- 02 Ağustos 2024 - KUDÜS’E ŞAİRCE BAKIŞ
- 26 Eylül 2023 - En Sevilen İnsan: Hz. Muhammed
- 03 Temmuz 2023 - Sevgi Dolu Yedi Güzel Adam -7- Rasim Özdenören
- 23 Mayıs 2023 - Sevgi Dolu Yedi Güzel Adam - VI -
- 18 Nisan 2023 - Elveda Diyemiyorum Ramazanım
- 18 Nisan 2023 - Reyyan Kapısından Girebilmek
- 17 Nisan 2023 - Kadir Gecesi
- 10 Nisan 2023 - Rahmet Kapılarından Girip Merhamet Yağmurlarında Islandık Mı?
- 04 Nisan 2023 - Ramazanda Olmazsa Başka Ne Zaman
- 01 Nisan 2023 - Varlık Aleminin Gözbebeği İnsan
- 28 Mart 2023 - Oruç Nasıl Tutulur ?
- 23 Mart 2023 - İlk Orucum
- 16 Mart 2023 - On Bir Aydır Beklenen
- 05 Mart 2023 - Berat Gecesi
- 15 Şubat 2023 - Miraç Gecesi
- 25 Ocak 2023 - Regaib Gecesi
- 22 Ocak 2023 - Allah'ım Recep ve Şabanı Mübarek Kıl!
- 22 Aralık 2022 - Sevgi Dolu Yedi Güzel Adam -5- Mehmet Akif İNAN
- 21 Kasım 2022 - Sevgi Dolu Yedi Güzel Adam -4- Adil Erdem Bayazıt
- 21 Ekim 2022 - Sevgi Dolu Yedi Güzel Adam -3- Nuri Pakdil
- 06 Ekim 2022 - Bir Kedi Al, Hayatın Değişsin
- 14 Eylül 2022 - Milli Eğitimden İyi Haberler
- 09 Eylül 2022 - Buz Dağının Görünmeyenleri ve Aile Eğitimi
- 01 Eylül 2022 - Sevgi Dolu Yedi Güzel Adam -2- Cahit Zarifoğlu
- 05 Ağustos 2022 - Kutlu Vakitler -6- Muharrem Ayı
- 25 Temmuz 2022 - Sevgi Dolu Yedi Güzel Adam
- 13 Temmuz 2022 - Hafıza 15 Temmuz
- 08 Temmuz 2022 - KUTLU VAKİTLER -V- Hac Ve Kurban Vakti
- 12 Haziran 2022 - Bir Kitap Oku, Hayatın Değişsin
- 26 Mayıs 2022 - Yol Sohbetleri -3- ''Arılar''
- 17 Mayıs 2022 - Sessiz Bir Okul
- 02 Mayıs 2022 - Kardeşlik İklimi: Bayram
- 01 Mayıs 2022 - Kutlu İklimden Çıkarken
- 30 Nisan 2022 - Ramazan Hikâyeleri -8-
- 29 Nisan 2022 - Ramazan Hikâyeleri -7-
- 28 Nisan 2022 - Ramazan Hikâyeleri -6-
- 27 Nisan 2022 - Kutlu Vakitler -4-
- 23 Nisan 2022 - Ramazan Hikâyeleri -5-
- 21 Nisan 2022 - Ramazan Hikâyeleri -4-
- 19 Nisan 2022 - Ramazan Hikâyeleri -3-
- 15 Nisan 2022 - Ramazan Hikâyeleri -2-
- 11 Nisan 2022 - Ramazan Hikâyeleri -1-
- 08 Nisan 2022 - Kutlu Vakitler -3- Oruç İklimi
- 31 Mart 2022 - Kutlu Vakitler -2-
- 25 Mart 2022 - Yol Sohbetleri -2-
- 07 Mart 2022 - Yol Sohbetleri -1-
- 01 Şubat 2022 - Kutlu Vakitler
- 17 Ekim 2021 - Hoş Geldin Gül Kokulu Efendim
- 18 Mart 2021 - -YENİ- Allah'ım, Yağmur Yağmasın
- 25 Şubat 2021 - O Gün Şubattı
- 17 Şubat 2021 - Yirmisekizşubattı
- 05 Şubat 2021 - Sırdaşlarımız
- 10 Aralık 2020 - Gönül Dostu
- 03 Kasım 2020 - Bosnalı
- 10 Ekim 2020 - Vahşetin Tanıkları
- 20 Eylül 2020 - Ah Bosna Ah
- 11 Eylül 2020 - O Gündü Eylüldü
- 29 Ağustos 2020 - Yiğit İnsan Ne Zaman Belli Olur?
- 07 Ağustos 2020 - Sizin Hiç Babanız Öldü mü ?
- 21 Temmuz 2020 - Direnişin Kahramanları
- 14 Temmuz 2020 - 15 Temmuz Kalkışması
- 13 Temmuz 2020 - Kalkışmanın Öncülleri
- 26 Haziran 2020 - Bulutlar Sırlarını Sergilerdi
- 18 Haziran 2020 - Ölüm Şuuru
- 09 Haziran 2020 - Ölür müsün? Öldürür müsün?
- 27 Mayıs 2020 - 27 Mayıs, Demokrasi Ve Özgürlük Adası
- 15 Mayıs 2020 - Habersiz Değilsin Allah'ım
- 27 Nisan 2020 - Pretoryanizm ve 27 Nisan E-Muhtırası
- 23 Nisan 2020 - Mübarek Ola
- 10 Nisan 2020 - Baharı Beklerken
- 02 Nisan 2020 - Algı Yönetmenleri
- 26 Mart 2020 - Tarifsiz Acılar Sardı Her Tarafımızı
- 20 Mart 2020 - Değerlerimize Dönme Vakti
- 13 Mart 2020 - Darbeler ve Darbeler (III)
- 05 Mart 2020 - Darbeler ve Darbeler (II)
- 28 Şubat 2020 - Darbeler Ve Darbeler (I)
- 20 Şubat 2020 - Tüketim Çılgınlığı (II)
- 13 Şubat 2020 - Tüketim Çılgınlığı (I)
- 07 Şubat 2020 - O Eski Kışlar (II)
- 29 Ocak 2020 - O Eski Kışlar
- 17 Ocak 2020 - Değişim Zordur
- 11 Ocak 2020 - Meritokrasi Ve Liyakat Üzerine (3)
- 02 Ocak 2020 - Meritokrasi Üzerine Bir Deneme (2)
- 11 Aralık 2019 - Meritokrasi Üzerine Bir Deneme (1)
- 03 Aralık 2019 - SENİ DE GETİRSİNLER BANA
 
                                              MUSTAFA KÜÇÜKTEPE
Sevgi Dolu Yedi Güzel Adam -8-
SEVGİ DOLU YEDİ GÜZEL ADAM VIII
Yedinci Güzel Adam
Yedinci güzel insan kimdir? Bazıları yedinci kişinin Sezai Karakoç olduğunu bazıları Nazif Gürdoğan olduğunu, bazıları Ali Kutlay olduğunu, bazıları da Hasan Seyithanoğlu olduğunu söylemektedir. Biz bu yazımızda bu güzel insanlardan kısa kısa bahsedeceğiz.
SEZAİ KARAKOÇ
Sezai Karakoç’ u birçok kişi “Mona Roza” şiiri (Muazzez Akkaya'ya yazılmıştır. Şiirin her kıtasının baş harfleri yan yana geldiğinde 'Muazzez Akkaya'nın ismi çıkar) ve “"Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine" (daha çok "Ey Sevgili” diye bilinir) şiiri ile tanınmıştır.
MONA ROZA
	Mona Roza, siyah güller, ak güller
	Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak
	Kanadı kırık kuş merhamet ister
	Ah, senin yüzünden kana batacak
	Mona Roza, siyah güller, ak güller
	Ulur aya karşı kirli çakallar
	Ürkek ürkek bakar tavşanlar dağa
	Mona Roza, bugün bende bir hal var
	Yağmur iğri iğri düşer toprağa
	Ulur aya karşı kirli çakallar
	Açma pencereni perdeleri çek
	Mona Roza seni görmemeliyim
	Bir bakışın ölmem için yetecek
	Anla Mona Roza, ben bir deliyim
	Açma pencereni perdeleri çek
	Zeytin Ağaçları söğüt gölgesi
	Bende çıkar güneş aydınlığa
	Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
	Seni hatırlatıyor her zaman bana
	Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
	Zambaklar en ıssız yerlerde açar
	Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
	Bir mumun ardında bekleyen rüzgar
	Işıksız ruhumu sallar da durur
	Zambaklar en ıssız yerlerde açar
	Ellerin ellerin ve parmakların
	Bir nar çiçeğini eziyor gibi
	Ellerinden belli oluyor bir kadın
	Denizin dibinde geziyor gibi
	Ellerin ellerin ve parmakların
	Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
	Saat onikidir, södü lambalar
	Uyu da turnalar girsin Rüyana
	Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar
	Zaman ne de çabuk geçiyor Mona
	Akşamları gelir incir kuşları
	Konar bahçenin incirlerine
	Kiminin rengi ak, kimisi sarı
	Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
	Akşamları gelir incir kuşları
	Ki, ben, Mona Roza bulurum seni
	İncir kuşlarının bakışlarında
	Hayatla doldurur bu boş yelkeni
	O masum bakışlar Su kenarında
	Ki, ben, Mona Roza bulurum seni
	Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
	Henüz dinlemedin benden türküler
	Benim aşkım sığmaz öyle her saza
	En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
	Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
	Artık inan bana muhacir kızı
	Dinle ve kabul et itirafımı
	Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
	Alev Alev sardı her tarafımı
	Artık inan bana muhacir kızı
	Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
	Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
	Birgün gözlerimin ta içine bak
	Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
	Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
	Altın bilezikler, o kokulu ten
	Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
	Bir tüy ki, can verir bir gülümsesen
	Bir tüy ki, kapalı gece ve Güne
	Altın bilezikler, o kokulu ten
	Mona Roza, siyah güller, ak güller
	Geyve’nin gülleri ve beyaz yatak
	Kanadı kırık kuş merhamet ister
	Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
	Mona Roza, siyah güller, ak güller.
EY SEVGİLİ
	Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
	Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
	Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin yortuların dışında
	Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
	Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
	Uzatma dünya sürgünümü benim
*****
	Güneşi bahardan koparıp
	Bir tuz bulutu gibi
	Savuran yüreğime
	Ah uzatma dünya sürgünümü benim
	Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
	Ayaklarımdan belli
*****
	Lambalar eğri
	Aynalar akrep meleği
	Zaman çarpılmış atın son hayali
	Ev miras değil mirasın hayaleti
	Ey gönlümün doğurduğu
	Büyüttüğü emzirdiği
	Kuş tüyünden
	Ve kuş sütünden
	Geceler ve gündüzlerde
	İnsanlığa anıt gibi yükselttiği
	Sevgili
	En sevgili
	Ey sevgili
	Uzatma dünya sürgünümü benim
*****
	Bütün şiirlerde söylediğim sensin
	Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
	Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım
	Salome'nin Belkis'ın
	Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın bellisin
	Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
	Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
	Deniz gözlerinden alir sonsuzluğun haberini
	Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
	Sevgili
	En sevgili
	Ey sevgili
	Uzatma dünya sürgünümü benim
*****
	Yıllar geçti sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta
	Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
	Çatı katlarında bodrum katlarında
	Gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
	Hep Kanlıca'da Emirgan'da
	Kandilli'nin kurşuni şafaklarında
	Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
	Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
	Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
	Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
	Ey çagdas Kudüs (Meryem)
	Ey şiirini gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
	Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
	Sevgili
	En sevgili
	Ey sevgili
	Uzatma dünya sürgünümü benim
*****
	Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
	Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
	Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
	Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
	Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
	Ölüm düsüncesinin beni sardığı şu anda
	Verilmemiş hesapların korkusuyla
	Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
	Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
	Sevgili
	En sevgili
	Ey sevgili
	Uzatma dünya sürgünüm benim
*****
	Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
	Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
	Aşk celladından ne çikar madem ki yar vardır
	Yoktanda vardan da ötede bir Var vardır
	Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
	O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
	Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
	Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
	Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
	Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
	Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
	Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
	Gögsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
	Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır
	Sevgili
	En sevgili...
	Ey sevgili...
Aslında o şair kimliğinin yanında bir mütefekkir, bir düşünce insanıdır. Diriliş öncüsüdür. Kıyamet aşısı aşılayandır. O mütevazi bir derviş, alçakgönüllü bir yazar, herkesin sevdiği bir siyasetçidir.
Yeni aramızdan ayrılan Rasim Özdenören, Sezai Bey’e “yedinci güzel adam kimdir” diye sormuş “biri sensin biri ben.” cevabını almıştır. Sezai Karakoç 22 Ocak 1933 tarihinden Diyarbakır’da dünyaya geldi. 1944 yılında Maraş Ortaokulu'nda parasız yatılı olarak okudu. İkinci yeni şiirinin önde gelen ismi Sezai Karakoç 1947-1950 yılları arasında Gaziantep Lisesi’nde yatılı okudu ve felsefe dersine ilgi duydu. Üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde başladı 1955'te fakültenin Maliye Bölümünden mezun oldu. İstanbul'da Diriliş Yayınları ve "Diriliş" dergisini kurdu. 1990 yılında "güller açan gül ağacı" amblemiyle Diriliş partisini kurdu. Ancak parti iki kez üst üste seçimlere katılmadığı için yasa gereği 19 Mart 1997’de kapatıldı. Karakoç, 23 Nisan 2007’de tekrar kurduğu Yüce Diriliş Partisi(YÜCE DİRİP)’nde genel başkanlık yaptı. 16 Kasım 2021 tarihinde İstanbul'da vefat etti. 17 Kasım 2021'de Şehzadebaşı Camiinde öğle namazını müteakip defnedildi.
“Yargımı daha ilk baştan söyleyeyim: Sezai Karakoç, büyük bir şair. Ama o, şair olmakla yetinmez, aynı zamanda düşünürdür, parti başkanıdır, yayıncıdır. İslamcı şiirin heceye hapsolup tıkandığı noktada zuhur etmiş, yetinmemiş, şiir alanında yetiştirdiği birçok ‘mürid’ini, kurduğu partiyle politik tavır almaya da yönlendirmiştir.
Bu kadar genci yetiştirmek için Diriliş dergisini günlük, haftalık, aylık olarak, kesintilerle yayımlamıştır. Dergi, bir ‘edebiyat’ dergisi olmaktan öte, bir düşünce, bir misyon dergisi olmuş, Necip Fazıl’ın Büyük Doğu’sundan almış olduğu bayrağı ileri taşımış, dağıtım zorluklarına rağmen, gönüllü gençlerle belli noktalara ulaşabilmiştir.
Derviş tıynetli olan Sezai Karakoç, düşünce kozasını örerken, kimseyle polemiğe girmez, müthiş alçakgönüllüdür. Bu bakımdan ona çağdaş bir ‘melami’, mala mülke değer vermeyişi nedeniyle ‘kalenderi’ de diyebiliriz.
O, bütün Melâmî-Kalenderîler gibi lüksten, gösterişten, kibirden, bencillikten uzak, erdemli bir insan olarak, Diriliş dergisiyle, kitaplarıyla düşüncelerini serdetmiş, kendi köşesinde, öne çıkmaktan utanır bir halde yaşamıştır.
