- 02 Mayıs 2025 - 4.TARIM ŞÛRASI: ORTAK AKLIN GÜCÜYLE TARIMIN GELECEĞİNE YÖN VERMEK
- 21 Şubat 2025 - TOHUMDA KONTROL KİMDE? TÜRKİYE’NİN TARIMSAL GÜVENLİĞİ NE DURUMDA?
- 16 Ocak 2025 - İŞ GÜVENLİĞİ VE TARIM
- 25 Eylül 2024 - YENİ BİTKİSEL ÜRÜN DESTEKLEME MODELİ
- 19 Eylül 2024 - YENİ DESTEKLEME MODELİNİ ANLAMA KILAVUZU
- 13 Eylül 2024 - TARIMDA ÇALIŞANLARIN SORUNLARI
- 07 Eylül 2024 - 2024 YILI BİTKİSEL ÜRÜN DESTEKLEMELERİ
- 28 Ağustos 2024 - KIRSALDA ÇALIŞMANIN ZORLUKLARI
- 21 Ağustos 2024 - 2024 HAYVANCILIK DESTEKLEMELERİ
- 08 Ağustos 2024 - HAYVANCILIKTA YENİ DESTEKLEMELERİ ANLAMA KLAVUZU
- 29 Temmuz 2024 - TÜRKİYE’DE TARIMDA İŞÇİ SORUNU VAR MIDIR?
- 24 Temmuz 2024 - KÖPEKLERİN İKLİM DEĞİŞİMİNE ETKİSİ
- 17 Temmuz 2024 - TARIMDA KÖPEK TERÖRÜ
- 12 Haziran 2024 - 2024 YILI HUBUBAT ALIM FİYATLARI
- 16 Mayıs 2024 - KOKARCA BÖCEĞİ
- 02 Mayıs 2024 - BUĞDAYDA ARZ FAZLALIĞI BİR KRİZ MİDİR?
- 16 Nisan 2024 - ENZİM ÜRETİMİNİN TARİHÇESİ
- 03 Nisan 2024 - ZEHİRLENELİM Mİ YOKSA AÇ MI KALALIM ?
- 26 Mart 2024 - SAĞLIKLI BESLENME TAKINTISI
- 19 Mart 2024 - SAĞLIĞIMIZI BOZAN SAĞLIKSIZ YAYINLAR
- 13 Mart 2024 - İSRAİL’İN, GAZZE SALDIRISI VE KÜRESEL ISINMA
- 05 Mart 2024 - HAYVANCILIKTA YENİ YOL HARİTASI
- 27 Şubat 2024 - ZEHİR Mİ TARIM İLACI MI?
- 20 Şubat 2024 - TARIMDA ROL MODELİN ÖNEMİ
- 13 Şubat 2024 - SİNEMA VE TARIM
- 08 Şubat 2024 - UZAYDAN TARLAYA; TARIMDA ROL MODEL ARAYIŞLARI
- 02 Şubat 2024 - TARIMFEST (Tarım Festivali)
- 23 Ocak 2024 - HAK GELİNCE…
- 18 Ocak 2024 - HAKKIDIR HAKKA TAPAN MİLLETİMİN HELAL
- 10 Ocak 2024 - BİTKİSEL ÜRETİM 2023 YILINDA ARTARKEN ÖNYARGILARDA DÜŞME OLMUYOR…
- 03 Ocak 2024 - TÜRKİYE’NİN TAVUKLARI ALTIN YUMURTALAYACAK
- 27 Aralık 2023 - DÜNYADA HELAL SERTİFİKASYONA DUYULAN İHTİYAÇ
- 24 Aralık 2023 - ‘HAK’ YERİNİ BULDU
- 15 Aralık 2023 - Helal Belgesi Nedir ?
- 12 Aralık 2023 - Tarım Bilim Kuruluna Duyulan İhtiyaç
- 09 Aralık 2023 - Gıda Ambalajı Okuma Rehberi
- 07 Aralık 2023 - Gıda Ambalaj Okuryazarlığı
- 20 Kasım 2023 - Barkod Okuryazarlığı
- 09 Kasım 2023 - Gıda Etiketi Okur Yazarlığı
- 07 Kasım 2023 - Gıda okur-yazarlığı
- 31 Ekim 2023 - Anız Yakmak Toprağı Öldürür
- 21 Ekim 2023 - Enzimlerin Kullanım Alanları
- 25 Eylül 2023 - Enzim Nedir ?
- 20 Eylül 2023 - Dünyada Enzim Üretebilen Beş Ülkeden Biriyiz
- 13 Eylül 2023 - Glutenin Zararlı mıdır ?
- 30 Ağustos 2023 - 48 Kromozomlu Buğday mı Tüketiyoruz ?
- 22 Ağustos 2023 - GDO’lu Ekmek mi Yiyoruz ?
- 17 Ağustos 2023 - Tarımsal Bilinç Toplumsal Görevdir
- 07 Ağustos 2023 - Ata Tohumu Ekmek Yasak Değildir
- 03 Ağustos 2023 - Bitki Hastalıklarında, Biyolojik Mücadele
- 27 Temmuz 2023 - Bitki Hastalıklarında Fiziksel Mücadele
- 15 Temmuz 2023 - Bitki Hastalıkları ile Kültürel Mücadelenin Önemi
- 06 Temmuz 2023 - Türkiye’nin Et Açığını Nasıl Kapatabiliriz ?
- 20 Haziran 2023 - 2023 Yılı Hububat Alım Fiyat ve Politikaları
- 14 Haziran 2023 - Sarı Pas Hastalığı ve Mücadelesi
- 06 Haziran 2023 - Bahar Yağışları ve Bitki Hastalıkları
- 25 Mayıs 2023 - Orman Köylüsü Ormandan Sağlanan Gelire Ortak Olacak
- 18 Mayıs 2023 - Yeni Tarım Kanununda Sözleşmeli Tarım
- 10 Mayıs 2023 - Üreticiler Rahat Nefes Alacak
- 02 Mayıs 2023 - Türkiye Buğday ve Yağ Fiyatlarını Düşürdü
- 25 Nisan 2023 - Şehirde Tarım Başlıyor
- 13 Nisan 2023 - Yeni Tarım Kanunu Ve Tarımda İzinli Üretim Devri
- 07 Nisan 2023 - Bitkisel Üretimde Yeterli Destek Verilmiyor Mu?
- 31 Mart 2023 - Domates İhracaatı Yapalım mı? Yapmayalım mı ?
- 22 Mart 2023 - Türkiye Tarımda Tüm Zamanların İhracaat Rekorunu Kırdı
- 16 Mart 2023 - Sözleşmeli Tarımın Mahiyeti
- 06 Mart 2023 - Deprem Bölgesinde Tarımsal Üretim Aksadı mı ?
- 27 Şubat 2023 - Kim Kirletti İse O Temizlesin !
- 20 Şubat 2023 - Depremin Tarıma Etkisi
- 08 Şubat 2023 - Önlemek Ödemekten Daha Ucuzdur.
- 31 Ocak 2023 - Sözleşmeli Tarıma Duyulan İhtiyaç
- 23 Ocak 2023 - Hayvancılıkta Türkiye Yüzyılı
- 17 Ocak 2023 - Şehirde Tarımı Mümkün Kılmak
- 09 Ocak 2023 - Bitkisel Üretim Türkiye Yüzyılına Hazır mı ?
- 03 Ocak 2023 - Ekmek Davası
- 26 Aralık 2022 - Sahte Tarım Yazarları ve Yalan Tarım Haberleri
- 20 Aralık 2022 - Yeşil Vatan
- 12 Aralık 2022 - Orman Varlığımız Ve Orman Yangınları
- 05 Aralık 2022 - Dünyada En Çok Ağaçlandırma Yapan Ülke
- 02 Aralık 2022 - Turunçgillerde Küresel Bir Oyuncu Olan Türkiye
- 21 Kasım 2022 - Siyah Altın; Zeytin...
- 15 Kasım 2022 - Zeytinde Dünya Birincisiyiz
- 07 Kasım 2022 - Şekerpancarı Tarımı
- 31 Ekim 2022 - Türkiye’nin Şeker Krizi Ne Durumda
- 26 Ekim 2022 - 2022 Yılı Şeker Pancarı Hasadı
- 21 Ekim 2022 - Tarıma Tam Destek
- 18 Ekim 2022 - Türkiye’de Tohumculuğun Tarihi Seyri
- 10 Ekim 2022 - Türkiye’de Tohumculuğun Geldiği Son Nokta
- 04 Ekim 2022 - Türkiye’de Kuru Fasulye Tarımı
- 30 Eylül 2022 - Tarımı Şehre Çağırmak
- 26 Eylül 2022 - 2022 Ayçiçeği Hasadı
- 24 Eylül 2022 - 2022 Yılı Çeltik Hasadı-Fiyatları
- 22 Eylül 2022 - Sözleşmeli Besicilik
- 20 Eylül 2022 - 2022 Yılı Mısır Hasadı
- 14 Eylül 2022 - Bilimsel Anlamadaki Tarım Yazılarına Duyulan İhtiyaç…

MAHMUT ALİ CENGİZ KÖROSMANOĞLU
-YENİ- ÇİFTÇİNİN TOPLUMSAL KONUMUNUN YENİDEN İNŞASI
“14 Mayıs çiftçiler günü vesilesiyle çiftçiye değer verme çağrısı”
ÇİFTÇİNİN TOPLUMSAL KONUMUNUN YENİDEN İNŞASI
Tarih boyunca gıda üretimi, toplumların varlığını sürdürebilmesi açısından stratejik bir öneme sahip olmuştur. Tarımı gerçekleştiren asli unsur olan çiftçiler ise sadece üretici değil, aynı zamanda kültürel taşıyıcılar, yerel bilginin aktarıcıları ve toplumsal istikrarın kurucu unsurlarıdır. Ancak modernleşme süreçleriyle birlikte, şehirleşme, sanayileşme ve bilgi toplumuna geçiş gibi dinamikler, tarımı ve çiftçiliği ikincil bir konuma itmiştir. Bugün Türkiye'de çiftçilik, sadece ekonomik zorluklarla değil; aynı zamanda sosyal itibarsızlıkla da karşı karşıyadır. Bugün "gıda vatan" dediğimiz tarımsal üretimin teminatı olan çiftçiler, gerektiği saygıyı ve itibarı görmemektedirler. Bu anlamda onlara bir iade-i itibar borcumuz vardır. Bu bağlamda, "çiftçiye iade-i itibar", sadece sembolik bir vefa değil, aynı zamanda stratejik ve bütüncül bir politika meselesi olarak ele alınmalıdır.
Tarım, toprağa düşen tohumla başlayan ve insanın tabiatla kurduğu en kadim ilişkidir. Sadece iktisadi bir faaliyet değildir; bunun ötesinde, bir varoluş biçimidir. Ülkemiz tarımının en büyük sorunu; girdi maliyetleri, pazarlama sorunları, arazi parçalılığı gibi teknik meselelerin ötesinde, asıl yara, çiftçinin toplumsal itibarının aşınmasıdır.
Bir insana verilebilecek en büyük ceza, onu "adam yerine koymamak"tır. Hukuki cezalar, kişinin varlığını en azından nesne düzeyinde tanırken; itibarsızlaştırma, kişinin varlığını dahi inkâr eder. Türk çiftçisinin en büyük sorunu "adam yerine konulmaması"dır.
İnsanoğlunun en temel ihtiyaçlarından biri, varlığının tanınması ve saygı görmesidir. "Adam yerine konmak", bireyin insan olarak değer görmesi, dikkate alınması ve hak ettiği saygıyı bulması anlamına gelirken; "adam yerine konmamak" ise tam aksine, kişinin görmezden gelinmesi, değersizleştirilmesi, itibarsızlaştırılması anlamına gelir. "Adam yerine konmamak"; bireyin sözünün dinlenmemesi, varlığının yok sayılması, karar süreçlerinde dışlanması ve özetle 'insan muamelesi' görmemesi anlamına gelir. Kişi, yeteneklerine, emeğine veya varlığına rağmen "adam" olarak görülmez, yani saygın bir birey muamelesi görmez.
Bu durum yalnızca bireysel değil, toplumsal bir problemdir ve çoğu zaman incinmiş ruhların, kırgın ilişkilerin, hatta sosyal adaletsizliklerin temelinde yer alır. Bireyin toplum içindeki varlığı yalnızca fiziksel mevcudiyetiyle değil, sosyal ilişkiler içindeki konumuyla da anlam kazanır.
Bir bireyin "adam yerine konmaması", sadece sosyal bir dışlanma değildir; aynı zamanda derin bir psikolojik travmaya da yol açar. Bu durum, kişinin özgüvenini zedeler, kendilik algısını bozar ve sosyal ilişkilerden geri çekilmesine neden olabilir. Sürekli değersiz hissettirilen bireyler, zamanla kendi potansiyellerini görmez, konuşmaz, üretmez ve yalnızlaşır. En tehlikelisi ise, bu değersizlik halini içselleştirerek buna razı olmasıdır.
Toplumların geleceği, sadece sanayiyle, teknolojiyle veya şehir planlamalarıyla değil; aynı zamanda tarım politikalarıyla da şekillenir. Çünkü bir milletin ayakta kalabilmesi için en temel ihtiyaç olan gıdanın üretimi, doğrudan doğruya çiftçinin omuzlarındadır. "Gıda Egemenliği, Milli Egemenliktir!" Unutmayalım ki gıda bağımsızlığı, çiftçinin eseridir! Ne var ki, tarih boyunca zaman zaman ihmal edilen, değersizleştirilen ve kırsaldan uzaklaştırılan çiftçiler, bugün artık sadece ekonomik değil, kültürel ve ahlaki anlamda da bir "iade-i itibar" sürecine muhtaç hale gelmiştir.
En temel mesele, "çiftçilik" kavramına yüklenen anlamdadır. Bugün çiftçinin en büyük sorunu adam yerine konmamak ve değer verilmemektir. Köylerde yaşayan genç erkeklere kız verilmiyor. Evlenemiyorlar. Neden? Parası olmadığı için mi? Hayır, itibarı olmadığı için... Yerine göre ortalama bir genç asgari ücretlinin 4-5 katı gelir elde etse bile, evlilik esnasında bunun hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Para bir yere kadar ama aslolan itibar ve adam yerine konma hadisesi. Bugün toplumda bir insanı aşağılamak ya da hakaret etmek için 'köylü!' deniyor. Bunun örneklerini çoğaltmak mümkün. Bugün pek çok genç, çiftçiliği "okuyamayanların yaptığı bir iş" olarak görmekte; zihinlerde çiftçi, modern hayatın gerisinde kalmış bir figür olarak canlandırılmaktadır. Bu algı, hem medya hem eğitim hem de genel kültürel söylemlerle beslenmektedir.
İtibarı iade etmek, bir sabah kalkıp "Artık saygı duyuyorum!" demekle bitmez. Bu, nizami ve ahlaki bir taahhüttür: Devletin, milletin, meslek örgütlerinin ve sivil toplumun müşterek iradesini gerektirir. İade-i itibar, bir günde gerçekleşecek bir süreç değildir. Toplumsal bilinç, devletin, sivil toplumun, meslek örgütlerinin ortak niyetiyle inşa edilir. Çiftçinin değerini hatırlamak, onu "adam yerine koymak", yalnızca bir adalet meselesi değil, vatanımızın bekası meselesidir. Çiftçiye destek, milli güvenliktir. Tarımsız Gelecek Olmaz, Çiftçisiz Vatan Olmaz…
Aslolan, çiftçiye değer vermek, hak ettiği payeyi vermektir. Bu, toplumsal bir tavır gerektirir. Önemli olan, bu tavrı besleyecek olan toplumsal sosyoloji zeminini oluşturmaktır.
Çiftçiye mali destekler, sübvansiyonlar ayakta tutmak içindir; oysa saygı ve itibar, sürdürülebilir ayakta kalmanın kalbî güvencesidir. Çiftçiye sadece bir üretici olarak değil, toplumsal hafızanın taşıyıcısı, ekolojinin bekçisi ve medeniyetin sigortası olarak bakmak; "gıda vatanımızın" muhafızları olarak bakmak, hem bugüne hem de geleceğe iyilik etmek demektir. Saygı ve minnet, çiftçinin ruhunu güçlü kılar. Biz çiftçiye, hakkı olan payeyi verir, toprağa ve emeğe vefa duygusuyla yaklaşırsak; tarımsal üretim dediğimiz "gıda vatanımızın" korunmasına vesile olmuş oluruz. "Gıda Vatandır, Çiftçi Savunucusudur!"
Toplumlar, rol modellerle yaşar. Çiftçiliğin yeniden saygınlık kazanması için çocukların ve gençlerin örnek alacağı "yerli tarım kahramanları"na ihtiyaç vardır. Nasıl ki bir mühendis, bir sporcu, bir sanatçı medyada parlatılıyorsa; aynı şekilde başarılı çiftçiler de görünür kılınmalıdır.
Başarılı çiftçiler kamuoyuna tanıtılmalı, ödüllendirilmelidir. Tarım fuarları, festivaller, yarışmalar gibi etkinliklerle çiftçilik kültürü yüceltilmelidir. Köy kökenli bilim insanları, girişimciler ve sanatçılar bu bağlamda daha sık anılmalıdır. "Köyde yaşamak erdem, çiftçilik şereftir" diyerek onları taltif etmeli ve o şekilde toplumsal konumlandırma yapmalıyız.
Çiftçiye iade-i itibar; sadece bir sosyal saygı meselesi değil, aynı zamanda bir milli güvenlik, kültürel kimlik ve medeniyet tasavvuru meselesidir. Kendi çiftçisini hor gören bir toplum, gıdasını dışarıdan almak zorunda kalır ve bu da bağımsızlığını tehdit eder. Bu sebeple, çiftçiye iade-i itibar; hem bir borcun ödenmesi hem de "gıda vatanımızı" korudukları için geleceğimizin güvence altına alınması anlamına gelir.
Unutulmamalıdır ki, "toprağa vefa" aynı zamanda "vatana vefa"dır. "Tarım vatandır, çiftçi onun bekçisidir." Ve çiftçi, bu vefanın en sessiz ama en güçlü taşıyıcısıdır. Artık anladık ki, gıda, satın alınan bir meta değil; üretilmesi gereken bir varlık meselesidir. Ve üretilen şeyde "gıda vatandır". Tarım, bir üretim biçimi değil, bir varoluş meselesidir. Hatta bugün geldiğimiz noktada tarım, stratejik olmaktan çıkıp, jeopolitik bir silaha dönüşmüştür.
Çiftçimizi desteklemek, tarım alanlarımızı korumak, su kaynaklarımızı verimli kullanmak yalnızca iktisadi bir tercih değil, vatan savunmasının ta kendisidir. Tarımsal üretimimiz artık "gıda vatanı" ilan edilmeli, çiftçimiz bir üretici değil, bir vatan savunucusu olarak görülmelidir.
"Bir Ülke, Çiftçisine Verdiği Değer Kadar Bağımsızdır." "Gıda Varsa Vatan Vardır." "Tarımsız Vatan Olmaz!"
Kırsal bölgelerde yaşayan çiftçilerimiz; ülkemizin nüfusunu besleyen, bizi yabancı ülkelere el açtırmayan, ülkenin geleceğini güvence altına alan kahramanlardır. Onları toplumsal sosyolojide dışlamak, ötekileştirmek için kullanılan "köylü" değil, bir kahraman olarak görmeliyiz.
"Çiftçiye İtibarını Verelim ki, Emeğiyle Gıda Vatanı Savunsun!"
Henüz Yorum yok