MEHMET TOPUZ

-YENİ- CAHİLLİĞE DAİR BİR ÖNSÖZ…

CAHİLLİĞE DAİR BİR ÖNSÖZ…

İnsan beyni, yaşın ilerlemesi dolayısı ile olsa gerek artık boş konuşmanın içeriğine dair bir ölçü birimi geliştirmeye çalışıyor olabilir. Beynin fonksiyonel çalışma kalıbı içerisinde neyi ne kadar dinlemek gerektiği hususunda yaşın ilerlemesi galiba aktif dinleme düşüncesini ortadan kaldırabilmektedir.

İşin ilginç tarafı gün içerisinde beşer hep bir konuşma telaşında, faydalı ya da faydasız konuşma kalıplarına maruz kalmak, üzerinde düşünülmesi gereken cümle sayısı ya da yeterliliğine bir bakmak gerektiği ayrıca bir önem arz ediyor. Boş söylemler ne kadarda geniş bir hinterland alanına sahip olmaya başladı. Bir müddet sonra ciddi bir beyinsel yorgunluk alanına maruz kalmakta okuma yazma oranının artmasıyla eşdeğer de gözükmemektedir. Okuma yazma oranının artması niteliksel anlamda kıymetli ancak cahilliğin sabitesini koruyor olması içler acısı bir durum olsa gerek.

Cahilliğin baki kalması gibi bir durum elbette söz konusu olmayabilir. Cahilliğe dair standart bir kalıp geliştirmem bak bu cahilliğin göstergesi demem çokta doğru olmayacaktır. Buna dair bir kalıp var mı bilmiyorum. Fakat insanın sözünden bağlanması gerektiği kanısı da artık bu çağda genel geçer bir yapıya sahip değil. Çünkü yalan söyleyebilmek doğruyu söyleyebilmekten daha kolay bir yapıya kavuşmuş gibi gözükmekte ne yazık ki. Bu belki de ortamdaki güven kırılmasının bir göstergesi olabilir mi?

Bu anlamda bir karamsarlık serzenişi değil elbette bu. İsmet Özel’ in ifadesiyle;” Karamsarlığım en büyük ümidim.” İfadesini burada telaffuz edebilirim. İnsanın karamsar olmasından daha doğal ne olabilir ki. Çünkü karamsar olmakta bir nebze gülmek, ağlamak, üzülmek kadar insani vasıflar barındırdığı bilinen bir durum sonuçta… Cahillik ise; beşeriyete ait…

Cahilliğe dair, basmakalıp ifadelerin ezbere konuşmaktan öteye geçmediği, içerisinde biraz önyargının barınma alanı bulduğu, düşüncenin kıyısında ya da köşesinde yer edinmediği her bir cümlenin çevre kirliliği kadar büyük bir etkiye sahip olduğunu düşününce galiba cümlenin ya da beynin ya da cahillikten kaynaklı kirlilik alanı diyebileceğimiz yeni bir tanım ortaya atılabilir mi? Öyleyse burada sonuç olarak konunun somutlaşması beraberin de cahilliğe dair bir maliyet alanını da ortaya çıkarabilir mi?

Elbette cahilliğinde sosyolojik yönü itibariyle bir maliyeti vardır. Ben cahilim diyebilme cüretini kim kendinde yakalamış ki… Bunu şunun için diyorum; bak ben cahilim demek; belki de ben biliyorum da siz bilmediğiniz için diye düşünülmesi ortamda bir ego artışına da neden olabilir ya da bu şekilde anlaşılabilir mi? Olabilir ya da olmayabilir de. İşte böyle net veri ile konuşmakta zor çünkü kimin neyi ne kadar anladığı ile alakalı olsa gerek. Neyin ne kadar anlaşıldığı ise sonuçta muamma.

Karamsarlığın ümit etmekle olan bağıntısı cümlenin negatif olmayan fakat pozitife evrilmeyen yönü ile bir felsefi derinliğe kavuşturmak nötr ifadesinin ise işlevsel bir değeri olmadığını da düşünerek, karamsar olmanın bir çıkış kapısı aramak olduğunu ve böylece bir ümit etme durumuna evrilmesi, insani vasıfları kendi içinde barındırmaktadır.

İlim; artık çokta uzakta olmayan bir anlayışla ilerlemekte… Kendini cahil bırakma andı içmiş olmak ayrı bir şey elbette. Galiba cahil kalmaya ömürlük yemin etmiş gibi yaşayanlar var mıdır? Bilemeyeceğim fakat böyle de bir hali var demekten de başka çaresi olmayan insanlar olabilir. Belki de en büyük sermayem cahilliğimdir demek; daha cazip geliyor olabilir? Tabi cahilliğini de bilmekte sonuçta bir öneme sahip bir yönüyle… Sonuçta; nasıl bilirdiniz dense; beşeriyetten biri idi denilebilir. İnsan bu… Cahilliğin anatomisine dair birçok deyiş ve atasözü eşlik edebilir. Bu haftanın yazısını cahilliğe dair bir önsöz niteliğinde olması itibariyle bir yönüyle değerlendirmeye tabi tuttum. Cahilliğe dair net bir veri oluşturmam zor. Ölçütü var mı? Bilmiyorum. Sağlıcakla kalın…

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri