Sudenaz
Pişmanlığın Papatyası
Pişmanlığın Papatyası
Güneş dünyanın başından sonuna doğru olan yolculuğuna başlayalı çok olmamıştı. Papağanlar ağaçlarındaki yerini alırken baykuşlar yavaş yavaş evlerine dönüyorlardı . Nehir kuyularından kurbağaların vıraklamaları duyulmaya başlamıştı. Yusufçukların kanatları arasından çıkan rüzgar kuşların cıvıldamalarına neden oluyordu. Dün akşamdan kalan yağmurun kokusu hoş bir koku bırakmış, bu koku çimen kokusuyla birleşmiş doğaya keyf veriyordu. Ağaçlar, çiçekler, hayvanlar bu hoş kokudan yararlanarak yeni güne ' merhaba ' diyorlardı.
Küçük işçi arı yağmurdan korunmak için üstüne çektiği yaprağın altında uyuyakalmıştı. Hafif bir rüzgarın üzerindeki yaprağı uçurmasıyla gözlerini açabildi. Gördüğü ilk şey mışıl mışıl uyuyan dünyalar güzeli papatyası oldu . Onu uyandırmamaya çalışarak yerinde doğruldu ama rüzgarın hoşnutluğuyla tanışan papatya çoktan uyanmıştı.
" Günaydın papatyam "
" Günaydın. İyi uyuyabildin mi ?" Papatyanın bu sorusu işçi arının dün akşamı hatırlamasına neden olmuştu.
" Evet evet uyuyabildim ama ..." Nasıl diyeceğini bilmiyordu. Aslında utanıyordu biraz.
" Ama ne küçük arı ?"
" Kovanımı özlediğimi hissediyorum. Evet buraya gelmek istiyordum ama bu benim için yanlış bir kararsa ya pişman olursam ? O zaman nasıl keşke demeden durabilirim ki ?"
" Anlıyorum seni. Biliyor musun hayatta ne yaparsan yap, pişman olacaksın. Bu senin elinde olan bir şey değil. "
" Nasıl yani ?"
" Anlatırım ama ilk önce şu etrafımı toplar mısın? Etraf çok dağınık. "
İşçi arı papatyanın sözünü ikiletmeden hemencecik yaptı.
" Evet anlatsana nasıl pişmanlık benim elimde değil?"
" Eğer kovanında kalsaydın pişman olmaz mıydın? "
" Bilmem ki, sonuçta orada değilim artık ."
" Ama her gün neden dışarı çıkmıyordum diye hayıflanmıyor muydun? "
" Evet ama neden ki ?"
" işte bu yüzden orada geçirdiğin her saniye boyunca pişman olacaktın. ' neden buradayım? Dışarıda özgürce dolaşmak varken neden burada herkes gibi hayatımı sömürüyorum? Keşke diğer hayvanlar gibi olsam. Onlar istedikleri zaman yemek yiyor, istedikleri zaman etrafta dolaşıyor, istedikleri yerde istedikleri zaman kalıyorlar. Keşke onlar gibi olsam. Keşke keşke ve keşke. "
" Evet doğru söylüyorsun aslında. Her günüm bunları demekle geçiyordu. O günden sonra da böyle derdim herhalde. "
" Tabii ki böyle diyecektin. Bu bizim doğamız da var. Her zaman bir davranış sergileriz ya da bir söz söyleriz. Ama bundan hemen pişman oluruz. Gece uykumuzu kaçırır. Kulağımızda yankılan sesler eşliğinde düşünürüz neden böyle yaptık diye . "
" Kulağımızda yankılanan ses mi ? "
" Evet. Dün akşam hiç duymadın mı bir şey? Mesela sana keşke diyen o sesi ? Ya da sevdiklerinin sesini ? Kulağında yankılanmadı mı ? Onlar senin iç sesin vicdanın kalbinin sesi ."
" Yankılandı. Demek o sesler benim kalbimin sesiydi. "
" Evet öyleydi. Şimdi söyle bakalım. Geri dönsen gitsen buradan yine pişman olmayacak mısın ? Olacaksın . Demek istediğim buydu iste. Ne yaparsan yap pişman olacaksın. Hayat böyle işte. Pişmanlık kılavuzumuz oluyor. Önemli olan ise bu kılavuzu nasıl kullanacağımız, nasıl okuyacağımız. "
" Ben kendi kılavuzumu nasıl okuyacagım ?"
" Kalbinin sesinin yanında beynine de konuşturduğun zaman hayatı anlayabileceksin. Benim büyük büyük büyük annemin çok yakın bir kelebek arkadaşı varmış. Bu büyük teyzem kelebek büyük anneme hep " 1 günlük ömrüm olsa bile hayatı dolu dolu yaşamalıyım " dermiş. Öyle de yaparmış. Gülmesi gereken zamanda güler, ağlaması gereken zamanda ağlarmış. Hiç keşke dememiş. Ve bu dünyadan mutlu bir şekilde göçmüş. Demek istediğim o ki keşke demek hem seni hem ruhunu yaşlandırır. Sen karar verirken senin için en iyi olanı aklını kullanarak karar vermelisin. Böyle yaparsan keşke demezsin. "
İşçi arı başını gökyüzüne çevirip düşüncelerine son verdi. " Pişman değilim, iyi ki buraya gelmişim, iyi ki seni tanımışım. "
Henüz Yorum yok