MAHMUT ALİ CENGİZ KÖROSMANOĞLU

GROWTECH ANTALYA’DA TARIM DİPLOMASİSİNİN YENİ YÖNÜ: KÜRESEL İŞBİRLİĞİNİ YERELDEN KURMAK

GROWTECH ANTALYA’DA TARIM DİPLOMASİSİNİN YENİ YÖNÜ:

KÜRESEL İŞBİRLİĞİNİ YERELDEN KURMAK

Antalya’nın bereketli topraklarından yükselen GrowTech Fuarı, bu yıl sadece yeni teknolojilerin vitrini değil; aynı zamanda uluslararası tarım diplomasisinin nabzının attığı bir platform oldu. Fuarda düzenlenen Uluslararası Tarım Diplomasisi Paneline katılmak, hem ülkemizin tarımsal diplomasi vizyonunun geldiği noktayı görmek hem de küresel tarım ekosisteminin aktörleriyle aynı masada geleceği konuşmak açısından son derece önemliydi.

Konya dahil bir çok ilde tarım fuarına katıldım ama Antalya bana gerçekten çok daha farklı geldi… Çok profesyonelce her şeyden önce…

Antalya, sadece Türkiye’nin değil, dünyanın en önemli tarımsal üretim merkezlerinden biri olmasının yanı sıra her yıl düzenlenen GrowTech Tarım Teknolojileri Fuarı ile küresel tarım sektörünün buluşma noktası hâline geliyor.

GrowTech, tarımsal üretimde yer alan tüm paydaşları kapsayan nadir organizasyonlardan biri. Seracılık teknolojilerinden sulama sistemlerine, tohumculuktan gübre ve bitki beslemeye, akıllı tarım uygulamalarından tarımsal makinelere kadar geniş bir yelpaze bu fuarda yer alıyor.

Özellikle son yıllarda ön plana çıkan; sensör tabanlı sulama, iklim kontrollü sera sistemleri, yapay zekâ destekli tarımsal karar mekanizmaları, sürdürülebilir üretim modelleri

gibi yenilikler, üretimde verimliliğin geleceğini şekillendirecek nitelikte.

GrowTech, bu teknolojik dönüşümün hem üreticiye hem yatırımcıya hem de politika yapıcılara nasıl yansıdığını görmek açısından benzersiz bir imkân sunuyor.

GrowTech’in bahsettiğim diğer illerden farkı, en dikkat çeken yönlerinden biri, her yıl artan uluslararası katılımcı sayısı. Orta Doğu’dan Avrupa’ya, Afrika’dan Orta Asya’ya kadar geniş bir coğrafyadan sektör temsilcileri Antalya’da buluşarak ortak projeler, iş birlikleri ve ticaret bağlantıları kuruyor olması.

GrowTech’in en önemli yeniliklerinden biri, tarım diplomasisinin bu fuarda giderek daha fazla görünür olması. Uluslararası kuruluşlar, federasyonlar, ihracatçı birlikleri, çiftçi örgütleri ve şehir temelli tarım aktörleri aynı masada buluşturuluyor.

Bu yıl gerçekleşen Uluslararası Tarım Diplomasisi Paneli, GrowTech’in diplomatik bir zemine dönüşmeye başladığının en açık göstergelerinden biri oldu. Tarımı merkezine alan, ülkeler arası işbirliğini önceleyen bu yaklaşımlar, geleceğin gıda güvenliği stratejilerinde önemli bir yer tutuyor.

Tarım diplomasisi kavramı çok taze ve henüz daha emekleme aşamasında. Hele bizim ülke olarak birincil gündemimiz değil. Bu vesileler tarım diplomasisinin önemini ortaya çıkarması açısından kayda değer. Bu anlamda hem fuarı hem de Uluslararası Tarım Diplomasisi Paneli çok önemli buluyorum.

 

 

Panelde;

* Türkiye İhracatçılar Meclisi Tarım Kurulu Başkanı ve Türk Tarımsal Diplomasisi Başkanı Melisa Tokgöz Mutlu,

* Uluslararası Tarım Gazetecileri Federasyonu Genel Sekreteri Adrian Bell,

* Dünya Çiftçiler Birliği Başkanı Arnold Puech D’alissac,

* Dünya Tohumculuk Federasyonu Başkanı Arthur Santosh Attavar,

* Türk Tarımsal Diplomasisi Grubu Genel Sekreteri İsmail Uğural,

* TSÜAB Genel Sekreteri Doç. Dr. Hamit Ayanoğlu

gibi önemli isimlerle birlikte AgriCities adına bendeniz, sahada bulunmak, yerel yönetimler eksenli tarım diplomasisi anlayışının artık uluslararası çevrelerde de görünür hâle getirmeye çalıştım

Uluslararası Tarım Diplomasisi Paneli’ne katılırken zihnimde hep şu soru vardı:

İnsan, toprağa karşı konumunu kaybettiğinde, diplomasi hangi zeminde yükselecek?

