Mehmed Asaf

Keyifler Yok

Keyifler Yok

Tatiller insanları mutlu eder. Tatil günü iple çekilir. Öğrencilerin, çalışanların herkesin beklediği günlerdir tatiller. Galiba insanoğlunun fıtratında çalışmamak gizli bir dürtü. Her gün tatil olsa diye içinden geçirdiğimiz olmuştur elbet.  İçinde bulunduğumuz Covid-19 virüsü ülke nüfusumuzun yaklaşık yarısını işte tamda bu şekilde evlerde zorunlu tatil yaptırıyor. Tatil ama 20 yaş altı ve 65 yaş üstünün sokağa çıkması dahi yasak. Bu yaşların aralığında bulunanlarda evlerinden zorunlu olmadıkça çıkmaması gerekiyor. ‘Havalar ısındı hadi bir pikniğe gidelim…’ cümlesi kurulmuyor bile.

Yani öyle bir tatil ki evde kalmak zorundayız. İnsanlar özellikle de öğrenciler tatile bile sevinemiyorlar.  Çünkü bu tatilde keyif yok. Hâlbuki tatil keyif demektir. Keyif, sözlükte; ferahlık, rahatlık, huzur duygusu, gönül açıklığı demek. Ama bu anlamların hiçbirisini şu an yaşayamıyoruz.

Çok fazla uzağa gitmeden iki ay öncesini düşünelim. Hafta sonu gelsin diye iple çekerdik. Ama öyle bir duruma düştük ki hafta içi hafta sonu ayrımı neredeyse ortadan kalkmış durumda. İki ay öncesine kadar emeğin, çalışmanın hakkını yercesine her kesim tarafından rahatlıkla kullanılan ‘Pazartesi Sendromu’ cümlesi artık ağızlara dahi alınmaz oldu. 

Çalışmanın, okula gidip bir şeyler öğrenmenin, sosyalleşmenin, bir sivil toplum kuruluşunda görev almanın, misafirliğe gitmenin ya da misafir çağırmanın ne kadar önemli olduğunu anlamaya başladık. Hadi hafta sonu oldu şu dostlarımıza gidelim ya da bize davet edelim demeye hasret kaldık. 

Haftanın üç dört günü tatil olsa diye içinden geçirenler şimdi bunun ne kadar da zor olduğunu anladılar. Hâlbuki çalışmak, sosyal hayatın içerisinde olmak hayatımızın anlamıymış bizim için. Çalışarak bu hayatta bir şeyler elde edebileceğimizi ve çalışarak gerçek bir mutluluğa kavuşacağımızı anlamamız gerekiyormuş. Çalışmanın kutsal olduğunu bilerek ‘Pazartesi Sendromu’ cümlesinin bir şımarıklık ifadesi olduğunu görmemiz gerekiyormuş.   

Hayat çok hızlanmıştı. Pek çok şeyi kaçırıyorduk. Belki de biraz yavaşlamamız ve kaçırdığımız şeyleri düşünmemiz ya da farkına varmamız gerekiyordu. Elimizde olan nimetlerin kıymetini bilerek her nimetin şükrünün kendi cinsi ile olacağını hatırlamamız gerekiyordu. Evlerimizde Ramazan Ayı’nın sıcaklığını, rahmetini hissetmeye başladığımız bu zamanda biraz kendimizle baş başa kalıp muhasebemizi yapalım. 

Elbet bugünler gelip geçecektir. Gündelik hayatımıza tekrar döneceğiz. Normal hayata döndüğümüz zaman artık hayatımızda bir şeyler değiştirmenin sözünü kendimizi vererek dönmenin kararlılığında olmalıyız. Bu çok zor bir şey mi? Bence şu sıkıntılı günleri yaşayanlar için zor değil.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri