- 17 Şubat 2025 - NEDEN ŞİİR YAZIYORUM
- 30 Eylül 2024 - DÜNYA MEZBAHANESİNDE MÜSLÜMAN KOYUNLAR
- 09 Ağustos 2024 - CÜBBELİ AHMET & YAHYA SİNVAR
- 08 Haziran 2024 - YAĞMALANMIŞ NİNNİLERE UYANMIŞ ÇOCUK
- 07 Mayıs 2024 - KONGO’DAN GAZZE’YE BATININ DEMOKRASİ ŞARLATANLIĞI
- 18 Nisan 2024 - ACZİYETİMİZİ İRANLA GİZLEMEK
- 03 Nisan 2024 - KAVANOZU KİM SALLADI ?
- 27 Şubat 2024 - 27 ŞUBAT 28 ŞUBATTAN BÜYÜKTÜR
- 17 Şubat 2024 - “HER EYLEM YENİDEN DİRİLTİR BENİ”
- 08 Şubat 2024 - ASIM’IN NESLİNDEN SKİBİDİ TOİLET NESLİNE
- 06 Şubat 2024 - RAMAZAN HOCANIN ŞEHADETİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
- 10 Mart 2022 - İsrail Terör Devleti Değildir.
- 02 Mart 2022 - “Üç Günlük Boş Dünya” Demenin Astro Fizikçesi
- 12 Mayıs 2021 - Kudüs'ü Erbakanca Sevebilmek
- 10 Mayıs 2021 - Gündelik Siyaset Girdabı
- 28 Nisan 2021 - Soykırımcı Amerika'ya Bak Sen!..
- 25 Nisan 2021 - Doğu Türkistan Sessizliğinin Sebebi Hikmeti Nedir ?
- 27 Şubat 2021 - ERBAKAN'ın Mirası
- 10 Şubat 2021 - İslamda Muhafazakârlık Varmı?
- 20 Ocak 2021 - Amerikan Rüyası
- 26 Aralık 2020 - -YENİ- Milli Piyango Bu Senede Harammış !!
- 06 Aralık 2020 - İçten İçe Yenilmek
- 20 Kasım 2020 - Kavramlar Arasındaki İnce/Kalın Çizgiler
- 30 Ekim 2020 - Sosyal Medyanın Kurt Adam Hikayesi !
EMİN GÖNEN
-YENİ-EBU UBEYDE BİR AYNADIR
EBU UBEYDE BİR AYNADIR
İşte yine bir şehit haberinin ateşiyle yüreğimiz tutuştu. Gönlümüz hüzün rüzgarlarıyla savruldu. Belki aylar önce en fazla 3 ya da 4 yaşındaki kızı da dahil olmak üzere tüm ailesiyle birlikte şehit edilen Ebu Ubeyde’den bahsediyoruz tabi ki. O da masum ve mazlum şehitler kervanına dahil olmuş oldu böylece. Geride o davudi sesiyle ümmetin ve tüm insanlığın çürümüş vicdanını ayağa kaldırmak için haykırdığı anların öksüz hatırası kaldı. Zamanın fitnesi ve tüm kirlenmişliğiyle bilmem kaç yüze, kaç kimliğe bölünmüş insanların gerçek yüzlerini ortaya çıkarmak için kendi yüzünden ve kendi isminden vazgeçti ilk olarak. Ödediği ilk bedel buydu belki. Sonra da tüm ailesini ve kendi canını feda etti bu uğurda. Kendinden öncekiler gibi ve kendinden sonra bu davaya canını adayanların o müstakbel encamı gibi. Onlarınki sadece kaçınılmaz bir kader değil, bilinçli, cesur, yiğit ve gözü pek bir tercihti. Onlar bu adanmışlığı bu feda edilmişliği kendi seçti
Peki ya biz ne yapabildik bu insanlık imtihanında. Neyi feda ettik. Hangi bedeli ödedik. Bu vicdan terazisinde kaç okka geldi hayıflanmalarımız. Aslında her şehit bir tokattır köhnemiş dimağımıza. Her şehit bir ikaz levhası puslu yolumuza. Her şehit bir el feneri karanlık yolumuza. Her şehit ötelerden bir haberci bir öğretmendir bize işin kaçınılmaz sonunu hatırlatan.
Peki bu nurlu öğretmenlerden neyi öğrendik biz. Şeyh Ahmet Yasin “Yarab ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum.” Dedi anlamadık. Ebu Ubeyde "Ey İslâm dünyasının liderleri, partileri ve âlimleri! Siz bizim kıyamet günü hasımlarımızsınız." Dedi kalbimiz titremedi. Ne “Benim evlatlarımın kanı ümmetin kanından daha değerli değildir.” Diyen İsmail Haniye’den ders aldık ne “Yatağımda yaşlı develer gibi ölmekten korkuyorum.” Diyen Yahya Sinvar’dan. Peki nedir bizi harekete geçirecek olan şey. Ümmetin başındaki bu öğrenilmiş çaresizlik lanetini ne yok edecek.
Kabul edelim hiçbirimiz bu ihlas ve samimiyet turnusolundan alnımız ak çıkamadık. Kaçımız alnımızın bu karasıyla yüzleşmeye gerçekten cesaret edebiliyor. İşte yılbaşı geldi. Bizler bu yılbaşında noel ağacı süslemiyor oluşumuzla kendi nefsimizi vicdanen Müslümanlığın en üst noktasına konumlandırırken, kaçımız çoluk çocuk vahşice katledilen ümmete sırtımızı dönmüşlüğümüzün muhasebesini yapabiliyoruz.
İmzalanan sözde barıştan sonra kana susamış vampirler, yüzlerce defa anlaşmayı bozmuşken garantör ülkelerden ve bu ülkelerin liderlerinden somut birer adım talebi olmayan ve hatta bundan özenle kaçınan gösteriler, eylemler, basın açıklamaları, mitingler, kınamalar bu saatten sonra artık insanların kendi vicdanlarını aldattığı bir vicdan dolandırıcılığından öteye gitmeyecektir.
Evet Ebu Ubeyde bir aynadır. Kendi inancının, kendi inanmışlığının, kendi samimiyetinin, kendi merhametinin, kendi insanlığının, kendi mücahitliğinin boydan boya endamını görmek ve kalibresini ölçmek isteyen varsa Ebu Ubeyde’ye ve diğer şehitlere baksın. Onlar tüm bu değerlerin bizdeki en net röntgenini çekiyorlar.
Artık kof sızlanmaların, ahların, vahların, nutukların zamanı geçmiştir. Bu vesileyle daha önce Filistinli mazlumların dilinden yazdığım bir şiiri sanki Ebu Ubeyde ve tüm şehitlerinden dinliyormuş gibi okumanızı istirham istiyorum.
SÜKUTUN KURŞUNU
Vurulmuşsa kalbim, ten yarasını
Dağlasan da olur dağlamasan da...
Başına çaputtan yas karasını
Bağlasan da olur bağlamasan da...
Akrep bir takvime çakıldı zaman
Sükutun bir kurşun, ömrümü vuran
Şimdi bin eyvahla bakıp arkamdan
Ağlasan da olur ağlamasan da...



Henüz Yorum yok