlı kırılganlığı açığa çıkar.

Amaç hastalığın yaygın olduğu ülkelerdeki hayvan topluluğunda yüksek antikor düzeyinin sağlanmasıdır. Bu amaçla düzenli ve yoğun aşılama programları ile popülasyonda virüse karşı direnç sağlanması hedeflenmektedir. Ancak başarı sağlanabilmesi için karantina ve önleyici önlemlere gereksinim vardır.

Bütün bunlar, hastalıkla mücadelenin yalnızca veteriner tedbirleri değil; aynı zamanda sosyo-ekonomik analiz, coğrafi koşulların dikkate alınması ve kâr-zarar muhasebesiyle birlikte yürütülmesi gerektiğini ortaya koyar.

ŞAP HASTALIĞINA KARŞI ALINACAK ÖNLEMLER:

1. KORUYUCU OLARAK ALINACAK ÖNLEMLER

Yetiştiricilerin Alacağı Önlemler

A. Ahır girişlerinde şap hastalığına etkili dezenfektanlar (örn: sitrik asit veya sodyum hidroksit) ile muamele edilmiş paspasların sürekli bulundurulması.

B. Ahırlara hayvan bakıcılarından başka kimsenin sokulmaması, bakıcıların da farklı kıyafet ve ayakkabı ile ahıra girmesi.

C. Sağım öncesi ellerin, otomatik sağım makinelerinin ve memelerin temizliğine özen gösterilmesi.

D. Yeni satın alınan hayvanların 15 gün süre ile karantinaya alınması ve süre sonunda sağlam ise diğer hayvanların yanına sokulmaması.

E. Mera mevsiminde enfekte meralara hayvanların gönderilmemesi.

F. Enfekte bölgelerden ot, saman, vb.nin alınmaması.

2. HASTALIK ÇIKMADAN ÖNCE TARIM VE ORMAN BAKANLIĞI BİRTAKIM ÖNLEMLER ALMALIDIR.                      Bunlar;

A. 4-6 ayda bir düzenli şekilde aşılama yapılması.

B. Hayvan hareketlerinin kontrol edilmesi.

C. Hayvan sevkiyatından önce hayvanların aşılanması ve 3 hafta sonunda sevkiyata izin verilmesi.

D. Hayvancılıkla uğraşanların eğitilmesi.

3. HASTALIK ÇIKTIKTAN SONRA ALINACAK ÖNLEMLER:

Yetiştiricinin Alması Gereken Önlemler:

Üretici hasta hayvanı fark edince, hasta hayvanlar ile sağlıklı hayvanların hemen birbirinden ayrılması lazım. Hasta hayvanların bulunduğu yerin dezenfeksiyonu, hastalığın yayılmasını engelleyeceği için dezenfeksiyona dikkat edilmeli. Kesinlikle hasta hayvanların altlıklarının yakılması gerekir. Hasta hayvana bakan kişi ile sağlam hayvana bakan kişi ayrı olmalıdır. Hayvan bakıcılarının ayrılması gerekmektedir. Hayvanlarının hasta olduğunu gördüğü zaman en hızlı şekilde Veteriner Hekime haber verilmesi lazım.

Veteriner Hekimin Alacağı Önlemler:

Kesin tanı için marazi madde alınarak en seri şekilde Şap Enstitüsü'ne gönderilmesi lazım. Hastalık çıkan yere kordon konulması, çift tırnaklı hayvan ve ürünlerinin çıkışının durdurulması gerekiyor. Alınacak sonuç doğrultusunda hastalar, şüpheliler ve 5 aylıktan küçükler dışında kalan tüm hayvanların aşılanması çok önemli. Ölen hayvanların yakılarak veya gömülerek imha edilmelerinde fayda var. Sahibinin isteği doğrultusunda karantina bölgesinde kesilecek hayvanlara Hayvan Sağlığı Zabıtası hükümlerinin uygulanması gerekir.

Ülkemizde şap hastalığına karşı tarım ve orman bakanlığı yeterince önlem almıştır. Bunun için şap enstitütüsü 30 milyonu aşkın yeni virüse göre aşı üretmiştir. Sosyal medyada yayınlanan yalan yanlış bilgilere itibar edilmemeli tarım il ve ilçe müdürlüklerindeki veteriner hekim ve ziraat mühendislerine itibar edilmeli, onların gösterdiği çerçevede bu hastalıkla mücadele edilmelidir.

Şap hastalığı, Türkiye’nin hayvancılık sektörünü doğrudan tehdit eden kronik bir sorundur. Coğrafi konum, sınır güvenliği zaafları, kontrolsüz hayvan hareketleri ve üretici bilinç düzeyindeki yetersizlikler, mücadelenin önündeki en büyük engellerdir. Şap hastalığı, yalnızca veteriner bir mesele değildir; ekonomik, sosyal ve politik boyutları olan çok yönlü bir problemdir. Hastalığın kontrol altına alınması, sürdürülebilir hayvancılığın ve gıda güvenliğinin teminatıdır. Aşılama, karantina, biyogüvenlik önlemleri ve modern veri analiz yöntemlerinin bir arada uygulanması, uzun vadede başarı için kaçınılmazdır.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri