DR. OSMAN UTKAN

-YENİ- TEKNOLOJİK BAĞIMLILIK PİŞMANLIKTIR

TEKNOLOJİK BAĞIMLILIK PİŞMANLIKTIR

Dünyaya dair lezzeteler her ne olursa olsun bir noktadan sonra yorgunluk ve ıstırap vermektedir. Dünyaya ve maddeye aşırı düşkünlük ve onun aşırı tüketimi, beraberinde  insanı da tüketiyor. Teknolojinin kullanımı da aşırı düzeyde olduğu takdirde, o da yorgunluk ve bıkkınlık ve pişmanlık verecektir.

Mustafa Kutlu hikâyelerinde sıklıkla eski zaman fuarlarından ve lunaparklardan bahseder. Yazar bu bahislerden birinde, fuarlarda elektronik eşya ve kap kaçak satılan alanlar olduğundan bahseder. Ben de anlatılanları çocukluğumda gittiğim Gaziantep Fuarı’ndan hatırlarım. Önünde kalabalıkların biriktiği bazı yerler vardı. Bu yerlerde insanlara birçok ürün teklif edilerek uygun fiyatlar önerilirdi. Örneğin davul fırın, üstüne tost makinesi, yetmez üstüne bir ütü ve son olarak bir de el süpürgesini uygun bir fiyata verirlerdi. Orada olanların bazıları da onları satın alırdı.  Alanlar ilk anda çok iyi ve hesaplı bir alışveriş yaptıklarını düşünerek mutlu olurlardı. Ancak o kadar eşya ile büyük ve kalabalık olan alanda gezmek bir müddet sonra yorgunluk vermeye başlardı. (Şimdiki gibi araba da yok ki gidip eşyaları bırakasın.) İlk anda mutlu olan bu insanlar bir müddet sonra sızlanır ve şikâyet ederdi.

Aslına bakarsanız teknoloji ile ilişkimiz de bir nevi buna benzemektedir. İlk anda hepimiz iletişim teknolojilerini çok sevdik. Fuarda yaptıkları gibi kucağımıza önce televizyon, radyo; üstüne telefon; üstüne fotoğraf makinesi; üstüne sosyal medya; onun da üstüne internet verdiler. Gün geçtikçe bu teknolojik yükler bize ağırlık yapmaya başladı. Şimdilerde söylenmeye başladık. Oflayıp puflayarak dertlerimizi dile getirmeye başladık.

Mustafa Kutlu ilgi çekici bir örneği de lunaparklardaki hızlı ve yüksek salıncaklar üzerinden verir. Gerçek bir haberden yola çıkarak bazı değerlendirmeler yapar. Habere göre lunaparkta çalışan iki bekçi salıncağa binmeyi ister ama ona para vermemek için, herkes gittikten sonra gecenin bir saati, kimsenin olmadığı bir zamanda binmeye karar verirler. Bir bekçi salıncağa biner. Diğeri de makinenin şartelini kaldırır kaldırmaz hızlı bir şekilde salıncağa biner. Dönmeye başlarlar. İlk anda iki kafadar çok eğlenmiştir. Ama bir müddet sonra salıncak durmadığı için başları dönmeye başlar. Çığlık atmışlardır ama kimseler duymamıştır. Artık bu eğlence dayanılacak gibi değildir ve iki bekçi yüzlerce metre öteye savrularak düşmüştür. Ertesi sabah, gün ağardığında iki arkadaşın da düşme sonucu dramatik bir şekilde can verdiği anlaşılır.

Bizler de teknoloji salıncağına bindik. Daha düne kadar eğleniyorduk. Devran döndükçe elimizdeki oyuncaklarla mutlu gibiydik. Ama günümüze geldiğimizde başımız dönmeye başladı. Çığlık atmaya başladık. Eğer şarteli indirip bu hızlı deveranı durduramaz isek Allah korusun savrulacağız. Bizim için sonuçları çok iyi olmayacak gibi duruyor.

Söylediklerime bazen itiraz edenler de olmaktadır. “Ne yani teknolojileri kullanmayalım mı?” yaptığım iletişim eğitimlerinde bu tarz soruları sıklıkla duymuşumdur. Bu yazılanlardan “teknolojileri kullanmayalım” sonucunu çıkarmamak gerekir. “Teknolojileri ölçülü ve bilinçli bir şekilde kullanmak gerekir.” şeklinde bir uyarı çıkarılmalıdır. Aksi halde sonucu bizler için yorgunluk, bıkkınlık ve pişmanlık olacaktır.

Kullanılan teknolojilerini kullanımına göre faydalı ve zararlı hale getirmek bizim elimizdedir. Bunu bir kalem gibi düşünebiliriz. Kalemle yazı yazarsak iyidir. Ama kalemle birisinin gözüne zarar verirsek kötüdür. Ya da bir mutfak bıçağını düşünelim. Yemek yapmak için meyve sebze doğrarsak iyidir. Ama bu bıçakla birisine zarar verirsek kötüdür. Hülasa her şey bizim elimizde.

KAHROLSUN İSRAİL; YAŞASIN FİLİSTİN
KAHROLSUN ÇİN; YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ TÜRKİSTAN

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri