Kayserianahaber Sitemiz Yazarı Mahmut Ali Cengiz Körosmanoğlu ''Uluslararası Tarım Diplomasisi Fuarında'' Konuştu.
Antalya’da düzenlenen GrowTech Eurasia 2025 Fuarı, bu yıl tarım sektörünün en stratejik konularından birini masaya yatırdı: Uluslararası Tarım Diplomasisi.
Sektördeki küresel aktörlerin ağırlandığı panelin ilk oturumu, hem içerik hem temsil bakımından fuarın en dikkat çeken programlarından biri oldu.
Panel,
• Türkiye İhracatçılar Meclisi Tarım Kurulu Başkanı ve Türk Tarımsal Diplomasisi Başkanı Melisa Tokgöz Mutlu,
• Uluslararası Tarım Gazetecileri Federasyonu Genel Sekreteri Adrian Bell,
• Dünya Çiftçiler Birliği Başkanı Arnold Puech D’alissac,
• Dünya Tohumculuk Federasyonu Başkanı Arthur Santosh Attavar,
• Türk Tarımsal Diplomasisi Grubu Genel Sekreteri İsmail Uğural,
• TSÜAB Genel Sekreteri Doç. Dr. Hamit Ayanoğlu
ve
• Uluslararası Tarım Şehirleri Birliği (AgriCities) Ziraat Mühendisi ve aynı zamanda sitemizin yazarı Mahmut Ali Cengiz Körosmanoğlu
gibi alanının önde gelen isimlerini bir araya getirdi.
“Gıdayı silah değil, barışın anahtarı görüyoruz”
Panelin en dikkat çekici konuşmalarından biri, AgriCities adına katılan Mahmut Ali Cengiz Körosmanoğlu tarafından yapıldı.
Körosmanoğlu, tarım diplomasisinin sadece ekonomik bir akt değil; aynı zamanda insani, kültürel ve medeniyet temelli bir misyon barındırdığını vurgulayarak şu sözleri öne çıkardı:
“Tarım diplomasisinin ruhunu, gıdayı bir silah değil barışın aracı hâline getirme hedefi olarak görüyoruz.
Gıdanın adil paylaşımı, su ve toprak yönetimi artık küresel diplomasinin en kritik başlıklarıdır.”
Tarımın bugün savaşlar, iklim krizi, su kıtlığı ve küresel belirsizlikler nedeniyle dünyanın en stratejik alanlarından biri hâline geldiğini belirten Körosmanoğlu, Türkiye’nin tarihsel ve kültürel kodlarına dikkat çekerek, “Komşusu açken tok yatmayan bir medeniyetin çocuklarıyız” vurgusunu yaptı.
AgriCities’in diplomatik gücü
Körosmanoğlu, konuşmasında Uluslararası Tarım Şehirleri Birliği (AgriCities) hakkında önemli bilgiler paylaştı.
2017’de Konya’da kurulan birliğin, Bosna’dan Kenya’ya, Filistin’den Tacikistan’a uzanan geniş bir şehir ağı oluşturduğunu hatırlatarak:
“Modern diplomasinin aktörleri artık sadece devletler değil; şehirler de küresel ilişkilerin önemli bir parçası.
AgriCities, şehirlerin tarımsal bilgi, teknoloji, üretim modelleri ve insani diplomaside birlikte hareket ettiği benzersiz bir sistem sunuyor.”
dedi.
“Gıda üzerinden şekillenen yeni jeopolitik”
Panelde en çok konuşulan başlıklardan biri küresel gıda düzeninin geleceğiydi.
Körosmanoğlu, dünyanın su ve gıda temelli bir jeopolitiğe hızla sürüklendiğini ifade ederek:
“Geleceğin savaşlarının petrol değil, su ve gıda üzerinden olacağı sıkça ifade ediliyor.
Bu nedenle tarım diplomasisi aslında geleceğin barış diplomasisidir.”
ifadelerini kullandı.
Sektörden büyük ilgi
GrowTech Antalya’da yapılan oturum, hem yerli hem yabancı katılımcılar tarafından yoğun ilgiyle takip edildi.
Panelde ortaya konan görüşler;
• yerel yönetimler,
• akademisyenler,
• üreticiler,
• bürokratlar
ve tarım sektörünün tüm aktörlerinde güçlü bir karşılık buldu.
Aşağıda, sitemiz yazarı Mahmut Ali Cengiz Körosmanoğlu’nun paneldeki konuşmasının tam metni yer almaktadır:
Saygıdeğer akademisyenler , değerli, başkanlar kıymetli misafirler…
Henizi en kalbi muhabbetlerimle,saygı ile sevgi ile selamlıyorum.
Tarım Diplomasisinin Ruhunu Gıdayı Silah Değil, Barış Aracı Kılma olarak algılıyoruz
Öncelikle bu programı organize edenlere teşekkür ediyorum.
Böylesine kritik bir dönemde, tarımın ve gıda güvenliğinin küresel geleceğini konuşmak üzere bir araya gelmek hem sorumluluk hem de büyük bir fırsattır. Bizde uluslararası tarım şehirleri birliği olarak misyonumuz ve vizyonumuzun bize yüklediği sorımluluğu yerine getirme adına bu programa iştirak ediyoruz.
Bugün sizlerle, şehirlerin tarımla kurduğu ilişkiyi yeniden anlamlandıran, uluslararası diplomasinin yerel ölçekteki en güçlü modellerinden biri olan Uluslararası Tarım Şehirleri Birliği – AgriCities ve bunun üzerine inşa edilen tarım diplomasisi yaklaşımını paylaşmak istiyorum.
AgriCities,kuruluşu 22 Mart 2017 tarihinde Konya’da; Ukrayna’dan Bosna’ya, Sudan’dan Kenya’ya; İstanbul’dan Ankara’ya, Gaziantep’ten Bursa’ya kadar geniş bir coğrafyanın iradesiyle kurulmuş uluslararası bir platformdur. Tüzüğüne göre merkezî yapısı Konya’dadır ve uluslararası hukukun gerektirdiği çerçevede, 3335 sayılı Uluslararası Kuruluşlar Kanunu ile 5355 sayılı Mahallî İdare Birlikleri Kanunu’na dayanır.
AgriCities’in temel fikri şudur:
Günümüz dünyasında küresel iklim değişikliğinden çölleşmeye, savaşlardan nüfus hareketlerine, ekonomik dalgalanmalardan doğal afetlere kadar birçok faktör, tarım ve gıda güvenliğini stratejik bir mesele hâline getirmiştir.
“Diplomasi: Devlet Aklının Ahlâkî Tezahürü”
İnsan sosyal bir varlıktır, çevresiyle iletişim halindedir. İnsanın dünya görüşü, duruşu, fikirleri, kültürü bu ilişkinin biçimini belirler. “İnsan insanın kurdudur” bakış açısı ile insanı yorumlayan bir dünya görüşünün etkisinde kalan kişi ile “insan insanın dostudur” “insan insanın yurdudur” dünya görüşünün hayatını yönlendirdiği kişinin insan ilişkileri aynı değildir.
Devletler de aynı insanlar gibi diğer devletlerle ilişki ve iletişim halindedir. İnsanda olduğu gibi devletlerin de bir dünya görüşü, dünyayı algılayış tarzları vardır. “İnsan insanın kurdudur” düşüncesinin hâkim olduğu insanların devletleri de bu çerçevede dünyayı algılayacak ve bunun neticesi olarak da emperyal bir düşünce ile diğer devletlere bakacaktır. “İnsan insanın dostudur” düşüncesinin hâkim olduğu insanların devletleri de dünyaya huzur ve barış çerçevesinde baktıkları için diğer devletlerle ilişkisi bu çerçevede olacaktır.
Devletlerin birinci önceliği hiç şüphesiz kendi haklarının korunması, beslenmesi, ihtiyaçlarının giderilmesi, gelişmesi ve büyümesi odaklıdır. Bu da gayet doğaldır. Diğer ülkelerle olan münasebetlerinde kendi halkının menfaatini gözeterek hareket eder. Yani menfaat merkezlidir. Kendi çıkarlarını düşünmekten daha doğal bir şey olamaz. Burada ince bir nokta var: Sadece kendi çıkarlarını mı düşünecek, yoksa başkalarına da yaşama hakkı tanıyacak mı? İşte burası medeniyetlerin ayrım noktasıdır.
Bizim mensup olduğumuz medeniyet anlayışında “kazan-kazan” mantığı ön plandadır: Ben de kazanayım, sen de kazan. Çift taraflı kazanç... Tek taraflı olduğu zaman sömürü oluyor; çift taraflı olduğu zaman barış oluyor.Nitekim Selçuklu-Osmanlı tecrübesi bize bunu göstermiştir.Tarihin hiçbir döneminde emperyal olmamış bir milletin çocuklarıyız. Eğer bu iddianın aksi bir durum olsaydı bugün dünyanın yarısı Türkçe konuşuyordu,taktir edersiniz.
Devletin aklı, çıkarını; ahlâkı ise vicdanını temsil eder. Diplomasinin başarısı, bu iki boyutun dengelenmesinde yatar. Ne salt menfaat üzerine kurulu bir soğuk hesap, ne de duygusal bir saflık… Diplomasi, hikmetle yoğrulmuş bir akıl gerektirir bizim medeniyet algımızda.
İnsanların düşünme ve davranma biçimi ahlâksa, devletlerin ahlâkı da diplomasidir..
Diplomasi, en yalın anlamıyla “uzlaşı için müzakere sanatı”dır. Devletlerin çıkarlarını korumak, uluslararası dengelerde yerini belirlemek ve küresel meselelerde söz sahibi olabilmek için kullandıkları en etkili araçtır. Türk Dil Kurumu diplomasiyi “bir devletin başka bir devleti nezdinde temsil etme sanatı” olarak tarif ediyor. Aslında burada bir inceliğe de işaret eder: Bu sanat, bilgi kadar nezaket, strateji kadar sabır ister.
Günümüzde diplomasi artık yalnızca siyasî ve askerî meseleleri kapsamıyor. Kültürden enerjiye, sağlıktan eğitime kadar genişleyen diplomasi alanlarına bugün bir yenisi daha eklenmiştir: tarım diplomasisi. Çünkü dünya artık biliyor ki, açlık bir güvenlik sorunudur; gıda bir stratejik silahtır; toprak ve su ise gelecek yüzyılın en kritik diplomatik kozlarıdır. Burada gıdanın bir silah olarak mı kullanacak yoksa bir ilişki araç mı olarak kullanacak bu ülkelerin potansiyeli ve gelecek perspektifi ile alakalı bir durumdur.
Tarım diplomasisi, bir ülkenin tarımsal üretim gücünü, bilgi birikimini, gıda kaynaklarını ve teknolojisini dış politika aracı olarak kullanmasıdır.
Soğuk Savaş sonrası dönemde enerji diplomasisi nasıl küresel siyasetin yönünü belirlemişse, 21. yüzyılda tarım diplomasisi de gıdanın jeopolitiğini belirleyen temel faktörlerden biri hâline gelmiştir. Küresel iklim krizi, su kıtlığı, artan nüfus ve şehirleşme oranı, tarımsal üretimi stratejik bir güvenlik meselesine dönüştürmüştür. Dolayısıyla artık ülkeler sadece enerji ve savunma alanında değil, tarımda da “ulusal güvenlik stratejisi” geliştirmek zorundadır.
Geleceğin savaşlarının petrol ya da gazdan değil, su ve gıdadan çıkacağı sıkça dile getiriliyor. Bu nedenle tarım diplomasisi, bir yönüyle “geleceğin barış diplomasisi”dir. Gıda, su, toprak ve iklim arasındaki ilişki, uluslararası düzenin yeniden şekillenmesinde belirleyici olacaktır. Tarım diplomasisi bir anlamda ülkelerin ellerini güçlendiren bir koz olarak kabul edilebilir. Ama bu toprakların üzerinde yaşayan insanların gıdaya ahlaki anlamlar yüklediği de bir gerçektir. "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" mottosunu hayat görüşü olarak kabul eden bir medeniyetin çocukları gıdayı bir silah olarak görmez. Bu anlamda; adalet, paylaşım, bereket ve merhamet gibi kavramlar, sadece kültürel değerler değil, yeni bir diplomatik dilin temelini oluşturabilir.
Bu bağlamda Türkiye, tarihsel, coğrafi ve kültürel avantajlarını kullanarak hem bölgesel hem de küresel düzeyde etkin bir tarım diplomasisi geliştirebilir. Türkiye’nin “medeniyet diplomasisi” yaklaşımının bir uzantısı olarak tarım diplomasisi, yalnızca çıkar temelli değil, değer temelli bir dış politika aracıdır.
Tarım diplomasisi, yalnızca toprak, ürün veya ticaret meselesi değildir; insanlığın ortak geleceğine, gıdanın adil paylaşımına, doğayla barışık bir üretim anlayışına dayanan bir medeniyet tasavvurudur.
Bu bağlamda tarım diplomasisi, “insanı merkeze alan üretim, adaleti esas alan paylaşım ve bereketi hedefleyen bir kalkınma modeli” olarak görülmelidir. Gıdanın diplomasi diliyle barışa, dayanışmaya ve sürdürülebilirliğe dönüşmesi, 21. yüzyılın en anlamlı diplomatik kazanımı olacaktır.
21.yüzyılın küresel gerçekliği, diplomasi anlayışının klasik sınırlarını çoktan aşmıştır. Artık uluslararası ilişkiler yalnızca devlet başkanlarının imzaladığı antlaşmalardan, dışişleri bakanlarının yürüttüğü protokollerden ibaret değildir. Gelişen dünya düzeninde şehirler, yerel yönetimler ve tematik birlikler, dış politikanın “yeni aktörleri” hâline gelmiştir. Bu dönüşümün en somut örneklerinden biri, de hiç şüphesiz AGRICITIES – Uluslararası Tarım Şehirleri Birliğidir.
Bu birlik, sadece bir idari veya belediyecilik organizasyonu değildir. Aksine, “yerel diplomasi”nin tarımsal boyutta somutlaşmış hâlidir. Dolayısıyla Tarım Şehirleri Birliği, klasik anlamda dış politikaya tâbi bir kurum değil; tarım diplomasisinin yerel yüzünü temsil eden, bilgi, tecrübe ve dayanışma eksenli yeni bir platformdur.
Bosna-Hersek'ten Filistin'e, Sudan'dan Tacikistan'a kadar uzanan üye yelpazesi, Osmanlı coğrafyası ve Türkiye'nin dostluk ilişkileri içinde olduğu diğer ülkelerle tarihsel ve kültürel bağları tarım ekseninde yeniden canlandırmaktadır. Bu, salt bir ticaret ilişkisinden öte, güven ve ortak kader bilinci inşa eden, son derece güçlü bir diplomatik kanal oluşturur.
Klasik uluslararası ilişkilerde devletler öne çıkarken, artık şehirler de bu büyük sorumluluk zincirinin önemli bir halkasıdır. Çünkü modern şehir, yalnızca tüketim merkezi değil; aynı zamanda üretim, lojistik, yenilik ve dayanıklılık merkezidir.
Tarım diplomasisi, bir ülkenin tarımsal üretim gücünü, bilgisini, teknolojisini ve kültürünü dış ilişkilerinde stratejik bir araç olarak kullanmasıdır demiştik. Ancak bu süreç yalnızca ulusal hükümetlerle sınırlı değildir. Tarım, doğası gereği yerel bir faaliyettir; iklim, toprak, coğrafya ve insan faktörüne sıkı sıkıya bağlıdır. Bu yüzden şehirlerin ve yerel yönetimlerin diplomatik aktörler hâline gelmesi, tarım diplomasisinin etkinliğini artırır.
Tarım Şehirleri Birliği, tam da bu noktada devreye girer. Konya, Bursa, Samsun, Gaziantep, Erzurum, Kocaeli gibi tarımsal kimliği güçlü şehirlerin bir araya gelerek uluslararası ölçekte iş birliği yapması; tarımın “yerelden küresele” taşınmasını sağlar.
Böylece şehirler, sadece üretim yapan yerler değil, aynı zamanda tarımsal bilginin, iyi uygulamaların ve insani değerlerin uluslararası dolaşımını sağlayan diplomatik merkezler hâline gelir.
Dünya artık “gıda üzerinden şekillenen” bir jeopolitiğe tanıklık ediyor. İklim krizi, su kıtlığı, tarım alanlarının azalması ve nüfus artışı, ülkeleri gıda egemenliği konusunda ciddi stratejiler geliştirmeye zorlamıştır. Bu durumda, tarımsal üretim kadar, tarımsal işbirliği ağları da stratejik bir önem kazanmıştır.
AGRICITIES, tam bu noktada şehir diplomasisiyle tarım diplomasisini kesiştiren bir model sunar.
Birliğin temel hedefleri —tarımsal tecrübe paylaşımı, bilgi ve teknoloji transferi, ortak proje yürütme, tarımsal desen tespiti, kuraklıkla mücadele, coğrafi işaretli ürünlerin korunması— aslında klasik diplomatik faaliyetlerin “tarımsal” karşılığıdır.
Bu yönüyle AGRICITIES, sadece belediyelerin teknik birliği değil, aynı zamanda tarım diplomasisinin kurumsal bir platformudur. Tarım diplomasisi literatürüne yerel boyut kazandıran, “şehir merkezli gıda diplomasisi”nin öncülerindendir. AGRICITIES
Modern diplomasi, yalnızca güç ilişkileriyle değil, bilgi transferiyle de şekilleniyor. Tarım Şehirleri Birliği, üyeleri arasında “tarımsal bilgi diplomasisi”ni inşa eder.
Bu bilgi diplomasisi üç temel unsura dayanır:
Teknik Bilgi: Akıllı tarım, organik üretim, iyi tarım uygulamaları, su yönetimi, toprak verimliliği ve dijital tarım sistemleri gibi teknik konularda ortak Ar-Ge projeleri geliştirilir.
Yönetim Bilgisi: Belediyelerin tarım birimlerinin kurumsal kapasitesini artıracak yönetim modelleri paylaşılır.
Kültürel Bilgi: Tarımın yerel kültürle, gastronomiyle, geleneksel üretim yöntemleriyle ilişkisi korunur ve bu kültürel miras, medeniyet diplomasisinin bir parçası olarak sunulur.
Bu süreç, şehirlerin “diplomasi” unsurlarını güçlendirir. Her şehir, kendi tarımsal kimliğiyle dünyada tanınır; örneğin Konya tahılın, Şanlıurfa isotun, Bursa ipeğin, Gaziantep fıstığın, Erzurum hayvancılığın diplomatik temsilcisi hâline gelir.
Gıda Güvenliği ve İnsani Diplomasi Boyutu
Tarım diplomasisinin en güçlü yönlerinden biri, gıdayı bir “barış aracı” olarak kullanabilmesidir.
AGRICITIES’in faaliyet alanları —kuraklık, yoksulluk ve açlıkla mücadele, tarımsal yardımlar, sürdürülebilir üretim modelleri— doğrudan insani diplomasiyle ilgilidir.
Birlik, özellikle Afrika ve Asya ülkeleriyle işbirlikleri geliştirerek, Türkiye’nin insani diplomasi kapasitesine katkıda bulunur.
Tarım ürünlerinin küresel ticarette değer kazanması, artık sadece üretimle değil, markalaşma ve kimlik inşasıyla mümkün. AGRICITIES, bu anlamda tarımsal kimliği bir diplomasi aracına dönüştürür.
Coğrafi işaretli ürünlerin tespiti, yerel bitki desenlerinin korunması, bölgesel tarım potansiyelinin envanteri gibi faaliyetler, şehirlerin kültürel diplomasi kapasitelerini güçlendirir.
Bir ülke yalnızca politik değerleriyle değil, aynı zamanda sofrasındaki ürünlerle de dünyada yer edinir. Türk mutfağının bereketi, tarımsal üretimin çeşitliliğiyle doğrudan bağlantılıdır. Türk mutfağının bereketi, Anadolu’nun toprak hafızasının diplomatik temsiline dönüşür.
Dolayısıyla AGRICITIES’in çalışmaları, yalnızca ekonomik değil, medeniyet eksenli bir diplomatik anlatının parçasıdır.
Tarım Şehirleri Birliği, toprağı yalnızca üretim kaynağı değil, medeniyetin taşıyıcısı olarak gören bir anlayışın ürünüdür.
Bu birlik, tarımın bereketini, şehirlerin tecrübesini ve insanın emeğini bir araya getirerek, barışa, adalete ve dayanışmaya dayalı bir diplomasi dili inşa etmektedir.
Tarım Diplomasisi Olarak Kurumsal Model
AGRICITIES, hem içerik hem de organizasyon açısından bir diplomasi modelidir.
Bu model, klasik diplomatik araçlardan farklı olarak;
Çok merkezli ,
Katılımcı ve yatay ilişkiler kuran,
Teknik bilgiye dayalı,
İnsani ve kültürel değerlerle harmanlanmış
bir diplomatik zemindir.
Gıdanın siyasallaştığı, açlığın bir silah olarak kullanıldığı çağımızda AGRICITIES, “gıdayı silah değil, barış aracı kılmak” isteyen ülkeler için örnek bir modeldir.
Dolayısıyla Tarım Şehirleri Birliği, sadece belediyelerin ortak platformu değil; insanlığın ortak vicdanına seslenen bir diplomatik misyondur.
Toprağı emanet, üretimi ibadet, paylaşımı ise kardeşlik gören bir anlayışla; Türkiye, tarım diplomasisini medeniyet diplomasisine dönüştürme yolunda emin adımlarla ilerlemektedir.
Bugün dünya, gıdayı silaha, tohumu siyasete dönüştürürken, Türkiye bugün sahip olduğu mirasla “gıdanın adaletini” konuşabilir. Bu, sadece strateji değil, medeniyetin ahlâkî hafızasının diplomasiye tercümesidir
AgriCities, işte tam bu nedenle vardır;
ve bu nedenle her geçen gün daha fazla şehir bu birlik etrafında buluşmaktadır.
Hepinizi bu ortak akıl yolculuğuna, bu şehirler arası dayanışma ağına, bu bereketli geleceğin inşasına davet ediyorum.
Teşekkür ederim.


Hen�z Yorum yok