Düşüncelerini açıklarken, konjonktürün rüzgârından etkilenmemiş, inandığını, hiçbir güce dayanmadan, hiçbir güce taviz vermeden dillendirmiştir. O, bütün Melâmiler gibi ‘ben’ini (ego) silip yok etmiştir! Denilebilir ki O, XII. yüzyıldan elimizde kalan son ‘derviş’tir!”( https://fikirturu.com/insan/son-dervis-sezai-karakoc/)
“Şiirin iki temel görevi olduğuna vurgu yapan Sezai Karakoç’a göre şiir, ruh ve zihin terbiyesinde fonksiyonel bir görev icra edebilir. Çünkü gerçek bir sanat eserinin insanı değiştireceğini, çarpıp büyüleyeceğini, metamorfoza uğratacağını öne süren Karakoç’a göre, “Büyük bir şiiri okumadan önceki insan ile okuduktan sonraki insan arasında bir fark vardır”. Bu nedenle Karakoç, Diriliş düşüncesinin temel kavram ve argümanlarını şiirinde de öne çıkarır. Dolayısıyla onun şiirinde, düşünce yazılarında inşâ etmek istediği “Diriliş insanının” temel niteliklerini aynı şekilde buluruz.
Şiirin ikinci görevi ise, Promete sanatı denilen moral ödevi yerine getirmesi yani kötülüklere başkaldırma işlevi görmesidir. Tarihî-sosyolojik bir bakış açısıyla medeniyet unsurlarını bütünsel olarak irdeleyen Karakoç, şiirinde eleştirel bir bakış açısını daima korur. Batı medeniyetinin ve modernizmin açmazlarını sorgulama, teknik, yabancılaşma ve nihilizm gibi problemlere dikkat çekme gibi düşünce eserlerinde işlediği konulara şiirinde de aynı şekilde yer vererek eleştiri ve protestosunu şiirine yükler.
Sezai Karakoç şiirinde “estetik aşama” ve “hakikat aşaması”, birbirini olumlayan ve besleyen iki akıntı olarak yanyana devam eder. Bu iki katmanın temel karakteristiği, algının daima bir metafizik boyuta gönderme yapmasıdır. Şiirdeki poetik ben, daha ilk ürünlerinde “Ben öteliyim” vurgusunu öne çıkarır. Karakoç’un sıklıkla dile getirdiği bu yaklaşım, “Yağmur Duası”nda, “Bana ne geldiyse geldi yukarıdan” dizesinde benzer şekilde vurgulanır. Nitekim ilerleyen “sağnak “sürecinde de şairin sesinin “öte”ye ait bir tonu korumaya dikkat ettiğini söylemek mümkündür. Bu hassasiyet en veciz ifadesini “Kalbimde Allah’ın elleri durur” dizesinde bulur.
Karakoç şiirine dingin üslûp ve tamamlanmış huzur olarak yansıyan durum, nihayetinde şairin çileli bir yolculuk sonunda temellük ettiği bir makamdır. Tasavvuftaki seyr-i sülûk sürecine ilişkin çağrışımlara da elverişli görünen bu yaklaşıma göre insan yeryüzünde bir hakikat yolcusudur, aradığı ve bulmayı umut ettiği “mutlak”a ya da tasavvufi deyişle “ilahi sevgili” ye ancak belli bir süreci tecrübe ettikten sonra ulaşabilir. Bu yolculuğun hareket noktasına ve istikametine ilişkin olarak şairin bir teslimiyet huzuru içinde olduğunu pek çok dizede hissetmek mümkündür. Şairi nihai anlamda huzurlu kılan bu yolculuk sancılı bir tecrübedir. Şiirindeki teslimiyet ve huzur; sorgu, arayış, zihinsel uyanış ve kalbî doyum olarak gerçekleşen bir sürecin neticesidir. Bundan sonradır ki şairin, “Bir mıknatıs ilişkisi/Sanki sonsuzluğa ve aşka/Dönen bir ibreydi o” dizelerinde belirttiği gibi “sonsuzluğa ve aşka ayarlı bir ibre” olmayı kendisine görev kıldığını söyleyebiliriz.” ( http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/karakoc-sezai)
SEZAİ KARAKOÇ ESERLERİ
Şiirleri
	1959 - Körfez
	1962 - Şahdamar
	1967 - Hızırla Kırk Saat
	1968 - Sesler
	1968 - Taha'nın Kitabı
	1968 - Kıyamet Aşısı
	1969 - Gül Muştusu
	1970 - Zamana Adanmış Sözler
	1975 - Şiirler
	1977 - Ayinler
	1981 - Leyla ile Mecnun
	1987 - Ateş Dansı
	1989 - Alınyazısı Saati  
Deneme-İnceleme Yazıları
	1965 - Yunus Emre
	1967 - Yazılar
	1967 - İslam'ın Dirilişi
	1967 - İslam Toplumunun Ekonomik Strüktürü
	1968 - Mehmet Akif
	1969 - Mağara ve Işık
	1982 - Edebiyat Yazıları 1
	1986 - Edebiyat Yazıları 2
Ödülleri
1968 Milli Türk Talebe Birliği Milli Hizmet Madalyası
1970 Sürgündeki Macar Yazarları Gümüş Madalya Ödülü
1982 Türkiye Yazarlar Birliği Hikâye Ödülü
1988 Türkiye Yazarlar Birliği Üstün Hizmet Ödülü
1991 Dünya Sanat ve Kültür Akademisi Ödülü
2011 yılı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü
ALİ KUTLAY
Ali Kutlay, iyi bir edebiyatçı olmasının yanında yazma işini sürdürmediğinden bazıları onu yedi güzel adamın içinde saymamıştır. Ali Kutlay, Kahramanmaraş'ta dünyaya geldi. Belli bir süre yazdıktan sonra yazarlık hayatına son verdi. TRT 1 için çekilen "Yedi Güzel Adam"dizisinde,"Yedi Güzel Adam"dan biridir. Yazarlık hayatı kısa sürdüğü için Rasim Özdenören, Ali Kutay'ın Yedi Güzel Adam" dan sayılamayacağını söylese de dizide "Yedi Güzel Adam"dan biridir. 7 Kasım 2008'de İstanbul'da vefat etti.
ERSİN NAZİF GÜRDOĞAN
1 Mayıs 1945 yılında Eskişehir’in Mihalıçcık da doğdu. Ortaokulu Mihalıççık’ta, liseyi Eskişehir’de tamamladı. İstanbul Teknik Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Makine Bölümü (1967) mezunu. 1968 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İşletme İktisadı’nın İşletmecilik programına katıldı. 1968-72 yılları arasında Devlet Planlama Teşkilatı’nda proje değerlendirme uzmanı olarak çalıştı. Bu dönemde bir yıl İngiltere’de incelemelerde bulundu. 1972-75 yılları arasında Erzurum Üniversitesi İşletme Fakültesi Üretim Yönetimi Bölümü’nde çalıştıktan sonra, 1975’te Ankara Üniversitesi SBF’ye geçti. Burada işletme ekonomisi alanında doktora yaptı; 1987’de doçent, 1994’te profesör oldu. 1981 yılında Cidde’de Kral Abdülaziz Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde dersler verdi. Daha sonra İstanbul’da Faysal Finans Kurumu’nda görev aldı.
Yazıları daha çok Mavera (Mavera, 1976-1990 yılları arasında şair Cahit Zarifoğlu ve arkadaşları tarafından çıkarılmış aylık edebiyat dergisidir. Bu dergiye bağlı bir de Akabe Yayınları vardır) ve İslâm dergilerinde yer aldı. Ayrıca Yeni Şafak gazetesinde fıkra yazıları yayımlandı. 1985’te Teknolojinin Ötesi adlı eseriyle fikir dalında Türkiye Yazarlar Birliği Armağanını, 1994’te Zamanı Aşan Şehirler ile de Türkiye Yazarlar Birliği Gezi Ödülünü aldı. Mavera dergisinin kurucularından olan Gürdoğan, çeşitli bilimsel toplantılarda iktisat konusunda bildiri sundu.
“Ersin Nazif Gürdoğan’ın öne çıkan en önemli iki özelliği, iyi bir gözlemci ve zengin bir bilgi birikimine sahip olmasıdır. Gezdiği ülkeleri, gördüğü şehirleri, rastladığı yüzleri en ince ayrıntısına kadar tasvir eder ve bunu satırlarına işler. Bu açıdan bakıldığında tasvir gücü çok yüksek ve ancak sanatçılarda karşılaşılabilen bir üstün yeteneğe sahip. Bilgi birikimi bakımından ise gerçekten hayran bırakacak derecededir.” (Saadettin Acar)
HASAN SEYİTHANOĞLU
İbrahim Halil Çelik O’nu Kelamın Sultanı olarak niteler ve O’nun yedi güzel adamdan biri olduğunu belirtir. “Hitabet de Necip Fazıl Üstad nasıl Sultan ise, konuşmakta da Hasan Seyithanoğlu Kelamın Sultanı idi. Onu dinleyenler , o konuşurken kendinden geçerdi. Onu dinlemek güzel bir şiiri veya güzel bir kitabı okumak kadar insana haz verirdi. O tam bir konuşma virtüözü idi. Kelimeler onun dilinde insanları avlayan bir ağ olurdu.Kelimelerin büyülü gücü onunla bir efsuna dönerdi. O, Büyük Doğu’ nun Maraş kolundan, benim gözümde yedi güzel adamından biri idi.” ( https://www.maarifinsesi.com/kelamin-sultani-hasan-seyithanogluda-goctu-ote-aleme/)
İlahiyatçı, siyasetçi, kültür adamı, XVI. Dönem Kahramanmaraş Milletvekili (D. 1839, Kahramanmaraş – Ö. 18 Şubat 2022, Ankara). Baba adı Mehmet Tevfik, anne adı Emine. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi mezunu. Arapça, az düzey Fransızca biliyordu. Eğitimini tamamladıktan sonra Diyanet İşleri Başkanlığı Müfettişi ve Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı. Mavera Dergisi kurucularından olan Hasan Seyitanoğlu, İslami edebiyat çevrelerinde Yedi Güzel Adam olarak bilinen edebiyatçı ve yazarlara yakınlığı ile bilinirdi.
Hasan Seyithanoğlu, 5 Haziran 1977 genel seçimlerinde Millî Selamet Partisi'nden XVI. Dönem Kahramanmaraş Milletvekili seçilerek 12 Eylül 1980 askeri darbesine kadar TBMM’de yasama çalışmalarına katıldı.
Hasan Seyithanoğlu, Ankara'da iki ay tedavi gördüğü Hacettepe hastanesinde 18 Şubat 2022 günü hayatını kaybetti. Seyithanoğlu’nun naaşı Kahramanmaraş’a götürülerek öğle namazına müteakip Abdulhamit Han Caminden kaldırıldı. Cenaze törenine, ailenin yakınları sevenleri ve vatandaşlar katıldı. Kılınan cenaze namazının ardından Seyithanoğlu’nun cenazesi Şeyh Ali Sezai Efendi Mezarlığında toprağa verildi. Evli, 3 çocuk babasıydı.
Tüm güzel insanlara selam olsun.

 
                                                                 
                                                                 
                                                                 
                                                                 
                                                                 
                                                                 
                                                                 
                                                                 
                                                                 
                                                                
2 Yorum
Elif Fatoş Gülm
18 Ağustos 2023Aydın Kılıç
19 Eylül 2023