- 15 Ekim 2024 - ''KÖFTECİ'' YUSUF’LARI KUYUDAN ÇIKARMAK GEREK
- 03 Ekim 2024 - AYIK OLMAYA DAİR BİR MANİFESTO!
- 25 Mayıs 2024 - SOYKIRIM HİÇ BİTMEDİ!
- 25 Aralık 2023 - NEDEN KARŞI ÇIKIYORUZ?
- 28 Ekim 2023 - Sessizliğin Sağır Edici Çığlığı!
- 22 Ekim 2023 - Meryem ve İsa olabilmek…
- 31 Mayıs 2023 - Başkanıma Açık Mektup
- 29 Mayıs 2023 - Zincirlerimizden mi Kurtuluyoruz?
- 14 Nisan 2023 - Ne Direniş Bitecek Ne De Zulüm
- 09 Mart 2023 - İttifaklar Arasındaki Görülmek İstenmeyen Fark
- 13 Şubat 2023 - Allah’ın Kudreti İle Yarışmak!
- 24 Kasım 2022 - Mesele Mustafa Kemal değil, Kemalizm…
- 21 Haziran 2022 - ÖSYM Sınavlarındaki Garabetler…
- 11 Haziran 2022 - Muhacirlerle İmtihanımız…
- 19 Şubat 2022 - Algıda Manipülasyon ve Gerçeklik Algısının Bozulması
- 18 Ağustos 2021 - Kimdir Bu Taliban ve Yaşananlara Nasıl Bakmalıyız ?
- 12 Temmuz 2021 - Onyedi Yaşında Olmak ve Mücadele
- 20 Mart 2021 - Şimdi Sıra Bizde…
- 05 Şubat 2021 - Mutluluğa Bir Adım...
- 23 Ocak 2021 - Kudüs…
- 14 Ağustos 2020 - İyilik Öncüleri (Habeşistan) -2-
- 05 Ağustos 2020 - İyilik Öncüleri
- 11 Temmuz 2020 - Ayasofya Kurtuldu, Ya Kalbimiz?

ERDAL ERGENÇ
-YENİ- MISIR FİRAVUNUNDAN SELAM GETİRDİM
MISIR FİRAVUNUNDAN SELAM GETİRDİM
Size Mısırın firavunlarından selam getirdim…
Tutankamun’un, Amoun’un, Nefertiti’nin, 1. Ramses’in, Akhaneton’un selamlarını getirdim.
Caddelerinden, sokaklarından ve yüzyıllar öncesinden yapıldığı her halinden anlaşılan tarihi yapılarından çektiği cefayı, gördüğü zulmü haykıra haykıra bağıran Mısır’ın, Firavunlarından selam getirdim hepinize.
Başka ne getirebilirdim ki?
Firavunlarının isimlerini inşa ettikleri binaların yüzlerine dev harflerle yazan ve onlarla iftihar eden bir milletten size ne getirebilirim ki başka?
Elbette beş parmağın beşi bir değil. Ancak “bir toplum nasıl yaşarsa, öyle de yönetilir” terkibine bakılacak olursa Mısır halkının çoğunluğu ölmüş ya da yaşayan firavunlarını çok seviyor olmalılar.
Selam diyorum ya, aslında hiçbir “esenlik” yok bu selamın içinde; ironi var, şiddet var, ihanet ve ikiyüzlülük var. Nasıl mı? Anlatayım;
Globalr March To Gazza (Küresel Gazze Yürüyüşü) platformunun düzenlediği Mısır’ın El-Ariş kentinden Refah sınır kapısına kadar 10 bin kişinin katılacağı bir yürüyüşe katılmak üzere Mısır’a gittik 13 arkadaş. Amaç belli; tamamen barışçıl, Gazze’deki insanlara uygulanan şiddete, katliama, soykırıma ve ahlaksızca sürdürülen savaşa dikkat çekerek, sürdürülen ablukanın kaldırılması için uluslararası vicdanı harekete geçirmek.
Ne var ki 11 Haziranda, sözde Siyonist devlet Mısır hükümetine Küresel Gazze Yürüyüşü ve Mağrip konvoyu için izin verilmemesi gerektiğini deklare etti. Siyonist Savunma bakanlığı yaptığı açıklamada “cihatçı, radikal, protestocu, provakasyon” gibi kelimeleri özenle seçerek güya uluslararası kamuoyuna bizler aslında kendimizi bu cihatçı, radikal protestocuların provokasyonlarından korumak istiyoruz algısı yaratmak istedi. 57 ülkeden gelen binlerce aktivistin içinde hiç cihatçı, radikal, protestocu, provakatif eylemci yoktu ne yazık ki.
Hepsi de, yaklaşık 700 gündür devam eden soykırımı, katliamı ve ahlaksızca sürdürülen savaşın bitmesi için yürek yangınlarını söndüremeyen, canlarını ve mallarını ortaya koyarak bu ablukayı kaldırabilir miyim hayaliyle Mısır’a gelen, cebinde tırnak çakısı bile getirmeyi acaba bu yürüyüşe, dolayısıyla ablukayı kaldırmaya engel olur muyum endişesiyle reddeden bir pasif direnişçilerdi.
Hep birlikte hiçbir devletin otoritesine gölge düşürmeyi düşünmeden İsmailiye’ye doğru yola çıktık. Mısır güvenlik güçleri gelen yaklaşık 6-7 bin kişilik insan selini kontrol edebilmek için 5 ayrı çevirme noktası kurmuş. Her çevirme noktasında yaklaşık bin kişiyi kontrol altına almayı ve yürüyüşe engel olmayı planlamış. Yukarıdan aşağıya daralan elekler gibi düşünün. İkinci kontrol noktasına gelen aktivistlerin pasaportlarını toplayıp geri dönmeleri dikte edildi ancak aktivistler yere oturarak pasif direniş başlattılar. Hiçbir radikal söylem yoktu. Söylenen sadece ve her dilden Özgür Filistin sloganıydı.
Bir süre sonra civardan toplanan ve 2013 Rabia meydanında binlerce Müslümanı katleden “baltacı”lar denilen sivil insanlar toplandı bu aktivistlerin etrafına. Önce küfürler, göz teması ile tehditler, meydan okumalar gibi tahrik edici davranışlarla aktivistleri kendilerine karşılık vermelerini istediler. Ancak bu da olmadı. Sonrasında ellerindeki su şişelerini, taşları aktivistlerin üzerine fırlatarak fiziksel temas ve şiddet uygulamaya başladılar. Bu sırada bazı aktivistlerin de baltacılara plastik su şişesi fırlatması ortamı fazlası ile gerdi ve entarilerinin altına sakladıkları demir, plastik ve ağaç çubukları çıkararak aktivistlerin üzerine saldırdılar. Yüzlerce insan yaralandı, tartaklandı, dayak yedi vs.
Peki bu sırada robokop gibi giyinen Mısır polisi ne yapıyordu sizce? Tahmin ettiğiniz gibi sadece seyrediyordu. İstihbarattan sivil memurlar baltacılara talimat veriyordu, baltacılar dalıyor dövüyor, yaralıyor ve sonra alıp “mahkûm nakil aracına” istifleniyordu. Böylece akşam geç saatlere kadar sürdü.
Hain Mısır hükümeti Küresel Gazze Yürüyüşü delegasyonunun istediği yürüyüş iznine olumlu ya da olumsuz cevap vermemiş ve Siyonistlerin maslahatını gözetmişti.
Gerçekleştirilen şiddetin hiçbir noktasında Mısır güvenlik güçleri olmadığı için devlet olarak Uluslararası kamuoyuna “biz aktivistlere herhangi bir müdahalede bulunmadık, halkımız huzur ve güvenliklerinin tehlike altına gireceğini düşünerek birkaç kişi ile kavga etti ve biz hükümet olarak bu haksızlığın peşini bırakmayacağız” şeklinde bir beyanatla kuyruğu kurtarmayı planladı ve bu hain sinsi planını başarı ile işletti.
Küresel Gazze Yürüyüşü organizasyonun Gazze odağı bu olaylar sonrasında değişti ve Mısırlılar ile Mısır’a gelen provakatif eylemcilerin savaşı haline dönüştü.
Bu durumu erken fark eden organizasyon yöneticileri Mısıra gelen tüm aktivistlerin pasaportlarının iade edilmesi ve gözaltıların serbest bırakılması şartı ile yapılacak olan yürüyüşü şimdilik iptal edeceklerini söylediler. Delegasyon, öncesinde Madlen Gemisi ile başlayan ve Refaha yürüyüşle ikinci aşaması gerçekleştirilecek olan sürecin bitmediğini ve bu yürek yangınını göğsünde taşıyan herkesin memleketlerinde daha büyük organizasyonları gerçekleştirmek üzere çalışmalara devam etmesi gerektiğini anlattı.
İşte böylece Mısır hükümetinin, sözde Siyonist devletin direktiflerine göre sinsi ve hain planı neticesinde Küresel Gazze Yürüyüşü’nün Refah’a yürüyüş etabı sonlandırılmış oldu.
Bizler de Kayseri’den 13 aktivist olarak bu yürüyüşe katılmak için Mısır’a gittik. İstedik ki, küçücük bedenler artık ölmesin, analar çocuklarını kefenleriyle artık kucaklamasın, arabada mahsur kalan ufacık masum bebekler yüzlerce mermi ile etkisiz hale getirilmesin, enkazların altında binlerce insan çaresizce ölümü beklemesin. İstedik ki bir umut olalım Gazze’li çocukların göz bebeklerinde, anneler sokakta oynayan çocuklarını tek parça ve canlı olarak döndüklerini görsünler istedik, aç kalıp un zerrelerini toplamasınlar istedik toprağın arasından, istedik ki ablukayı kıralım canımıza mal olsa bile. İstedik ki insanlar ölmesin, artık kan ve ceset kokmasın sokaklar. İstedik ki dedeler, nineler torunlarının canlı gözlerini öpsünler, oynasınlar sevsinler. En önemlisi de görsün istedik tüm insanlık bu katliamı, soykırımı ve tehciri.
Yaşasın Özgür Filistin
Nehirden Denize Özgür Filistin.
Erdal ERGENÇ
Henüz Yorum yok