- 02 Ekim 2025 - SUMUD FİLOSU GAZİLERİNE SELAM VE HASRETLE…
- 24 Eylül 2025 - FİTNE ATEŞİ
- 07 Eylül 2025 - SÜKÛNET DERSİ / DERDİ
- 28 Ağustos 2025 - BABAM…
- 25 Ağustos 2025 - MURDAR ÖLMEMEK İÇİN
- 18 Haziran 2025 - VAHİY DEVAM EDİYOR
- 11 Haziran 2025 - TİTANİK’TE MÜSLÜMAN OLMAK / MÜSLÜMAN KALMAK
- 23 Mayıs 2025 - MÜSLÜMANIN AYRILMA AHLAKI
- 14 Mayıs 2025 - NEREDE HATA YAPIYORUZ?
- 01 Mayıs 2025 - ASIL YARIŞ BURADA
- 11 Nisan 2025 - ÇAĞDAŞ ZÜLBİCÂDEYN
- 09 Nisan 2025 - KISKANMA HAKKIMI KULLANMAK İSTİYORUM
- 25 Mart 2025 - HATIRALARIN GÖLGESİNDE İTİKÂF
- 13 Ocak 2025 - KUSURSUZ BİR CENAZE
- 07 Ocak 2025 - ZORLA DÖNÜNCE Mİ?
- 25 Aralık 2024 - GASSAL ELİNDE MEYYİT
- 17 Aralık 2024 - GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ
- 09 Aralık 2024 - HAZIR OLMAYANLAR İÇİN
- 03 Aralık 2024 - BİR TUTAM PİŞMANLIK
- 26 Kasım 2024 - CAMİ VE ÇOCUK SESİ
- 22 Kasım 2024 - NE SAĞLAM BİR ÇINARDI
- 06 Haziran 2024 - BİR GÜNDE İKİ SABAH NAMAZI
- 23 Mayıs 2024 - İRAN’DA HELİKOPTERİ KİM Mİ DÜŞÜRDÜ?
- 12 Mart 2024 - RAMAZAN'DA ORUCA TUTULMAK
- 26 Şubat 2024 - AİLE DERDİMİZ -IV- BEN - BİZ KAVGASI
- 10 Şubat 2024 - BİR DRAM VE DUA SAĞANAĞI
- 02 Şubat 2024 - AİLE DERDİMİZ- 3
- 23 Ocak 2024 - AİLE DERDİMİZ -2-
- 17 Ocak 2024 - AİLE DERDİMİZ -1-
- 26 Aralık 2023 - ANNEMİN İKİ DAMLA GÖZYAŞI / İkinci Hikaye Kitabı
- 22 Aralık 2023 - Hayta ile Cemşit
- 15 Aralık 2023 - Turnusol Kâğıdı Filistin
- 16 Eylül 2023 - Sosyal Medya Fırtınası
- 12 Ağustos 2023 - Ölüm Seçme Hakkımız
- 03 Ağustos 2023 - Cennette Komşu Seçme Özgürlüğü
- 20 Temmuz 2023 - Afrika’da Neler Oluyor?
- 06 Temmuz 2023 - Sınırlarını Aşan Ülke Türkiye
- 20 Haziran 2023 - Sıla-i Rahim
- 26 Nisan 2023 - Şevval Ayı Rehberi
- 17 Nisan 2023 - İlahi Kitaplarda Ortak İz
- 07 Nisan 2023 - Izîîn ( Kuranı Parçalamak )
- 03 Nisan 2023 - Ramazan Ayında Kur’an Buluşmaları
- 28 Mart 2023 - Bir Çanakkale Töreni
- 24 Mart 2023 - Bu Ramazanda Ne Yapalım?
- 03 Şubat 2023 - Refik mi, Tarık mi?
- 14 Ocak 2023 - Aşkına Hayran Olduğum Adam Aşkına Gitti
- 30 Aralık 2022 - Dünyanın Ve Menfaatin Esareti
- 20 Kasım 2022 - Türkiye Nerede Olmalı?
- 06 Ekim 2022 - Tohum Atan Pişman Olmaz
- 26 Eylül 2022 - Kraliçeler de Ölür
- 14 Eylül 2022 - Düğüm Olan Düğünler
- 07 Eylül 2022 - Freni Patlamış Kamyon
- 18 Ağustos 2022 - Taşın Altında Eli Var
- 01 Temmuz 2022 - Neler Kaldı, Neler...
- 10 Haziran 2022 - İlacınız Varsa Bana Onu Söyleyin
- 17 Mayıs 2022 - Çocukça Bir Mutluluk İşte
- 01 Mayıs 2022 - Türkiye Ne Kadar Büyük?
- 22 Nisan 2022 - Özel Bir İftar Sofrası
- 09 Nisan 2022 - Ramazan Geldi Ve Gerçekten Hoşça Geldi
- 30 Mart 2022 - Uzak / Yakın
- 25 Mart 2022 - Dualı Bir Çift Ağız
- 16 Mart 2022 - Ne Savaşlar Bilirim Ben
- 01 Mart 2022 - Acımıza Karışmayın
- 17 Şubat 2022 - Değiştirme Tehdidi
- 20 Ocak 2022 - Cennet Müjdesi Yolculuk
- 14 Ocak 2022 - Bir Fısıltı Mesafesinden Bismillah

HAŞİM AKIN
-YENİ- ONLARIN SINAVI / BİZİM SINAVIMIZ
ONLARIN SINAVI / BİZİM SINAVIMIZ
Geçen aylarda öğretmen adaylarına yönelik ÖSYM’nin bir sınavı vardı. Bu sınavda bir salonda görevliyim.
Sabahki oturumda okul öncesi öğretmen adayları geldi. Benim bulunduğum salon 48 kişilik, salonda 3 kişi sınava girmedi, birisi erkek olmak üzere 44 bayan öğrenciyle sınava başladık. Elbette hepsi heyecanlıydı.
Görevim esnasında dikkatimi çeken –bana göre- önemli bir husus vardı. Sadece 3 öğrencinin parmağında yüzük vardı. Bunlar nişanlı veya evli olmalılar. Muhtemelen geri kalanlar da evlenmek için atanmayı bekliyorlar. Bu sene akademi için kaç kişi sınava girdi, kaç kişi alınacak ve eğitimin sonunda kimler atanacak bunu bilmiyorum. Ama ülkemin gerçekleri düşünüldüğünde çok azıyla meslektaş olacağız. Hepsinin giremeyeceği kesin.
Öğleden sonra ikinci oturum var. Burada ilahiyat mezunu adaylar sınava girdi. Belki de bazılarıyla aynı okulda öğretmen olacağız. Yine 48 kişilik salonda 2 öğrenci katılmadı. Bu alandaki cinsiyet dağılımı ilginçti. Üç erkek, 43 bayan öğrenci vardı. Bu gidişle alan tamamen bayanlara kalacak. Okullarda imam olacak din kültürü öğretmeni bulmakta zorlanacağız.
Bu grubun yaş ortalamasının sabahki ekibe göre daha yüksek olması dikkatimi çeken başkaca bir ayrıntıydı. Sıraların arasında evrak ve kontrol amaçlı gezerken yine benzeri bir duruma baktım. “Milletin durumundan sana ne? Sen işine bak” diyenler olabilir. Ama bunlar bizim yarınları emanet edeceğimiz geleceğe direk olacak emanet adaylarımız. Burada da sadece üç kişinin parmağında yüzük olduğunu fark ettim. Bu durum atanamamakla ilgili midir bilemiyorum.
Normal bir insanın fıtratını, biyolojik gelişimini, bayanlar açısından anne olma özelliklerini göz önüne alırsak bu yaş çok geç kalınmış bir eşik değil mi? Bu yaştan sonra atanmak için akademi sınavını kazanmak, öğretmen olmak sonra da evlenip yurt yuva kurmak…
Bunların sebepleri; zorunlu eğitimin on iki yıla çıkarılması, her şehre lise açar gibi üniversite açılması, herkesin mutlaka üniversite okuması zorunluymuş gibi bir algının topluma dayatılması olabilir. Hatta başka sebepleri de saymak mümkün. Üniversite okumayanların adam yerine konulmaması(!) gerçekten trajikomik bir durumdur. Bu durum, toplumda çok ciddi travmaları getirecek bir takıntı ve engeldir.
Öğle arasında bahçede tanıştığım delikanlı, edebiyat öğretmeni olmak istiyor. Acele ile çıkardığı çantasından son birkaç nota bakmanın hevesindeydi. Fakülte biteli beş yıl olmuş. Bir gün önce bakanlıktan edebiyat gibi bir kısım temel derslerde atamanın olmayacağına, ihtiyacın bulunmadığına dair haberi duyunca yeniden yıkılmış. O kısa sürede “kendisine hayatın bu kadar acımasız ve zor olduğunu öğretmeyen” büyüklerine kızdı. “Onlar bana bu alanların atamasının olmadığını, hayatı kazanmak için alternatif yollara yönelmem gerektiğini söyleseler ve bu yolları gösterselerdi ben de ona göre hazırlık yapardım” dedi. Yani onun da hedefinde çevresi var.
Delikanlı haklı ama… Kafasında kavak yellerinin estiği, rahat ve bol paralı(!) işlerin hayallerinin kurulduğu dönemde kimi dinlerdi acaba? Ben de ona acı bir gerçeği söyledim. “Delikanlı! Ben 35 yıllık öğretmenim. Öğrencilerime, tanıdıklarıma, evde çocuklarıma hep o senin söylediğin konuyu anlatmaya çalıştım. Hayatın zorluğu, çalışmaya erken başlamanın ehemmiyeti üzerine konuştum. Ama benim sözlerim başlarının üzerinden uçup gitti. Biz tecrübemizi ortaya koyduk, onlarsa delikanlılıklarını koydu. Onlar delikanlılık dönemini yaşamak ve yeni maceraları denemek istiyordu. Sonra da olan oldu işte” dedim. Şöyle bir kafayı büktü ve sustu. O delikanlıya bu konuda nasihat eden birisi olmamış mıdır? Bence kesinlikle olmuştur.
Aynı zamanda bir meslek lisesine gidip meslek elemanı olmadığına dair pişmanlığını da dile getirdi. Bu konuda daha haklıydı. O sektör eleman bulmakta sıkıntı yaşıyor. Burada asgari ücrete razı üniversite mezunu gençler var. Sokaklarda binlerce lise ve üniversite mezunu iş arıyor. Onlar aradığı işi bulamıyor. Sanayideki işyerleri de çalışacak eleman bulamıyor. Herkes birbirinden dertli.
İşi olmayan gençler nasıl evlenecek? Gençler birbirine nasıl “tamam” diyecek? İnanın biz kendi kuyumuza kazıyoruz.
Kim ne derse desin evlilik yaşının bu kadar yükselmesi bu milletin geleceği adına hayra alamet değil. Görünce ben üzüldüm. Siz ne düşünürsünüz bilmem… O da size kalmış.
Toplumsal bir sınav devam ediyor.
Henüz Yorum yok