- 04 Kasım 2025 - ÇİLEKEŞ BİR MÜSLÜMANIN GÖZYAŞLARINI GÖRMEK
- 30 Ekim 2025 - KORKTUM AMA ÖĞRENDİM
- 25 Ekim 2025 - MODERN İNSANIN ÖZGÜRLÜK ÇIKMAZI
- 16 Ekim 2025 - ONLARIN SINAVI / BİZİM SINAVIMIZ
- 02 Ekim 2025 - SUMUD FİLOSU GAZİLERİNE SELAM VE HASRETLE…
- 24 Eylül 2025 - FİTNE ATEŞİ
- 07 Eylül 2025 - SÜKÛNET DERSİ / DERDİ
- 28 Ağustos 2025 - BABAM…
- 25 Ağustos 2025 - MURDAR ÖLMEMEK İÇİN
- 18 Haziran 2025 - VAHİY DEVAM EDİYOR
- 11 Haziran 2025 - TİTANİK’TE MÜSLÜMAN OLMAK / MÜSLÜMAN KALMAK
- 23 Mayıs 2025 - MÜSLÜMANIN AYRILMA AHLAKI
- 14 Mayıs 2025 - NEREDE HATA YAPIYORUZ?
- 01 Mayıs 2025 - ASIL YARIŞ BURADA
- 11 Nisan 2025 - ÇAĞDAŞ ZÜLBİCÂDEYN
- 09 Nisan 2025 - KISKANMA HAKKIMI KULLANMAK İSTİYORUM
- 25 Mart 2025 - HATIRALARIN GÖLGESİNDE İTİKÂF
- 13 Ocak 2025 - KUSURSUZ BİR CENAZE
- 07 Ocak 2025 - ZORLA DÖNÜNCE Mİ?
- 25 Aralık 2024 - GASSAL ELİNDE MEYYİT
- 17 Aralık 2024 - GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ
- 09 Aralık 2024 - HAZIR OLMAYANLAR İÇİN
- 03 Aralık 2024 - BİR TUTAM PİŞMANLIK
- 26 Kasım 2024 - CAMİ VE ÇOCUK SESİ
- 22 Kasım 2024 - NE SAĞLAM BİR ÇINARDI
- 06 Haziran 2024 - BİR GÜNDE İKİ SABAH NAMAZI
- 23 Mayıs 2024 - İRAN’DA HELİKOPTERİ KİM Mİ DÜŞÜRDÜ?
- 12 Mart 2024 - RAMAZAN'DA ORUCA TUTULMAK
- 26 Şubat 2024 - AİLE DERDİMİZ -IV- BEN - BİZ KAVGASI
- 10 Şubat 2024 - BİR DRAM VE DUA SAĞANAĞI
- 02 Şubat 2024 - AİLE DERDİMİZ- 3
- 23 Ocak 2024 - AİLE DERDİMİZ -2-
- 17 Ocak 2024 - AİLE DERDİMİZ -1-
- 26 Aralık 2023 - ANNEMİN İKİ DAMLA GÖZYAŞI / İkinci Hikaye Kitabı
- 22 Aralık 2023 - Hayta ile Cemşit
- 15 Aralık 2023 - Turnusol Kâğıdı Filistin
- 16 Eylül 2023 - Sosyal Medya Fırtınası
- 12 Ağustos 2023 - Ölüm Seçme Hakkımız
- 03 Ağustos 2023 - Cennette Komşu Seçme Özgürlüğü
- 20 Temmuz 2023 - Afrika’da Neler Oluyor?
- 06 Temmuz 2023 - Sınırlarını Aşan Ülke Türkiye
- 20 Haziran 2023 - Sıla-i Rahim
- 26 Nisan 2023 - Şevval Ayı Rehberi
- 17 Nisan 2023 - İlahi Kitaplarda Ortak İz
- 07 Nisan 2023 - Izîîn ( Kuranı Parçalamak )
- 03 Nisan 2023 - Ramazan Ayında Kur’an Buluşmaları
- 28 Mart 2023 - Bir Çanakkale Töreni
- 24 Mart 2023 - Bu Ramazanda Ne Yapalım?
- 03 Şubat 2023 - Refik mi, Tarık mi?
- 14 Ocak 2023 - Aşkına Hayran Olduğum Adam Aşkına Gitti
- 30 Aralık 2022 - Dünyanın Ve Menfaatin Esareti
- 20 Kasım 2022 - Türkiye Nerede Olmalı?
- 06 Ekim 2022 - Tohum Atan Pişman Olmaz
- 26 Eylül 2022 - Kraliçeler de Ölür
- 14 Eylül 2022 - Düğüm Olan Düğünler
- 07 Eylül 2022 - Freni Patlamış Kamyon
- 18 Ağustos 2022 - Taşın Altında Eli Var
- 01 Temmuz 2022 - Neler Kaldı, Neler...
- 10 Haziran 2022 - İlacınız Varsa Bana Onu Söyleyin
- 17 Mayıs 2022 - Çocukça Bir Mutluluk İşte
- 01 Mayıs 2022 - Türkiye Ne Kadar Büyük?
- 22 Nisan 2022 - Özel Bir İftar Sofrası
- 09 Nisan 2022 - Ramazan Geldi Ve Gerçekten Hoşça Geldi
- 30 Mart 2022 - Uzak / Yakın
- 25 Mart 2022 - Dualı Bir Çift Ağız
- 16 Mart 2022 - Ne Savaşlar Bilirim Ben
- 01 Mart 2022 - Acımıza Karışmayın
- 17 Şubat 2022 - Değiştirme Tehdidi
- 20 Ocak 2022 - Cennet Müjdesi Yolculuk
- 14 Ocak 2022 - Bir Fısıltı Mesafesinden Bismillah
HAŞİM AKIN
-YENİ- İLK KİM ALACAK?
İLK KİM ALACAK?
Biz birkaç kişi bir araya gelince hemen toplumu düzeltme üzerine muhabbete başlarız. Hepimiz bir yerlerde tortu tutmuş hataların farkındayızdır, düzelmesini / düzeltilmesini isteriz. Ama genelde konuşmayla işe başlar böylece de bitiririz.
Geçen yıllarda Amerika'lı General Amiral McRaven’ın mezuniyet töreninde yaptığı konuşmadan bir cümle sosyal medyada çokça yer bulmuştu. “Dünyayı değiştirmek istiyorsanız işe yatağınızı toplayarak başlayın.” Allah’ın Habibi (s.a.v) de bu konuda bizleri nefis muhasebesine davet eder. “Akıllı kişi, kendisini hesaba çeken ve ölümden sonrası için çalışandır.” Değişim kişinin içine dönmesi ve kendi nefsini ıslah ile başlar.
Dış dünyada olup bitenlere ne yapmalı?
- Müslüman ayıp örtücüdür. Hadisi şerif gayet net ifade eder; “Kim bir Müslümanın ayıbını örterse Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter.” Hem eylem hem de buna verilecek sonuç gayet açık. Örten, örtülür, ifşa eden ifşa edilir. “Kim bir ayıp görür de örterse sanki kabrine diri gömülmüş bir yavruya can vermiş gibi olur.” (Ebû Dâvud) bugün sosyal medyada linç kültürü gelişmiş olsa da islam ahlakı farklı bir adım bekler.
- Bazen sağır olur / kör olur, gözleri her ayıp ve kusuru görmez. Resulullah (s.a.v) yakın zaman önce Müslüman olan bir grup sahabe ile yemekte beraberdi. Yemek esnasında pis bir koku yayıldı etrafa. Herkes kokunun kimden geldiğini tespite çalışıyor, ancak bulamıyorlardı. Doğal olarak da kim kalkıp abdest alırsa suçluyu göreceklerdi. Âlemlerin efendisi konuya O’na has bir edep ve korumacılıkla çözüm buldu: “-Kim deve eti yediyse abdest alsın!” buyurdu. O istenmeyen davranışın sahibi de gizlenmiş oldu.
Daha yakından bir örnek arayan da Hatem-i Esam’ın hayatını okuyabilir.
- Araştırmak yasaktır. Müslüman kardeşinin kusuru araştırılmaz ama fasıktan gelen haberler bu yasaktan hariç tutulmuştur. Zira ondan sakınmak ve başkalarını da sakındırmak gerekir. "Mü'minler arasında hayâsızlığın yayılmasını arzu edenlere, işte onlara, dünya ve ahirette can yakıcı azap vardır. Allah bilir, siz ise bilmezsiniz." (Nur, 19).
Araştırma, zanda bulunma, hayâsızlığın -kaynağı kim olursa olsun- yayılmasına aracı olmak yasaklanmıştır. “Haber” diye paylaşılan doğrulanmamış bilgilere inanamak, bunları savunmak ve paylaşmak büyük bir kul hakkı doğuracaktır.
- Hata olarak görülen işlerde bile bir hayır ve güzellik bulunabilir. Kimi kaynaklarda Hz. İsa’ya (a.s) kimi kaynaklarda da Hz. Muhammed’e (s.a.v) izafe edilen şöyle bir olay anlatılır. Yanında arkadaşlarıyla bir yerden geçerken köpek leşine rastlarlar. Arkadaşları "Bu leş ne kadar pis kokuyor" diye burunlarını kapatırken, Peygamberler köpeğin dişlerini göstererek, “Ne kadar da güzel dişleri var!” der. Ayıp ve kusurları görmemek olgunluk eseridir.
- Ayıplayan ayıplanır. Allah’ın adaleti vardır. Kullarını daima korur. "Kim bir kardeşini, bir günah sebebi ile ayıplarsa, o günahı işlemedikçe o kimse ölmez." Biz hayatımızdan tecrübe ile biliriz ki bu kural şaşmaz. Bu nedenle Anadolu irfanı “Büyük lokma ye ama büyük laf konuşma” demiştir.
- Hatayı düzeltir, İmam-ı Şafii Hazretleri buyurur: “Eğer kardeşine gizlice, ihlâs ve tatlı bir lisanla nasihat edersen, hakikaten nasihat etmiş olursun. Eğer herkesin içinde dikkatsizce konuşursan, onu yıkmış olursun veya arsız edersin.” Rabbimiz kulları arasındaki yarışmaya da bir ölçü getirir: “…İyilik ve takva üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın!” (Mâide, 2) İmam-ı Azam (R. Aleyh) başka bir ölçüyü bildirir; “Hiç kimseyi küçük görme. Kendi vakarını tanıdığın gibi başkalarının vakar ve haysiyetini de tanı.”
- Hatalı kulun değil hatanın düşmanıdır. Günah olan davranışı düzletir, ona engel olur. Kardeşinin istenmeyen davranışları düşmanlık nedeni olamaz. Hata yaptı diye hiçbir dostunu da terk etmez. Onu yanılgılarıyla baş başa bırakmanın da büyük bir yanlış olduğunu bilir.
- Bazen “bana ne!” diyebilmelidir. İnsanın kendi yaptıkları yerine başkalarının hayatı ile ilgilenmenin vahimliğini ne güzel anlatır Nasrettin Hoca; Adamın biri heyecanla hocaya gelir ve “Hocam! Biliyor musun bir adam başının üzerinde bir tepsi baklavayla şu sokağı döndü” der. Hoca, gayet sakin bir şekilde “Bana ne?” der. Adam, “Hocam bana ne olur mu? Bu adam baklavayla sizin eve girdi” der. Hoca bu sefer de “O zaman sana ne?” der. Özel hayatın ifşası asla bize yakışmayacak bir hatadır. İster taraflarca yapılsın, isterse üçüncü şahıslar eliyle…
- Hatayı düzeltme ile onu yayma arasındaki bağlantıyı iyi kavrar. Hiçbir sebep bizden olan veya olmayan birisinin yanlışları bayraklaştırmaya cevaz vermez. Bir kısım yanlışlıkların söylenmesi, ifşa edilmesi veya uyarı mahiyetli bile gündemde tutulması ona bir destek olacaktır. Anadolu irfanında “aklına karpuz kabuğu getirmek” diye ifade edilen ve normalde olmadığı halde gündem edilerek olması kolaylaştırılan nice günahlar vardır. Sorsanız bunu iyi niyetle yapmıştır.
- Ânın hizmetine odaklanır. Hadisi şerifte Kutlu Nebi (s.a.v) “Yarın kıyametin kopacağını bilseniz bile, bugün elinizdeki fidanı dikin!” (Buhari) buyurur ve uzun vadeli hesap yapmak yerine anın hizmetine odaklanmaya davet eder. Başkasından beklemek, onları eleştirmek, gelmeyenlere kızmak, geçmişle övünmek, bundan kimlerin ne gibi menfaat sağlayacağı üzerine hesaplar yapmak ve yarın daha güzel şeyleri hedefleyerek bugünü terk etmek bize yakışmaz. Müslüman, o anda kendisinden beklenen görevi ifa eder. Belki de yapabileceği odur.
- Yaratılış gayemizi ve kişisel varlık nedenimizi bilmek lazım. Resulullah (s.a.v) şöyle buyurur: “İnsanlardan öyleleri vardır ki onlar hayra anahtar, şerre de kilittirler. Öyleleri de vardır ki şerre anahtar, hayra kilittirler. Allah’ın, ellerine hayrın anahtarlarını verdiği kimselere ne mutlu! Allah’ın, şerrin anahtarlarını ellerine verdiği kimselere de yazıklar olsun!” (İbn-i Mâce) İnsan kendi değerini kolayca bulabilir. “Ben kimim? Bana hangi görevler verilmiş? Ölünce beni hangi işlerimle hatırlayacaklar?”
Kişi toplumun aynasıdır; insan düzelirse toplum düzelir. Biz kendimizi düzeltmeye başladığımız gün, toplum da iyileşmeye başlamıştır.


Henüz Yorum yok