- 15 Ekim 2025 - 2 . “ONE MİNUTE”
- 11 Ekim 2025 - NEDEN BAZI İNSANLAR DOĞRU YOLU BULAMAZ?
- 06 Ekim 2025 - KAPİTALİST RUHUN İSLÂMÎ CAMİYA SIZMASI
- 23 Eylül 2025 - "GÜNAYDIN" MI, "HAYIRLI SABAHLAR" MI? – BİR SELAMIN HİKMETİ ÜZERİNE
- 01 Ağustos 2025 - FETÖ MÜCADELESİNDE NEDEN BAŞARILI OLUNMUYOR? -2-
- 23 Temmuz 2025 - FETÖ MÜCADELESİNDE NEDEN BAŞARILI OLUNMUYOR? -1-
- 14 Temmuz 2025 - 15 TEMMUZ: BİR MİLLETİN CİHAN DEVLETİ YÜRÜYÜŞÜNE İHANET
- 06 Temmuz 2025 - KERBELA: BİR ÜMMETİN İÇ SIZISI
- 02 Temmuz 2025 - EN İYİ SAVUNMA SALDIRIDIR, EN KÖTÜ SAVUNMA SAVUNMADIR.
- 24 Haziran 2025 - TÜRKİYE İÇİN TARİHÎ BİR ZARURET OLARAK MEGA İDEAL (BÜYÜK ÜLKÜ) ARAYIŞI
- 19 Haziran 2025 - ARZ – I MEV’UD; MÜSLÜMAN COĞRAFYADA İŞGAL PLANLARI, TÜRKİYE'Yİ BEKLEYEN TEHLİKE
- 07 Haziran 2025 - KUDÜS’E AĞIT ŞİİRİ TAHLİLİ
- 30 Mayıs 2025 - KUDÜS'E AĞIT ŞİİRİNİN EVLAT EDİNME HİKAYESİ
- 23 Mayıs 2025 - MESCİD-İ AKSAY'A AĞIT !
- 07 Mayıs 2025 - HİNDİSTAN-PAKİSTAN SAVAŞI İNSANLIĞIN SONU OLABİLİR Mİ ?
- 29 Nisan 2025 - YