FURKAN YILMAZ ALTINÖZ

-YENİ- CUMA HUTBELERİ MANİFESTOSU

CUMA HUTBELERİ MANİFESTOSU

F. Yılmaz ALTUNÖZ

 

Manifesting / Manifesto topluma yönelik gerçek olması ve hayat bulması istenilen bir fikrin/düşüncenin harekete dönüştürülmek üzere yazılı olarak duyurulması olayıdır.

 Manifestolar yön, odak ve amaç oluşturur. Bu iş hayatı, kişisel hem de sosyal yaşama önemli katkılar sağlar. Sadece inançları netleştirmekle kalmaz, aynı zamanda politika ve hedefler oluştururken güdüleri keşfetmeye de yardımcı olur.

Varlık itibariyle bir manifesto olması beklenen Cuma Hutbeleri cumhuriyet tarihi boyunca bu rolünü üstlenememiştir. Resmi ideoloji ve militarist/militan laiklik buna izin vermemiştir. Ancak son birkaç aydır Cuma hutbeleri bir manifesto niteliğinde toplumla buluşmakta ve karşılık bulmaktadır.

Aslında okunan hutbeler karşısında tüm toplum şaşkınlığa uğramıştır. Militan laikler laik bir devlette bu hutbeler nasıl okunur diye itirazlarını sürdürürken; hutbelerin asıl muhatabı olan başta camii cemaati ve Müslümanlar yıllardır beklentilerini karşılayamayan hutbelerin yerini gerçeğin inşası hutbelerine bırakması ve adeta bir manifestoya dönüşmesi karşısında şaşkınlık yaşamışlardır. 

Türkiye’de cahiller, din muhalifleri ve militan laikler İslam’ın bir kabile dini olmadığını bilmelidirler. İslam’ın semavi bir din olması gerçeğine rağmen kabilevi bir mantıkla İslam’a ve onun mensuplarına saldırmışlar ve baskı altına almışlardır. Bastırılmış ve yönetilen gerçeklerden koparılan bir diyanet kurgulamışlardır.

Bu makale Diyanetin tarihini okuyucuya anlatacak değildir. Ancak saldırganların ahlak ve hukuk dışı 28 Şubat uygulamalarından bir kesit sunulacak olunursa; ahlaki ve hukuki olmayan bu durum görülecektir.  Bunun en açık örneği, emekli kurmay albay olan Oğuz Kalelioğlu’nun, dönemin Diyanet İşleri Başkanlığına danışman yapılmasıdır.  

28 Şubat sürecinin Diyanet’teki direk etkilerinden bir başkası Diyanet İşleri Başkanlığına çok sayıda “Sipariş Hutbe” metni hazırlatılmış ve camilerde imamlara okutulmuştur. ATO (Ankara Ticaret Odası) ve Türkiye İşci Partisi (TİP) ile Sağlık Bakanlığı; Diyanet İşleri Başkanlığı’na hutbe siparişi veren, daha doğrusu o haftaki hutbenin konusunu öneren kurum ve kuruluşlardan bazılarıdır.

Diyanetin tüm yönleriyle kontrol altına alınmasına daha korkunç hukuksuz ve ahlaksız bir müdahaleyi hatırlatalım.  28 Şubat sürecinde Diyanette kurulan “DİYAM” örneği verilebilir. Diyanet Araştırma Merkezi olan DİYAM’ın kurucu başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, başkan yardımcısı E. Tümgeneral Yaşar Karagöz’dür. DİYAM’ın genel sekreteri ise yine bir emekli subay olan E. Tuğgeneral Yavuz Ölçen’dir. Ayrıca emekli asker Ferruh Sezgin ve E. Kurmay Albay Mustafa Küçükçakır da grup başkanı ve araştırmacı sıfatıyla DİYAM’ın yetkilileri arasındadır.

Bir hukuk devletinde ahlakın egemen olduğu bir toplumda askerlerin ve ilahiyat eğitimi almamış birilerinin Diyanette savaş karargâhı kurmaları ne ile izah edilebilir!  

Felsefi, siyasi, sosyolojik ve bilimsel laiklik anlayışına göre; Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye’de laiklik ilkesi hutbeler boyutunda ilk kez hayat buluyor. Laiklik ilkesine göre devlet dini baskılayamaz.  Ama bu ülkede başta diyanet olmak üzere dindarlar hep militan/militarist laik birey, yönetim ve devlet tarafından baskılanmıştır. Mahalle baskısı uygulanmıştır. Medya ve film sektörü tarafından horlanmıştır. Mobing uygulanmıştır.  İşsiz bırakılmıştır. Şimdi de aynısı yapılmak istenmektedir.

Sağlık bakanlığının birey ve toplum sağlığı ile ilgili teklif, tavsiye ve kararları karşısında toplumun hiçbir kesimi bizim sağlığımız seni ilgilendirmez “ey yetkili doktor” diye itiraz etmiyor. Emniyet Müdürlüğünün veya Ordunun güvenlikle ilgili tedbir almasına “ey asker” benim güvenliğim seni ilgilendirmez diyerek itiraz edilmiyor. Ama inanç, din, helal haram noktasında asli görevi olan Diyanet İşleri Başkanlığı icraatlarına Cuma Hutbelerine gelince; dinin emirlerinin anlatılmasına gelince, laiklik elden gidiyor veya yaşam tarzına müdahale denilerek saldırılması asla ahlaki değildir.

Cuma hutbeleri ilk kez gerçeğin sözcülüğünü yapmaktadır. Halkın beklentisi budur. Sistemin gereği budur. Hakikatin gereği budur. İnsan haklarının yansıması da budur. Son aylarda okunan Cuma hutbeleri "Kul Hakkı Ateşten Gömlektir" “Hayâ: Allah’ın Emri, Fıtratın Gereği” “Kamu Hakkı Dokunulmazdır” gibi başlıklı ve içerikli hutbelerden kim neden ve niçin rahatsız olabilir!

Sağlıkçılar sağlık alanına muhataplarına seslendiği gibi, mühendisler kendi alanlarına seslendiği gibi Diyanette kendi alanı gereği Müslümanlara seslenmektedir. Yahudiler ve Hristiyanlara ya da ateistlere değil…

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri