- 11 Ağustos 2025 - ALLAH SOSYAL MEDYANIN DA RABBİDİR: DİJİTAL MAHREMİYET
- 29 Temmuz 2025 - YAPAY ZEKÂ: HOCA MI, ASİSTAN MI, ŞEYTAN MI?
- 25 Temmuz 2025 - KANUNLAR NÜFUSU DÜŞÜRÜYOR, SÖYLEMLER MUZDARİP
- 21 Temmuz 2025 - KALEME ZULMEDEN SATILIK KALEMLER
- 14 Temmuz 2025 - NİKAHLA EVLİLİK PAHALI ZİNA UCUZ
- 12 Temmuz 2025 - AÇIKLIKTAN ÇIPLAKLIĞA; MAHREMİYETİN ÇÖKÜŞÜ
- 08 Temmuz 2025 - HAVALECİ ANNE BABALAR NESLİ PERİŞAN ETTİ
- 03 Temmuz 2025 - SINAV SONRASI DİJİTAL BAĞIMLILIK VE PSİKOLOJİK BUNALIM
- 23 Haziran 2025 - EKRAN MUHAKEMEYİ ZAYIFLATTI; DİN, AHLAK VE NAMUS ÇÖKTÜ
- 31 Mayıs 2025 - PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED (S.A.V) ŞAHSİYETİNDE GÜNÜMÜZ GENÇLİĞİNDE ŞAHSİYETİN İNŞASI
- 15 Mayıs 2025 - MİZAHÎ BİR VİDEO NASIL ‘SKANDAL’ OLDU?
- 06 Mayıs 2025 - BAKAN YUSUF TEKİN'E KİMLER, NİÇİN SALDIRIYORLAR?
- 14 Nisan 2025 - BOŞANMIŞ EŞLERİN ÇOCUKLARININ PSİKOLOJİSİ: AMAN DİKKAT
- 19 Şubat 2025 - KOCANIZIN AİLE AİDİYETİ NASIL SAĞLANIR?
- 04 Şubat 2025 - MADDE BAĞIMLILIĞI DAHA KAÇ CAN ALACAK
- 05 Ocak 2025 - DİJİTAL BAĞIMLILIĞA ÇÖZÜMDE ZEKÂ OYUNLARI
- 25 Aralık 2024 - EŞLERİN BİRBİRİNİ ANLAMAMASI: SEBEPLER VE ÇÖZÜMLER
- 15 Aralık 2024 - KARI-KOCA ARASINDA SEVGİ BAĞINI GELİŞTİRME VE DEVAM ETTİRME
- 09 Aralık 2024 - SURİYE ZAFERİ MASADA KAYBEDİLMESİN
- 03 Aralık 2024 - SÜRESİZ NAFAKA ZULMÜ MEDENİYET YIKIYOR
- 02 Aralık 2024 - AİLE HUZURUNU KAÇIRAN “EL SÖZÜ” : DIŞ MÜDAHALE
- 08 Kasım 2024 - HUZURLU BİR HAYAT İÇİN 30 ETKİLİ ÖNERİ
- 20 Ekim 2024 - CEPHE ŞEHİDİ YAHYA SİNVAR
- 15 Ekim 2024 - CUMA GÜNÜ TATİL OLSUN: MEDENİYET MEFKÛREMİZ
- 25 Eylül 2024 - DURSUN BU HAYASIZCA AKIN: AİLENİ KORU
- 14 Eylül 2024 - PEYGAMBERİMİZ HZ. MUHAMMED (S.A.V) ŞAHSİYETİNDE GÜNÜMÜZ GENÇLİĞİNDE ŞAHSİYETİN İNŞASI
- 07 Eylül 2024 - DOĞU SEFERİ: DEĞERLER EĞİTİMİ ÇALIŞTAYI VE SUFFE - NİZAMİYE MEDRESELERİ
- 23 Ağustos 2024 - OBSESYONLARIN AİLE HUZURUNA OLUMSUZ ETKİSİ
- 21 Ağustos 2024 - HAZLARIN YÖNETİMİ VE ERTELENMESİ: GENÇLİK
- 02 Ağustos 2024 - ŞEHİT SÜLALESİ: HENİYYE
- 30 Temmuz 2024 - TBMM İSMAİL HENİYYE'Yİ KONUŞTURSUN
- 19 Temmuz 2024 - MESLEK SEÇİMİNDE NELERE DİKKAT EDİLMELİDİR?
- 15 Temmuz 2024 - SİYONİST ASKERLER VATANDAŞLIĞIMIZA LEKEDİR
- 09 Temmuz 2024 - SURİYE ÜMMET SORUMLULUĞUMUZ VE FİTNE!
- 05 Temmuz 2024 - TATİLDE ÖĞRENCİLERİ GELİŞTİREN 50 FAALİYET
- 26 Haziran 2024 - ÇOCUKLAR KARDEŞİNİ NEDEN KISKANIR?
- 12 Haziran 2024 - BOŞANMALARI AZALTMA YOLLARI: SAĞLAM EVLİLİKLER İÇİN STRATEJİLER
- 16 Mayıs 2024 - DİN VE MANEVİYATIN PSİKOLOJİK İYİ OLUŞA OLUMLU ETKİSİ
- 04 Mayıs 2024 - AİLEDE ÇATIŞMA VE ANLAŞMAZLIKLARIN ÇÖZÜMÜ
- 23 Nisan 2024 - HAMAS TERÖR ÖRGÜTÜ İSE KUVA-İ MİLLİYE?
- 15 Nisan 2024 - İMDAT ÇAĞRISI: GENÇLİĞİ KAYBEDİYORUZ
- 13 Nisan 2024 - İSMAİL HENİYYE'NİN ŞEHİTLERİ VE İMTİHANIMIZ
- 08 Nisan 2024 - AŞAĞILIK KOMPLEKSİ: BİR NESLİN KATİLİ
- 22 Şubat 2024 - NESLİ İHYÂ, MEDENİYETİ İNŞÂ MANİFESTOSU
- 10 Şubat 2024 - NETANYAHU'NUN NİHAİ GAZZE HEDEFİ: KİM YÖNETECEK
- 07 Şubat 2024 - MADDİ VE MANEVİ YIKIMLARIYLA 6 ŞUBAT DEPREMİ
- 29 Ocak 2024 - KADIN ALDATMASINDA ERKEK ETKİSİ
- 25 Ocak 2024 - İNSANLIK VİCDANINA GAZZE ÇAĞRISI: SEN DEĞİLSE KİM?
- 23 Ocak 2024 - KOCANIN ALDATMASINDA KADIN ETKİSİ
- 21 Ocak 2024 - GAZZE VE HAYATIN ANLAMI
- 09 Ocak 2024 - GAZZE'Yİ UNUTTURMAK: SUİKASTLAR VE OPERASYONLAR
- 29 Aralık 2023 - ÇOCUKLARDA SAĞLIKLI CİNSEL KİMLİK GELİŞTİRME
- 27 Aralık 2023 - DİZİ TERÖRÜ AİLE VE İNANÇ MEDENİYETİMİZİ YIKIYOR
- 23 Aralık 2023 - Katil Amerika ve İsrail sona geldi

ADNAN KALKAN
-YENİ- NESİL YETİŞTİRENLERİ ENGELLEYEN MAKAMA MEKTUP
NESİL YETİŞTİRENLERİ ENGELLEYEN MAKAMA MEKTUP
Biz, Nesli İhyâ Medeniyeti İnşâ gönüllü hareketinin gönüllü kurucu hizmetkârı.
Alemlerin Rabbinin Alemlerin efendisine emaneten gönderdiği, batılla mücadelenin karşısına sapasağlam temellerle konumlandırdığı Hakk davanın gönüllü mücahidi.
Bu dava bize Âdem As’dan Fahr-ı Kainat Hz. Muhammed Asm’a kadar dipdiri ve ölü kalpleri dirilten iman davasıdır. Bu dava bir tek genci imansızlık ve ebedi cehennemden kurtarmak için, nice bedelleri ve çileleri volkan gibi coşan kalplerin, ırmak gibi çağlayan gönüllerin mücadele davasıdır. Ve biz bu davaya bütün çilesiyle ve şehadetiyle gönül vermiş, bir tek yuvanın yıkılmaması için, bir tek genci boşluk ve bataklıktan, uyuşturucu ve bağımlılıktan kurtarmak için mücadele eden gönüllü dava erleriyiz.
Biz bu davada para istemeyiz, makam istemeyiz, menfaat istemeyiz, şan istemeyiz, şöhret istemeyiz. Çünkü bu dava ne maddi menfaat ne de şan şöhret davası değildir. Bu dava çile, ızdırap, dünyalıktan mahrum kalma, hakkının dahi gasp edildiği mahrum kalınan davadır. Bir tarafta düşmanlarınla mücadele ederken, diğer tarafta kedilerini söylemde davanda konumlandıran ama bu davaya engel koyan gafil ve cahillerle mücadele davasıdır. Senle birlikte secdeye giden sakalı, senin sakalından uzunlarla bile mücadele etmek zorunda kaldığın çetrefilli mücadele barındıran davadır.
Bu dava rahatlık davası değil. “Yoksa sizden öncekilerin çektikleriyle karşılaşmadan cennete girebileceğinizi mi sandınız? Onlar öylesine yoksulluk ve sıkıntı çekmişler, öyle sarsılmışlardı ki peygamber ve yanındakiler, “Allah’ın yardımı ne zaman gelecek?” demeye başladılar. Bilesiniz ki Allah’ın yardımı yakındır (Bakara,214) diyen Allah’ın, bize bedelsiz ve çilesiz değil bedel ve çile dolu ama Allah’ın yardımının geleceğini müjde veren davadır.
Ve sen ey bugünün geçici makam ve yetki emanetçisi! Sen bugün bu davada mücadele eden gönül insanlarını engellersen, Allah’ın davasına ihanet edersin. Makamın dün kimin elindeydi, bugün vebalini alıp nereye göç eyledi de ondan boşalan koltuğa sen geldin? Nerde makamı, nerde yetkisi? Ya engellediği hak davanın gönüllü insanlarının ulaştıracağı hizmetten mahrum kalıp intihar eden gencin vebali? Ya boşanan ailelerin vebali? Ya boşluk ve dünyevilerin musallat olmasıyla imanını kaybedenlerin vebali? Ya kendisine model bulamadığı için bağımlılık bataklığına batan gençlerin vebali? Makam gitti vebal kaldı olmasın. Veyl o makam ehline ki, hakkın davasını muhtaç gönüllere ulaştıran çilekeş dava erlerini engelleyene… Bu makam kime kaldı ki sana kalsın? Sakın ha makam gidince vebal kalacak bir yol tutmayasın. Sen ölsen de sadaka-i cariye bırakacak bir nesle vesile olasın.
Ey geçici makam ehli! Hak ve batıl mücadelesi hiç olmadığı kadar şiddetli devam ederken, yuvalar yıkılmaya, gençler imansızlığa, medeniyet çatırdamaya son hızla devam ederken, sen gönül erlerini sahadan çekersen, saha ifsat ve yıkım ehline kalır. Bu ifsat ehli seni ve neslini de yakar. Sen de bunun sebebi olur ve Alemlerin Efendisi Asm’ın “sebep olan işleyen gibidir” hadisi şerifine maruz kalırsın. Hem sana hem ehline yazık olur. Zalimlerden olursun. Bak Allah’ın çağrısına kulak ver ne diyor? “Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” Allah’ın davasını omuzlayan dava ehline sırt çevirirsen ve zalimlerin yaptığı zulümleri yaparsan, ateş sana da dokunur. Bizim canımızı, şahsımıza değil davamıza yapılan zulümler yakar. Biz mücadeleye devam ederken, hakkın adaletiyle can yakanın canının yakılacağı güne de inanırız. Çünkü “Canı yanan sabretsin; can yakan da yanacağı günü beklesin.”
Ey geçici makam ehli! Bütün makam ve mevkinin sana Allah’ın bir emaneti olduğunu bil ve ayıl. Tıpkı dünyanın faniliği gibi makamın da fanidir. O makamı Allah yolunda bir neslin yetişmesi için araç kıl. Dünyasını kazanacak bir nesil ahiretini kaybederse sebep sensin. Asıl musibet dine gelen musibettir ve nesil dinsizlik cereyanı ile perişan olmuştur. Cehennem çukuruna doğru hızla yol alan bir neslin dünyasını mahmur etsen ne yazar? O nesil ahirette hâkimin bizzat hüküm sahibi olduğu Mahkeme-i Kübra’da yakana yapışacak ve Allah’ın huzurunda senden hakkını alacaktır. Bu dünyada paşa, ahirette geda olmak istemezsen gel dava ehlinin nesil yetiştirmesine hizmet et, aklını, kalbini, ruhunu taşlaştırıp, nefsinin kölesi olup engel olma.
Ey geçici makam ehli! Senden önce de nesil yetiştiren gönül ehlini engelleyen nefisperest gafiller çok oldu. Onlar bugün veyl ile anılırken ve büyük bir kısmının ismi bile unutulmuşken, çile ile bu davayı omuzlayanlar gönüllerde yaşıyor ve rahmet ile anılıyor. Sen hangisinden olacaksın?
Ey geçici makam ehli! Zannetme ki sen engelledin diye biz köşeye çekileceğiz. Biz her sahada mücadelemize devam edeceğiz. Bu yolda sürgün edilirsek hicret, hapse atılırsak halvet, öldürülürsek şehadete kavuşacağız. Bize bundan daha büyük şeref mi var?
Ey geçici makam ehli! Biz inancımız gereği sadece mücadeleden sorumluyuz. Sen bizi davet etsen biz gelmezsek vebal bizde. Biz mücadele ederken sen engellesen vebal sende. Yani biz seferden sorumluyuz, zaferin sahibi Allah’tır. Biz seferimizi yapar ve hesabımızı vermeye çalışırız. Zaferin sahibi neyi takdir eserse… Ne demişti Alemlerin Rabbi: “İman etmiyorlar diye neredeyse kendini helâk edeceksin! Biz istesek onlara gökten bir mûcize indiririz de derhal ona boyun eğerler.” (Şuarâ Suresi). Bize düşen sadece mücadeledir.
Ey geçici makam ehli! Titre ve kendine gel. Neslin ve nefsin ifsat olduğu şu zamanda bir avuç gönül insanının nesil yetiştirmesini engellersen, hem sana hem o nesle yazık olur. Kendine de onlara da bu zulmü yapma. Sakın ha, nefsin ayak altına alınıp akıl, kalp ve ruhun derinliğinden gelen bu çağrıyı edebiyat yapıyor gözüyle bakıp kulak tıkama. Bu imanlı ve gayretli bir neslin yetiştirilmesi için Nesli İhyâ Medeniyeti İnşâ mefkûremizin çağrısıdır. Bu hak davasının hakimiyeti için bir damla da olsa engel değil, destek olman uyarısıdır. Kulak tıkarsan “Ne zaman Rahmân’dan kendilerine yeni bir uyarı gelse mutlaka bundan yüz çevirmektedirler.” ayetine muhatap olursun. Çünkü bu dava Allah’ın davasıdır. Biz sadece bu anımızdan sorumluyuz ve vazifemizi yaparız. Rahman’dan gelen uyarı neslimizi ve ekinlerimizi ifsat edenlerle mücadeledir. Gel sen de bu mücadeleye engel olma, destek ol. Tâ ki sen ve neslin de bu ifsattan kurtulup Allah’ın huzuruna alnı ak çıkasın.
Ey geçici makam ehli! Bu davada söylem yetmez, eylem gerektir. Söylemde davaya hizmet ettiğini söylesen de, eylemde engellersen “Ey iman edenler! Niçin yapmayacağınız şeyleri söylüyorsunuz? Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah katında çok çirkin bir davranıştır(Saf Sûresi, 2-3) ilahi uyarıya muhatap olursun. Gel söylem ve eylem birlikteliği ile bu davaya engel değil kapı ol. Allah’ın azabına ve gazabına değil rahmetine nail ol.
Ey geçici makam ehli! Sen olsan da olmasan da bu mücadele sürecektir. Ya sana rağmen ya senle birlikte. Karar senin. Son söz: Habunallah ve ni’melvekil.
Not: Bu makale Adnan Kalkan "İyi ki Yaşadım: Bedeller ve Hizmetler" kitabında yazılmıştır.
Adnan Kalkan
[email protected]
Henüz Yorum yok