MÜFİT FURKAN

VİCDANSIZ SUÇLULAR, ACİZ SEYİRCİLER.

VİCDANSIZ SUÇLULAR, ACİZ SEYİRCİLER.

“Dünya ikiye bölündü; vicdansız suçlular ve aciz seyirciler.”

Bu sözler; dünyanın gözü önünde her geçen gün şiddeti artan sistematik İsrail soykırımına direnen Gazzeli bir avuç izzetli ve onurlu Müslümanın dirayetli sözcüsü Ebu Ubeyde’ye ait.

İzlemeye dahi tahammül edemediğimiz, paramparça edilmiş, hunharca katledilmiş bebek cesetlerinin “sıradanlaştığı” bir soykırımın “aciz seyircileri” olduğumuzu düşünmek “vicdansız suçlular” tanımında yer almamak adına körelmiş vicdanımızı rahatlatmaktan başka bir şey olmasa gerek.

Ortaya koyduğumuz çabadan dem vurarak vicdansız suçlular ve aciz seyirciler haricinde, yine bir derece acizlik mertebesi içerse de “elinden geleni yapanlar” gibi bir üçüncü gruba dahil olmayı manen ve vicdanen arzuluyor olabiliriz. Öyle ya; böylesine gaddar ve vahşi bir Müslüman kıyımında “aciz seyirci” olarak tarihe geçmek ve bu hal üzere levh-i mahfuz’a yazılmak ar geliyor, zor geliyor değil mi?

Peki hakikaten elimizden geleni yapanlardan mıyız, yoksa aciz seyircilerden mi?

Umarım tarih bizi; soykırımın ilk gününden bu yana yazanlar, çizenler, anlatanlar, sokaklara dökülenler, protesto edenler, boykota destek verenler, dua ve niyaz ile gözyaşı dökenler, maddi ve manevi Gazze’ye sahip çıkmaya çalışanlar… Kısacası bu zulme sessiz kalmayıp gücü nispetinde “elinden geleni yapanlar” olarak anar.

Tam da bu noktada, vicdanımızı rahatlamak adına (vicdan sahibi birçok batılı gayrimüslimlerin de yaptığı gibi) “elinden geleni yapanlardan” olmayı arzularken “Zulme karşı sessiz kalmanın ötesinde siyonistLEŞmiş yaşantıları ile ‘vicdansız suçlular’ kategorisine dolaylı olarak girenlerden değilizdir inşallah” diye de ekleyelim.

Maalesef öyleleri var ki; neye ve kime hizmet ettiğini bilmeden, daha fazla para, mal, mülk edinmekten başka gayesi olmayan, hayvancasına bir hayatla yeme-içme ve zevk-u sefa ile ömrünü geçirip, fikirsiz, şuursuz, ilimsiz, irfansız bir yaşam sürüyorlar. Bir yanda bu siyonistLEŞmişler, diğer yanda sistematik olarak içimize yerleştirilmiş Siyonist iş insanları, sözde sanatçı müsveddeleri, sözde yazar kalemşör tetikçiler, sözde aydın geçinen gericiler, karanlık çağın ruhları… İçimizdeki bu Siyonist zihniyet, konu İslam ve iman olunca nasıl da şerde birlik oluyorlar. 100 yıl öncesinden zihinlerimizi işgale başlamışlar ve bugün işgal ettikleri nüfuzlarını epeyce genişletmişler.

Sistematik olarak işgale uğramış bu zihniyetin, fikriyatın ve sistemin de Gazze ile birlikte işgalden kurtarılması elzemdir.  

Biliyor ve inanıyoruz ki; zalimler istemese de Allah (cc) nurunu tamamlayacaktır. İmtihan ise bizim imtihanımızdır. Kudüs’ten sonraki hedefin Türkiye olduğunu görmeli ve vicdansız suçlulara karşı aciz seyircilerden olmayıp, zalime “Dur!” diyebilecek imana ve iz’ana sahip olabilmeliyiz.

Cenab-ı Hakk bize iman, iz’an, şuur, fikir, güç ve kuvvet versin. Versin ki; “Bir gün gelecek İsrail'e öyle bir tokat atacağız ki; bütün hayatı gözlerinin önünden Gazze şeridi gibi geçecek.” Diyen Hocamız Erbakan merhumun bu duası, bu umudu, bu öngörüsü bize nasip olsun.

Aciz seyirciden, aktif savaşçıya dönüşmeliyiz. Çünkü; başka Türkiye yok, Türkiye’den de başka, Alem-i İslam’a sancaktarlık edecek yok. Allah (cc), tez vakitte aziz milletimize, köklü devletimize kutlu bir zafer nasip etsin inşallah.

Yaşasın kutlu direniş, var olsun Ebu Ubeyde’ler, selam olsun Allah (cc) yolunda şehadet şerbeti içenlere… Kahrolsun! Siyonizm ve Siyonistler ve onlara uşaklık edenler…

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri