MAHMUT ALİ CENGİZ KÖROSMANOĞLU

-YENİ- TARIM DİPLOMASİSİ

TARIM DİPLOMASİSİ

“Gıdayı Silah Değil, Barış Aracı Kılmak: Tarım Diplomasisinin Ruhu”

Devletler barış ortamında başka devletlerle irtibat ve ilişki kurarlar. Birincil maksat kendi ülkelerinin kalkınması ve gelişmesidir. Tarım da, tarih boyunca devletlerin doğrudan dış politika aracı olarak kullandığı bir yöntemdir. Burada gıdanın bir silah olarak mı kullanacak yoksa bir ilişki araç mı olarak kullanacak bu ülkelerin potansiyeli ve gelecek perspektifi ile alakalı bir durumdur.

Diplomasi, en yalın anlamıyla “uzlaşı için müzakere sanatı”dır. Devletlerin çıkarlarını korumak, uluslararası dengelerde yerini belirlemek ve küresel meselelerde söz sahibi olabilmek için kullandıkları en etkili araçtır. Türk Dil Kurumu diplomasiyi “bir devletin başka bir devleti nezdinde temsil etme sanatı” olarak tarif ediyor. Aslında burada bir inceliğe de işaret eder: Bu sanat, bilgi kadar nezaket, strateji kadar sabır ister.

Günümüzde diplomasi artık yalnızca siyasî ve askerî meseleleri kapsamıyor. Kültürden enerjiye, sağlıktan eğitime kadar genişleyen diplomasi alanlarına bugün bir yenisi daha eklenmiştir: tarım diplomasisi. Çünkü dünya artık biliyor ki, açlık bir güvenlik sorunudur; gıda bir stratejik silahtır; toprak ve su ise gelecek yüzyılın en kritik diplomatik kozlarıdır.

Tarım diplomasisi, bir ülkenin tarımsal üretim gücünü, bilgi birikimini, gıda kaynaklarını ve teknolojisini dış politika aracı olarak kullanmasıdır.

Soğuk Savaş sonrası dönemde enerji diplomasisi nasıl küresel siyasetin yönünü belirlemişse, 21. yüzyılda tarım diplomasisi de gıdanın jeopolitiğini belirleyen temel faktörlerden biri hâline gelmiştir. Küresel iklim krizi, su kıtlığı, artan nüfus ve şehirleşme oranı, tarımsal üretimi stratejik bir güvenlik meselesine dönüştürmüştür. Dolayısıyla artık ülkeler sadece enerji ve savunma alanında değil, tarımda da “ulusal güvenlik stratejisi” geliştirmek zorundadır.

Tarım diplomasisi bu anlamda, “gıdayı silah değil, barış aracı olarak kullanma” anlayışının bir yansımasıdır. Bir ülke, gıda üretim kapasitesiyle sadece kendi halkını değil, dost ve müttefik ülkeleri de destekleyebilir; insani yardımlarda bulunabilir; kıtlık ve açlık çeken bölgelere el uzatarak hem yumuşak gücünü artırır hem de küresel vicdan diplomasisi geliştirir.

Tarım Diplomasisinin Temel Amaçları ve Hedefleri

1. Tarımsal Ticareti Geliştirmek:

Her ülke halkının gelir seviyesini yükseltmek için çalışır. Bunun için fazla üretim yapar ve kendi ihtiyacı dışındaki ürünleri satmak ister bu da gayet doğal bir süreçtir. Tarım diplomasisi bunun için uygun bir zemin hazırlar. Bu ortamdan istifade ile ihracat için yeni pazarlar açılır veya var olan pazarlar genişletilir.

Diğer ülkelerle tarım ürünleri ticaretinde gümrük vergilerini ve tarife dışı engelleri (sağlık standartları, kotalar vb.) kaldırmak veya azaltmak için anlaşmalar yapılır.

Ülkenin tarım ürünlerine yönelik haksız ticaret uygulamalarıyla (damping gibi) mücadele etme zemini doğar.

İhracatta karşılaşılan tarife dışı engelleri (sağlık, standart vb.) diplomasi yoluyla aşılması hedeflenir.

Aynı zamanda diplomasi sayesinde yurt dışında tarımsal yatırım fırsatları oluşturulur (örneğin, tarım arazisi kiralama veya satın alma).

2. Gıda Güvenliğini Sağlamak:

Bir ülkenin en temel hedefi, kendi vatandaşlarını doyurabilmesidir. Tarım diplomasisi, gıda ithalatında dışa bağımlılığı azaltmak veya güvenilir tedarikçiler bulmak için kullanılır. Aynı zamanda, kıtlık veya küresel krizlerde gıda arzını garanti altına almayı amaçlar. Gıda güvenliğinin sağlanamaması, iç istikrarsızlığa ve dolayısıyla ulusal güvenlik tehditlerine yol açabilir. Bundan dolayı stratejik gıda stoklarının yönetimi konusunda işbirliği yapmak gerekmektedir.

3. Küresel Gıda Arzında Söz Sahibi Olmak ve "Yumuşak Güç" Unsuru Olarak Kullanmak:

Bir ülkenin tarımsal markaları, ürünleri, gastronomisi ve üretim kültürü; kültürel diplomasiyle birleşerek ülkenin imajını güçlendirir. Bu imaj bize başka ülkelerle iyi ilişkiler kurmamızın önünü açar.

Önemli bir gıda ihracatçısı olan ülkeler (ABD, Rusya, Brezilya, Kanada, Avustralya gibi) bu güçlerini diplomatik bir koz olarak kullanabilir. Örneğin, bir ülkeye gıda ihracatını artırarak ilişkileri iyileştirebilir veya bir yaptırım aracı olarak ihracatı kısıtlayabilir. Rusya – Ukrayna savaşında bunu hep beraber gördük.

Gıda yardımı yaparak veya tarımsal know-how (bilgi birikimi) transfer ederek uluslararası itibar ve nüfuz kazanılabilir.

4. Bitki ve Hayvan Sağlığını Korumak:

Ülkeler arasında hayvan hastalıklarının (şap, kuş gribi vb.) ve bitki zararlılarının yayılmasını önlemek için işbirliği yapılır.

Karşılıklı olarak sağlık sertifikalarını ve standartlarını tanımak.

5. Sürdürülebilir Tarım ve İklim Değişikliği ile Mücadele:

Su kıtlığı, toprak bozulması ve iklim krizi gibi küresel sorunlara karşı ortak tarım politikaları geliştirmek gerekiyor. Tarımın karbon ayak izini azaltmak, kuraklıkla mücadele tekniklerini geliştirmek ve yeşil mutabakata uyum sağlamak için uluslararası koordinasyon kurulur. Bu mücadele ortak yapılırsa ve herkes dahil olursa bir anlam kazanıyor. Tek bir ülkenin mücadelesi yetersiz olacak, sonuca ulaşılmayacaktır.

6. Tarım Teknolojilerini Paylaşmak:

Bilimsel bilgi, tohum, sulama sistemleri ve dijital tarım teknolojileri diplomatik bir işbirliği alanı hâline gelebilir.

Tarım Diplomasisinin Aktörleri

Tarım diplomasisi sadece devletlerin dışişleri bakanlıklarının değil, çok sayıda farklı aktörün bir araya geldiği karmaşık bir alandır. Devletler, uluslararası örgütler, özel sektör, sivil toplum kuruluşları ve yerel yönetimler bu sürecin parçasıdır.

1. Devletler:

Tarım bakanlıkları ile dışişleri bakanlıkları arasındaki koordinasyon sayesinde tarımsal ticaret anlaşmaları, gıda yardımları ve teknik işbirlikleri yapılır. Bu hedeflere ulaşmak için devletler çeşitli araçlar kullanır:

İkili ve Çok Taraflı Anlaşmalar: Serbest ticaret anlaşmaları içindeki tarım ürünleriyle ilgili maddeler, Gümrük Birliği anlaşmaları, hayvan ve bitki sağlığı anlaşmaları yapılır.

Resmi Diplomatik Temsilcilikler: Büyükelçilikler ve ticaret müşavirlikleri, bulundukları ülkelerde tarım diplomasisinin birincil yürütücüleridir. Fuarlara katılımı organize eder, pazar araştırması yapar, yerel yetkililerle ilişkileri yönetirler.

Kalkınma Yardımları ve Teknik İş Birliği: Gelişmekte olan ülkelere tarım alanında eğitim, danışmanlık, teknoloji ve finansman sağlanması. Türkiye'nin TİKA (Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı) aracılığıyla yaptığı projeler buna örnektir.

Uluslararası Fuarlar ve Sergiler: Ürünlerin tanıtıldığı, iş bağlantılarının kurulduğu ve ülke imajının güçlendirildiği platformlar (örneğin, Antalya’daki GROWTECH).