Zira zemini olmayan bir diplomasinin, merhameti olmayan bir bilimin ve kökü olmayan bir siyasetin; insanı, toplumu ve âlemi taşıması mümkün değildir. Bu çerçevede ben deniz  Tarım Diplomasisini AgriCities’inde genel misyonu çerçevesinde değerler üzerinden inşaa etmeye çalıştım.

Henüz daha Tarım Diplomasisi kavramının kavramsal çerçevesi tam çizilmemişken ben deniz bu ikinci aşama olan bizim Tarım Diplomasisinden ne anladığımıza vurgular yaptım.

Panelde; uluslararası kuruluşların başkanları, federasyon temsilcileri, gazeteciler ve politik aktörlerle aynı masada bulunurken şunu açıkça gördüm: Küresel ölçekte yaşanan kırılmalar, bizi yeniden mahallî olanın, yerelin, şehrin kıymetine döndürüyor. Çünkü insanın yeryüzündeki serüveni şehirle başlar; şehir, hem hafızanın mekânı hem geleceğin imkânıdır.

Panelde ortak kanaat, tarımın artık yalnızca üretim ve ticaret alanı olmadığı; ülkelerin dış politikalarında belirleyici bir unsur hâline geldiğiydi. İklim değişikliği( ben hala ısrala iklim krizi devam ediyorum), gıda güvencesi, ticaret savaşları ve teknoloji yarışının etkileri, tarımsal işbirliklerini devletler arası ilişkilerde stratejik bir başlığa dönüştürüyor.

 

Panelin Bana Göre Öne Çıkan Başlıkları Şunlardı:

 

· Küresel İş Birliğinin Önemi: Her bir konuşmacı, gıda güvenliği, iklim değişikliği ve tedarik zincirindeki belirsizlikler gibi küresel sorunların, ülkelerin tek başına çözebileceği meseleler olmadığını vurguladı. Türk Tarımsal Diplomasisi Başkanı Sayın Melisa Tokgöz Mutlu'nun da ifade ettiği gibi, Türkiye coğrafi konumu ve tarımsal potansiyeliyle bu iş birliğinde bir "köprü" vazifesi görme kapasitesine sahip.

· Çiftçinin Merkezde Olduğu Sistem: Dünya Çiftçiler Birliği Başkanı Arnold Puech D’alissac'ın yaptığı konuşma son derece çarpıcıydı. Tüm politika ve diplomasi çabalarının, nihayetinde tarladaki üreticiyi güçlendirmek ve onun sürdürülebilir bir şekilde üretim yapmasını sağlamak için olduğunu bir kez daha hatırlattı. Çiftçimizin sesinin uluslararası arenada bu kadar güçlü temsil ediliyor olması içimi umutla doldurdu.

· Teknolojinin ve Tohumun Rolü: Dünya Tohumculuk Federasyonu Başkanı Arthur Santosh Attavar ve TSÜAB Genel Sekreteri Doç. Dr. Hamit Ayanoğlu, tarım diplomasisinin bir diğer kritik ayağının da teknoloji ve Ar-Ge olduğunun altını çizdi. İklim değişikliğine dayanıklı, verimi yüksek tohum çeşitlerinin geliştirilmesi ve bu teknolojilerin adil bir şekilde paylaşımının, gelecekteki gıda krizlerini önlemede kilit rol oynayacağı konusunda hemfikirdiler.

· Doğru Bilginin Gücü: Uluslararası Tarım Gazetecileri Federasyonu'ndan Adrian Bell ise bizlere farklı bir pencereden baktı. Tarım diplomasisinin sağlıklı yürüyebilmesi için şeffaf, güvenilir ve doğru iletişimin şart olduğunu vurguladı. Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi, doğru politikaların da önünü açacaktır.

Burada Adrian beyi dinlerken Türkiye'deki tarım yazarlarını düşündüm. Gerçekten almamız gereken bir çok yol var. Bizde tarım gazetecili bir kısmını tenzih ederek söylüyorum, ya hükümeti tarım üzerinden dövme yada yandaş olarak tavır takınma var. Bu ikisi de doğru değil. Bu ülkenin ilerlemesi için objektif ve bilimsel veriler ile beslenen tarım gazetecilerine ihtiyaç var. Tarım siyaset üstü bir alandır. Bugün tarım gazeteciliğinin bu zemine çekilmesi gerekiyor.

 Türk Tarımsal Diplomasisi Grubu Genel ve Sekreteri, Tarım Gazetecileri ve Yazarları Derneği (TAGYAD) başkanı

İsmail Uğural beye ayrıca bir başlık açmak lazım. Ülkemizde Tarım Diplomasisi kavramı üzerinde yoğunlaşan biri. Bunun hakkını teslim etmek lazım.

Ayrıca bu programda bizim moderatörümüzdü.

Yeni bir kavramı dile getirdi. Agro Strateji diye. Tarım diplomasisi ile beraber düşünüldüğünde çok önemli bir yere oturuyor bu kavram.

AgriCities’in Masaya Getirdiği Yeni Perspektif

 

Panelde söz aldığım bölümde şu noktaları vurguladım:

“21.yüzyılın küresel gerçekliği, diplomasi anlayışının klasik sınırlarını çoktan aşmıştır. Artık uluslararası ilişkiler yalnızca devlet başkanlarının imzaladığı antlaşmalardan, dışişleri bakanlarının yürüttüğü protokollerden ibaret değildir. Gelişen dünya düzeninde şehirler, yerel yönetimler ve tematik birlikler, dış politikanın “yeni aktörleri” hâline gelmiştir. Bu dönüşümün en somut örneklerinden biri, de hiç şüphesiz AGRICITIES – Uluslararası Tarım Şehirleri Birliğidir.

 

Tarım diplomasisi, bir ülkenin tarımsal üretim gücünü, bilgi birikimini, gıda kaynaklarını ve teknolojisini dış politika aracı olarak kullanmasıdır.

Soğuk Savaş sonrası dönemde enerji diplomasisi nasıl küresel siyasetin yönünü belirlemişse, 21. yüzyılda tarım diplomasisi de gıdanın jeopolitiğini belirleyen temel faktörlerden biri hâline gelmiştir. Küresel iklim krizi, su kıtlığı, artan nüfus ve şehirleşme oranı, tarımsal üretimi stratejik bir güvenlik meselesine dönüştürmüştür. Dolayısıyla artık ülkeler sadece enerji ve savunma alanında değil, tarımda da “ulusal güvenlik stratejisi” geliştirmek zorundadır.

 

Geleceğin savaşlarının petrol ya da gazdan değil, su ve gıdadan çıkacağı sıkça dile getiriliyor. Bu nedenle tarım diplomasisi, bir yönüyle “geleceğin barış diplomasisi”dir. Gıda, su, toprak ve iklim arasındaki ilişki, uluslararası düzenin yeniden şekillenmesinde belirleyici olacaktır. Tarım diplomasisi bir anlamda ülkelerin ellerini güçlendiren bir koz olarak kabul edilebilir. Ama bu toprakların üzerinde yaşayan insanların gıdaya ahlaki anlamlar yüklediği de bir gerçektir. "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" mottosunu hayat görüşü olarak kabul eden bir medeniyetin çocukları gıdayı bir silah olarak görmez. Bu anlamda; adalet, paylaşım, bereket ve merhamet gibi kavramlar, sadece kültürel değerler değil, yeni bir diplomatik dilin temelini oluşturabilir.

 

Tarım diplomasisi, “insanı merkeze alan üretim, adaleti esas alan paylaşım ve bereketi hedefleyen bir kalkınma modeli” olarak görülmelidir.

AGRICITIES, hem içerik hem de organizasyon açısından bir diplomasi modelidir.

Bu model, klasik diplomatik araçlardan farklı olarak;

Çok merkezli, Katılımcı ve yatay ilişkiler kuran, Teknik bilgiye dayalı, İnsani ve kültürel değerlerle harmanlanmış bir diplomatik zemindir.

Gıdanın siyasallaştığı, açlığın bir silah olarak kullanıldığı çağımızda AGRICITIES, “gıdayı silah değil, barış aracı kılmak” isteyen ülkeler için örnek bir modeldir.

Dolayısıyla Tarım Şehirleri Birliği, sadece belediyelerin ortak platformu değil; insanlığın ortak vicdanına seslenen bir diplomatik misyondur.

Toprağı emanet, üretimi ibadet, paylaşımı ise kardeşlik gören bir anlayışla; Türkiye, tarım diplomasisini medeniyet diplomasisine dönüştürme yolunda emin adımlarla ilerlemektedir.

 

Bugün dünya, gıdayı silaha, tohumu siyasete dönüştürürken, Türkiye bugün sahip olduğu mirasla “gıdanın adaletini” konuşabilir. Bu, sadece strateji değil, medeniyetin ahlâkî hafızasının diplomasiye tercümesidir

AgriCities, işte tam bu nedenle vardır; ve bu nedenle her geçen gün daha fazla şehir bu birlik etrafında buluşmaktadır”

GrowTech Antalya’daki panel, tarım diplomasisinin geleceğe dönük yönünü net bir biçimde ortaya koydu:

Uluslararası işbirliği yerelden başlar, sahadaki bilgiyle şekillenir ve küresel ölçekte güven inşa eder.

Emek veren ve katkı sağlayan herkese, teşekkür ediyorum.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri