- 01 Mayıs 2025 - ASIL YARIŞ BURADA
- 11 Nisan 2025 - ÇAĞDAŞ ZÜLBİCÂDEYN
- 09 Nisan 2025 - KISKANMA HAKKIMI KULLANMAK İSTİYORUM
- 25 Mart 2025 - HATIRALARIN GÖLGESİNDE İTİKÂF
- 13 Ocak 2025 - KUSURSUZ BİR CENAZE
- 07 Ocak 2025 - ZORLA DÖNÜNCE Mİ?
- 25 Aralık 2024 - GASSAL ELİNDE MEYYİT
- 17 Aralık 2024 - GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ
- 09 Aralık 2024 - HAZIR OLMAYANLAR İÇİN
- 03 Aralık 2024 - BİR TUTAM PİŞMANLIK
- 26 Kasım 2024 - CAMİ VE ÇOCUK SESİ
- 22 Kasım 2024 - NE SAĞLAM BİR ÇINARDI
- 06 Haziran 2024 - BİR GÜNDE İKİ SABAH NAMAZI
- 23 Mayıs 2024 - İRAN’DA HELİKOPTERİ KİM Mİ DÜŞÜRDÜ?
- 12 Mart 2024 - RAMAZAN'DA ORUCA TUTULMAK
- 26 Şubat 2024 - AİLE DERDİMİZ -IV- BEN - BİZ KAVGASI
- 10 Şubat 2024 - BİR DRAM VE DUA SAĞANAĞI
- 02 Şubat 2024 - AİLE DERDİMİZ- 3
- 23 Ocak 2024 - AİLE DERDİMİZ -2-
- 17 Ocak 2024 - AİLE DERDİMİZ -1-
- 25 Aralık 2023 - ANNEMİN İKİ DAMLA GÖZYAŞI / İkinci Hikaye Kitabı
- 22 Aralık 2023 - Hayta ile Cemşit
- 15 Aralık 2023 - Turnusol Kâğıdı Filistin
- 16 Eylül 2023 - Sosyal Medya Fırtınası
- 12 Ağustos 2023 - Ölüm Seçme Hakkımız
- 03 Ağustos 2023 - Cennette Komşu Seçme Özgürlüğü
- 20 Temmuz 2023 - Afrika’da Neler Oluyor?
- 06 Temmuz 2023 - Sınırlarını Aşan Ülke Türkiye
- 20 Haziran 2023 - Sıla-i Rahim
- 26 Nisan 2023 - Şevval Ayı Rehberi
- 17 Nisan 2023 - İlahi Kitaplarda Ortak İz
- 07 Nisan 2023 - Izîîn ( Kuranı Parçalamak )
- 03 Nisan 2023 - Ramazan Ayında Kur’an Buluşmaları
- 28 Mart 2023 - Bir Çanakkale Töreni
- 24 Mart 2023 - Bu Ramazanda Ne Yapalım?
- 03 Şubat 2023 - Refik mi, Tarık mi?
- 14 Ocak 2023 - Aşkına Hayran Olduğum Adam Aşkına Gitti
- 30 Aralık 2022 - Dünyanın Ve Menfaatin Esareti
- 20 Kasım 2022 - Türkiye Nerede Olmalı?
- 06 Ekim 2022 - Tohum Atan Pişman Olmaz
- 26 Eylül 2022 - Kraliçeler de Ölür
- 14 Eylül 2022 - Düğüm Olan Düğünler
- 07 Eylül 2022 - Freni Patlamış Kamyon
- 18 Ağustos 2022 - Taşın Altında Eli Var
- 01 Temmuz 2022 - Neler Kaldı, Neler...
- 10 Haziran 2022 - İlacınız Varsa Bana Onu Söyleyin
- 17 Mayıs 2022 - Çocukça Bir Mutluluk İşte
- 01 Mayıs 2022 - Türkiye Ne Kadar Büyük?
- 22 Nisan 2022 - Özel Bir İftar Sofrası
- 09 Nisan 2022 - Ramazan Geldi Ve Gerçekten Hoşça Geldi
- 30 Mart 2022 - Uzak / Yakın
- 25 Mart 2022 - Dualı Bir Çift Ağız
- 16 Mart 2022 - Ne Savaşlar Bilirim Ben
- 01 Mart 2022 - Acımıza Karışmayın
- 17 Şubat 2022 - Değiştirme Tehdidi
- 20 Ocak 2022 - Cennet Müjdesi Yolculuk
- 14 Ocak 2022 - Bir Fısıltı Mesafesinden Bismillah

HAŞİM AKIN
-YENİ-NEREDE HATA YAPIYORUZ?
NEREDE HATA YAPIYORUZ?
İnsanoğlu beşerdir, şaşardır. Hata yapar ve hatasından dönüp tövbe eder. Hadis-i şerifte Peygamber'in (s.a.v): “Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah günah işleyen ve günahlarından tövbe ve istiğfar eden bir topluluk yaratır da onları bağışlardı” (Müslim)buyurur.
İnsanların bireysel hataları vardır. Bunun tövbesi ve affı da bireysel olur. Cezasının da bireysel olacağı gibi… Ama toplumsal hatalar da vardır. Onun cezası bir toplumu ortak olarak ilgilendirir. Bu hatanın düzeltilmesi ve geçmiş kolektif günahların affı için ortaya konacak tövbenin de kolektif olması gerekir. Aman “toplumsal günahı anladım ama toplumsal tövbeyi anlamadım” demeyesiniz.
Bir tüccar ticaretinde hata ederse parasını kaybeder. Sonradan yeniden çalışır bir şekilde düzeltir. Ama bazı hatalar var ki gerçekten telafisi çok zordur. Bugün biz neslimiz konusunda kayıpları yaşıyoruz. Evlatlarımızın karnını doyurmak, onları en iyi okullarda okutmak, mahcup olmayacakları kıyafetleri giydirmek yetmiyor. Birçok olayın sonunda sesli veya sessiz hep aynı soruyu mırıldanıyoruz “Nerede hata yaptık?” Bu soruyu bazen eş dost meclisinde dile getirsek de çözümü bulmakta zorlanıyoruz. Zira hatayı kendi nefsimizde ve uygulamalarımızda aramak yerine daha çok eğitime, sisteme, devlete, müfredata, sosyal medyaya atıverip sorumluluktan kurtulmaya çalışıyoruz.
Cibril hadisi olarak bildiğimiz meşhur hadis-i şerifte Allah resulüne kıyametin alametleri sorulur. O da o gün iki kıyamet alametini söyler. Bunlardan birisi de “Anne babaların kendilerini köle olarak kullanılacak evlatları dünyaya getirilmesidir.” Bugün anne babayı köle yerine koyan evlatlar uzaydan gelmedi, onları biz yetiştirdik. Onları doyumsuzluğa biz alıştırdık. Hep daha iyisini aldık. Hiç bir şeyde gözleri kalmadı. Arzulayıp da sahip olamadıkları bir şey olmadı. Böyle olunca da var olanla yetinmekten uzak bir nesil türedi. Mutluluk çıtalarını biz söküp attık. Büyüyüp evlendiler ama hiçbir şeyden mutlu olamayan, sürekli başkalarına bakan ve hayatı mutlu(!) yüzleriyle tanıdığı çevreyle kıyasladılar.
Dünya hırsıyla, dünyaya sahip olma, dünyanın en iyisi olma, evlatlarımızın dünyalık başarılarına ait hususlarıyla eş dost ve çevrede hava atabilme aşkı bizi farklı bir noktaya yönlendirdi. Özellikle akademik kaygılarla evlatlarımızın eğitileceği ve örnek alacağı sosyal çevresini kurmak yerine onları kurtlar sofrasına yem ettik. Çevremde birçok örnek tanırım ki anne ve babanın hayata ve İslam’a bakışı bambaşka bir noktadayken evlatlar bundan fersahlarca uzakta yer almaktadır. Çocukluğundan namaz ve dini duygularla yetiştirdiğimiz gençler, lise ve üniversite çağının sonunda dini yaşam ve duygulardan bu kadar uzaklaşıyorsa burada bizden kaynaklı bir hatayı aramak gerekmez mi?
Eskiden iki nesil arasında bu kadar büyük kültürel uçurumlar olmazdı. Şimdi bir günde bir yıllık mesafe kat ediyoruz. Hal böyle olunca “annenizin margarini” sizin için lezzetli olsa da şimdi yeni nesil için lezzet vermiyor. Yeni neslin duygu dünyasına da hitap edecek güzel Müslüman örnekliğini becermedik. Yeni neslin his dünyasında değer bulan bazı kavramlar bizim için önemsiz oldu. Bizim listemizde baş sırada olan kaygıların, onların listesinde hiç yeri olmadığını fark ettik ama buna çözüm aramak yerine hep de onları suçladık. .
Oturunca peygamberlerin hayatından, sahabe-i kiramın güzel uygulamalarından örnek veren hocalarımızın / önderlerimizin sosyal medyaya yansıyan görüntüleri gençlerin dünyasına yıkıcı bir etki yaptı. Bu tür uygulama ve yaklaşımlar güzel örnek olmanın ötesinde uzaklaştırıcı bir etki oluşturdu. Annemin gözyaşıyla izlediği bir vaaza oğlum gülüyorsa burada sadece çocuğu suçlayamazsınız.
Din, her alana müdahale eder ve kurallar koyar. Ancak biz daha dindar bir nesil yetiştirmek için kendi yapmadığımız sünnetleri bile onlara farz gibi dayatarak bu işi başaramayız. Haram ve helalin çizgisinin biz çizmedik. Siz asitli içeceklerin sağlığa zararlı olduğunu söylerseniz kimse doktorlara düşman olmazlar. Ama bunu onlara haram olarak tanıtırsanız dine mesafe koymalarına sebep olursunuz. Namazların sadece farzını kılan ama sünnetini kılmayan evladınız bu davranışı nedeniyle on dakika fırça yer veya nasihat dinlerse bir süre sonra farzlardan da uzaklaşır.
Din yorgunuolarak tanımlanan bir anlayışın yetişmesinde bizim de payımızın olduğunu kabul etmemiz gerekir. Ortak tabaktan yemek yemeyi bile kabul etmeyen, bundan rahatsız olan bir nesil için siz “Hz. Peygamber elleriyle yer ve sonra parmaklarını şöyle yalardı” diye din anlatmaya başlarsanız onların kalbinde yer bulamazsınız. Eskiden bizim köyde de yemeklerin çoğu elle yenirdi. Ama bu o dönemin bir kültürü ve imkânıydı. O gördüklerim; rahmetli dedem için zorunluluk, benim için hatıra, torunlarım için komedidir.
Elimizle besleyip büyüttüğümüz bu neslin İslam’la mesafesi varsa bunun faturasını sadece düşmana kesmeyelim. İnananın bizim de çok hatamız var.
Biz kendimizi düzeltebilsek düşmanın oklarına karşı korunacak bir imkânı daha kolay buluruz.
Henüz Yorum yok