Gıda Yardımları: Acil durumlarda yapılan insani yardımlar ve uzun vadeli kalkınma programlarının bir parçası olarak sağlanan gıda destekleri.

Hükümetler Arası Toplantılar ve Zirveler: G20 Tarım Bakanları Toplantısı, Dünya Gıda Zirvesi gibi etkinlikler, politikaların koordine edildiği ve taahhütlerin verildiği forumlardır.

2. Uluslararası Kuruluşlar:

FAO (Gıda ve Tarım Örgütü), WFP (Dünya Gıda Programı), IFAD (Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu) gibi kurumlar, küresel tarım diplomasisinin ana zeminidir.

3. Yerel Yönetimler:

Özellikle “tarım şehirleri” gibi yerel birimler, uluslararası tarımsal ağlarda aktif rol üstlenir. AgriCities- Uluslararası Tarım Şehirleri Birliği bu anlamda bu amaca matuf bir organizasyondur. Konya, Bursa, Şanlıurfa gibi şehirlerin tarımsal tecrübeleri ve belediye bazlı diplomatik faaliyetleri buna örnektir.

4. Akademi ve Sivil Toplum:

Üniversiteler, tarım araştırma enstitüleri ve üretici birlikleri bilgi diplomasisiyle sürece katkı sağlar.

Türkiye’nin Tarım Diplomasisi Potansiyeli

Türkiye, tarım diplomasisini hem bölgesel hem de küresel düzeyde etkin bir şekilde kullanma potansiyeline sahiptir.

Coğrafi ve İklimsel Çeşitlilik: Farklı iklim kuşaklarına sahip olması, çok çeşitli tarım ürünlerinde kendine yeterlilik veya ihracat potansiyeli sağlar. Bu da tarım diplomasisi için çok önemli bir potansiyeldir.

Tarihsel ve Kültürel Bağlar: Selçuklu devleti ve Osmanlı İmparatorluğu'nun mirası, Orta Doğu, Balkanlar, Kafkasya ve Kuzey Afrika'daki birçok ülke ile tarihsel ve kültürel bağlar kurmuştur. Bu bağlar, tarım diplomasisi için doğal bir zemin oluşturur.

Stratejik Konum: Avrupa, Asya ve Afrika arasında bir köprü olması, tarım ürünleri ticaretinde lojistik bir avantaj sağlar.

Geleceğin savaşlarının petrol ya da gazdan değil, su ve gıdadan çıkacağı sıkça dile getiriliyor. Bu nedenle tarım diplomasisi, bir yönüyle “geleceğin barış diplomasisi”dir. Gıda, su, toprak ve iklim arasındaki ilişki, uluslararası düzenin yeniden şekillenmesinde belirleyici olacaktır. Tarım diplomasisi bir anlamda ülkelerin ellerini güçlendiren bir koz olarak kabul edilebilir. Ama bu toprakların üzerinde yaşayan insanların gıdaya ahlaki anlamlar yüklediği de bir gerçektir. "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" mottosunu hayat görüşü olarak kabul eden bir medeniyetin çocukları gıdayı bir silah olarak görmez. Bu anlamda; adalet, paylaşım, bereket ve merhamet gibi kavramlar, sadece kültürel değerler değil, yeni bir diplomatik dilin temelini oluşturabilir.

Bu bağlamda Türkiye, tarihsel, coğrafi ve kültürel avantajlarını kullanarak hem bölgesel hem de küresel düzeyde etkin bir tarım diplomasisi geliştirebilir. Türkiye’nin “medeniyet diplomasisi” yaklaşımının bir uzantısı olarak tarım diplomasisi, yalnızca çıkar temelli değil, değer temelli bir dış politika aracıdır.

Tarım diplomasisi, yalnızca toprak, ürün veya ticaret meselesi değildir; insanlığın ortak geleceğine, gıdanın adil paylaşımına, doğayla barışık bir üretim anlayışına dayanan bir medeniyet tasavvurudur.

Bu bağlamda tarım diplomasisi, “insanı merkeze alan üretim, adaleti esas alan paylaşım ve bereketi hedefleyen bir kalkınma modeli” olarak görülmelidir. Gıdanın diplomasi diliyle barışa, dayanışmaya ve sürdürülebilirliğe dönüşmesi, 21. yüzyılın en anlamlı diplomatik kazanımı olacaktır.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri