MEHMET TOPUZ

-YENİ- SİYASİ COĞRAFYA’YA DAİR MEVZULAR…

SİYASİ COĞRAFYA’YA DAİR MEVZULAR…

Dünya siyaset arenasında etkili olan ülkeler nezdinde duruma bakıldığında yanlış bir zihniyetin tarihsel bağlamından insanlık ciddi anlamda yara almakta. Derdiniz ne? Sorusunu bu anlamda sorma niyetinde de değilim. Dertleri insanlığa dert olma gibi bir amacı taşıyor.

Dünya ülkelerinin demografik yapısı ciddi bir ayrımın eşiğinde olmuştur her daim. Bu eşik aslında ABD içinde geçerli olduğu kadar diğer ülkelerin içerisinde çok uluslu devletlerin bakiyesi niteliğinde bir yapıya sahip. Devşirme bir anlayış ile yerli olan bir anlayış arasında iskân politikası, coğrafi keşifler adı altında yapılan göçler, ekonomik vaatleri beraberin de getirmiştir. Ve sonuçta ulus devlet anlayışı 1. Dünya savaşının batılı ülkeler tarafından yeraltı kaynaklarının paylaşımı gibi konular ve buradaki anlaşmazlıklar yeni savaşları beraberinde getirdiği gerçeğini bilmeyeniniz yoktur.

Buradaki temel yapı harcı maalesef batılı ülkelerde “ekonomi” olmuştur. Batılı ülkelerde kendi ülkelerinin dağılma riskini ortadan kaldırmak düşüncesiyle kendi ekonomik kaynakların yetersizliğinden kaynaklı olarak, başka milletlerin topraklarına göz dikmişler; masum olmayan bu anlayışın gerçekleştirilmesi için devletlerin bağımsızlığını hiçe sayarak bir takım aparatlarla iç savaş çıkarma girişimleri, dünyanın en zengin kıtası olan Afrika kıtasının ne hale düşürüldüğü, malumunuz. Bunlar sosyal medyadan tutun birçok alanda geçmişte olduğu gibi güya demokrasi getireceğini iddia eden sonrasında kan ve gözyaşını merkeze alan bir zihniyetten bahsediyorum.

İngiliz oyunları, İsrail denilen şer şebekesinin aklınca arzı mevud düşünce ve eylemleri, Afrika kıtasının sömürülmesini isteyen batılı devletler… Orta Asya’ya doğru kayan gücün farkında olan batılı devletlerin çalışmaları… ABD denilen ülkenin Güney Amerika kıtasında petrol sömürü düzeni, daha birçok mevzu… Siyasi coğrafyanın etki alanı, tarihsel ve günümüz politikasında yerini korumaya devam ediyor. Suriye de, Afrika kıtasının kuzeyinde güya Arap baharı adı altında yapılan savaşlar ve gözyaşı, paylaşımları da beraberinde getirdi.

Unutuldu mu? Bilmiyorum. Daha düne kadar savaştan ailesini ve çocuklarını kurtarmak isteyen insanlar göç yolları üzerinden batıya doğru giderken, Akdeniz sularında botları batırılarak ölüme terk edildi. Yakın bir tarihten bahsediyorum. İnsan cesetlerinin kıyıya vurduğu o günleri hatırlarsanız, ben bu anlamda batının Filistin hususunda masum olduğunu ve bu anlamda masum düşündüğünü sanmıyorum.

Tabi burada şunu konuşmak gerekecek. Uyanık olmak. “Su uyur; düşman uyumaz.” İlimle, bilgiyle, bilimle, ferasetle ve basiretle durumu anlamak ve kavramak gerekecektir. Geçmişe bakıp geleceğe yön vermemiz gerektiği kanısındayım bu anlamda. Çünkü İsrail denilen, lobilerle ayakta durmaya çalışan bir terör devletinin batının aparatları ile ne yapmaya çalıştığını, insanlığa karşı işlediği suçlara rağmen dünyanın sessizliğine hepiniz şahitsiniz.  Ve bu sessizlik hayra alamet değil.

Fakat unutulan yönü itibariyle iflas bayrağını çekmeye yakın olan batı, bu durumu lehine döndürmek amacıyla, olmayan itibarını korumak derdi ile saldırganlığını, ne yazık ki iş tuttuğu Yahudiler ile birlikte gelecek yüzyılda kendilerine yer bulacaklarını da pek sanmıyorum.

Batılıların kurduğu Hristiyan birliği kulübü ile dağılmayı önlemeye yönelik oluşturdukları cemiyetlerin günümüz dünyasında artık bu anlamda pek kıymeti de kalmamıştır. Çağın getirdiği ruh, batının oluşturduğu kendi mezhepsel krizleri, Hristiyan birliği içerisindeki varoluşsal durumu, işlevselliği yönü itibariyle gelecekte yeni arayışlara kapı aralayacaktır. Dünya siyaset arenasında güvenilirliğini yitirmiş bir batı resmi öne çıkmaktadır.

Sağlıcakla kalın…

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri