Erdal Ergenç

Zincirlerimizden mi Kurtuluyoruz?

ZİNCİRLERİMİZDEN Mİ KURTULUYORUZ?

14 Mayıs günü Oğlum Tarık, eğer Recep Tayyip Erdoğan seçimi kazanırsa şu cümleyi paylaşacağım dediğinde, aslında iç dünyasında neler yaşadığını anlatmak istemişti;  “Gelen Hak sayılmaz ancak Batıl’ın zail olduğu kesin” dediğini duyunca benim de zihnim irkildi. 28 Mayıs günü nefesler tutulmuş bu büyük rekabetin kazananı kim olacak diye akşamı bekliyordu herkes. Ve seçim sonuçları hızla açıklanmaya başlandı. Kısa bir süre sonra Recep Tayyip Erdoğan’ın bu yarışı kazandığını anlayan insanların kimi araçları ile caddelere, kimileri meydanlara akın akın akmaya başladıklarına şahitlik ettik.

Sosyal medyada türlü hakaret, küfür ve küçük düşürücü ithamlarla aşağılanan bu insanlar coşku heyecan ve ihtişamla meydanları doldurdular. Ne idi bu coşkuya sebep olan? Çoluk çocuk demeden şehrin caddelerini kilitleyen, meydanlara akın akın yürüten motivasyon neydi? Kendinden geçmişçesine sevinç çığlıkları atan bu binlerce insan ne için bu kadar seviniyorlardı? Gece boyunca bunları sorguladım.

Bu olsa olsa üç yüz yıldır tehcir altında tutulan, ezilen, asimile edilen “cahil” bırakılmak istenen, küçümsenen, algıları manipüle edilen, hisleri, duyguları ellerinden alınan, küçümsenen, aşağılanan insanların, olanların farkına varma heyecanıdır. Yüz yıllardır süren bu amansız yok ediş projesinin yok edilen tarafında sessizce kader sandığı halini kabullenen halkın, uyanış ve küllerinin altındaki koru yeniden harlama coşkusudur. Kendi varlığının farkına varmanın, onurunu ve izzetini kazanabilme ihtimalinin doğuşuna gösterdiği sevinçtir bu yaşananlar.

Bu, düşmanının kirli, çirkin ve insanlık dışı zulmünü fark eden insanların, düşmanlarına karşı direnen, alışageldikleri gibi her denileni uysal bir koyun gibi kabul edip yürürlüğe sokan yöneticiler gibi davranmayan liderlerine sahip çıkma, verdikleri desteğin arkasında durma güdüsüdür.

Bu heyecanın, insanı soluk soluğa bırakan kalp ritminin neler yapacağını bilen azgın fasıklar, fitnelerinin ve düşmanlıklarının dozunu arttırdıkça arttırmışlardı. Öyle ki ideolojik yoldaşlar bile bu fitnenin içinde, bu göz gözü görmeyen puslu havanın içinde bir birlerine düşmüş, akrabalar birbirlerine kırılmış, ayrışma ve öfke had safhaya gelmişti.

İstedikleri de buydu zaten… sürekli bir gerginlik, kaos…. Sürekli bir kriz havası. Ancak böyle yönetilebiliyordu insanlık. Ancak böyle dizginlenebiliyordu.

Ne yazık ki hakikat aydınlanmaya başlıyor, dizginlemek istedikleri insanlar uyanıp değerlerine ve kazanımlarına sahip çıkmaya başlıyordu..

Daha önce Ayasofya Camisinin açılışında yaşadığım heyecanın sonrasında yazdığım yazı geldi aklıma… Şimdi Sıra bizde… Yaşadığımız gönül coğrafyamızdaki insanların ruhunu, zihinlerini Kur’an’ın nuru ile aydınlatma için, durmadan, yorulmadan ve istikrarlı bir şekilde çalışma mücadele etme zamanı.

“Gelen Hak sayılmaz ancak Batıl’ın zail olduğu kesin” tümcesinin zihnimde uyandırdığı “Hakkı hâkim kılmak için çaba göstermeye devam etmek gerekliliğinin, yılgınlığa ve yorgunluğa düşmeden Batılın zail oluşuna heyecan ve coşku ile sevinme” hissini sizinle paylaşmak istedim. Kalın sağlıcakla.

Erdal ERGENÇ
9 Zilkâde 1444 
Kayseri

2 Yorum

Baki Turan

Baki Turan

29 Mayıs 2023
Erdal kardeşim harika bir yazı olmuş duygu ve düşüncelerimize tercüman olmussun.

Bülent Aksoy

Bülent Aksoy

29 Mayıs 2023
Ağzına sağlık abi

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri