- 09 Temmuz 2025 - TARLA SÜRÜLÜYOR… ASIL HEDEF TÜRKİYE Mİ ?
- 09 Mart 2024 - YENİ BİR DÖNEM BAŞLIYOR. “GAZZE’DEN ÖNCE – GAZZE’DEN SONRA”
- 03 Eylül 2023 - 15 Temmuzu Tersinden Okumak!
- 16 Mayıs 2023 - Kral Çıplak !
- 04 Mayıs 2023 - Akparti Listesi-Hulusi Akar-Ayşe Böhürler-Şaban Çopuroğlu
- 23 Ocak 2023 - Hz. İsa'nın Tasvirinin Yırtılmasına, Ceza Olarak Kilise Önünde Yüz Sopa Vuruldu.
- 13 Kasım 2022 - Rusya - Ukrayna Savaşı Ne Zaman Biter ?
- 05 Eylül 2022 - Savaşma ! Sabret !
- 13 Temmuz 2022 - Kurban Derisi Toplama Eylemi Bitti. Toparlanalım ... !
- 20 Nisan 2022 - Sağlık Sistemi Çöküşte mi !?
- 05 Nisan 2022 - 23 Nisan Eziyet Bayramı Olmasın !

TESBİT NAME
-YENİ- TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK SORUNU MUHALEFETİN TA KENDİSİDİR.
TÜRKİYE’NİN EN BÜYÜK SORUNU MUHALEFETİN TA KENDİSİDİR.
Bir ülkenin geleceği sadece iktidarla değil, aynı zamanda muhalefetiyle de inşa edilir.
Demokrasilerde denge unsuru olarak var olan muhalefet, yalnızca iktidarın karşısında duran değil; aynı zamanda çözüm üreten, vizyon ortaya koyan ve halkı ikna edebilen bir yapıdır. Ancak Türkiye’de uzun süredir göz ardı edilen ama artık daha fazla saklanamayacak kadar büyüyen bir gerçek var: Bu ülkenin bir numaralı sorunu, niteliksiz ve vizyonsuz bir muhalefete sahip olmasıdır.
Eskiden sol entelijansiya bir ayrıcalıktı, hatta bir kimlikti. Cumhuriyet gazetesi, okurunun cebinde taşıdığı bir duruştu. Entelektüel bir iddiası, sorgulayan bir karakteri, tartışan bir dinamizmi vardı. O dönemlerde sol düşünce, yalnızca eleştirmekle kalmaz, çözüm önerileriyle toplumu beslerdi. En azından öyle bir algı mevcuttu. Bugünse geldiğimiz noktada, muhalefet cenahı adeta kısır bir döngüye hapsolmuş durumda. Sürekli aynı kalıplaşmış cümleleri tekrar eden bir papağan gibi...
Her şeyin merkezine “Tayyip Erdoğan karşıtlığı” oturtulmuş durumda. Ne bir vizyon, ne bir strateji, ne de elle tutulur bir çözüm önerisi mevcut. Siyaset, sadece karşı çıkmakla yürütülemez. Her adımı kötülemek, her başarıyı küçümsemek, her gelişmeyi yok saymak siyaset değildir, inatçılıktır. Oysa bugünkü muhalefetin neredeyse tek motivasyonu, iktidara muhalefet etmek. Daha da kötüsü, iktidara olan bu karşıtlık zamanla devlete karşıtlığa evrilmeye başlamış durumdadır.
Bu durumun sonucunda, kamuoyunda tehlikeli bir algı oluşuyor: “AK Parti eşittir devlet.” Bu algının oluşmasında yalnızca iktidarın değil, muhalefetin de ciddi bir payı var. Zira ölçüsüz ve kontrolsüz bir muhalefet dili, karşı çıktığı yapıyı daha da merkezîleştiriyor.
Bakıyoruz, dünyanın her yerinde ülkeler net gündemlerle yol alıyor: İsrail, Amerika, Rusya, hatta Türkiye'nin kendi gündemi bile var. Peki, muhalefetin gündemi ne? Tanımlayabilen yok. Çünkü gündem yok. Sadece belli televizyon kanallarında dönen yüzler, aynı cümleleri tekrar ediyor: "İktidar kötü, Erdoğan gitsin, TOGG montaj, 5. nesil uçak kalorifer peteği, Türkiye’nin yarısı hapiste" vs... Bu yaklaşım ne inandırıcı ne de yapıcıdır.
Bu millet sadece “Kim gitsin?” sorusunu değil; “Yerine kim gelecek? Ne yapacak? Nasıl yapacak?” sorularının cevabını da arıyor. Ancak ne yazık ki muhalefet bırakın iktidarın alternatifi olmayı, kendi içinde bile bir tutarlılık sağlayamıyor. Bazen öyle çıkışlar yapılıyor ki, iktidarı eleştirirken kendilerini de yalanlıyorlar. ‘Çarşı her şeye karşı’ ruhu, muhalefetin adeta özetidir.
Oysa Türkiye’nin gerçekten iyi bir muhalefete ihtiyacı var. Yapıcı, akılcı, stratejik; iktidarı dengeleyen ve dahi zorlayan ama düşmanlaştırmayan bir siyasi anlayışa... Çünkü güçlü bir muhalefet, kötüyü düzeltir, iyiyi daha iyi hale getirir.
Şu anda elimizde kalan sadece negatiflik üreten, mağdur edebiyatı yapan, kolaycılığa kaçan, algı operasyonlarıyla ayakta kalmaya çalışan bir muhalefet bloku var. Algı var ama öneri yok. Eleştiri var ama çözüm yok.
Elbette Türkiye’nin ikinci büyük sorunu da, iktidarın bazı alanlarda kendini yenileyememesi. Sandığa gitmeyen bir AK Parti tabanı oluşmuş durumda. Artık Kalben oy veren Ak Parti tabanı, kerhen oy vermeye başlamıştır. Bu da başka bir yazının konusu…
Ama bugün öncelikli meselemiz şu: Vatandaşın sandıkta güvenebileceği, alternatif olarak görebileceği bir muhalefet yokluğu.
Ve bu yokluk, sadece siyaseti değil, toplumu da zehirliyor. Umudu tüketiyor. Alternatifsizlik, istikrarsızlığı doğuruyor.
Unutmayalım:
Bir ülkenin kaderi, yalnızca iktidarın değil, aynı zamanda muhalefetin kalitesiyle de belirlenir.
Henüz Yorum yok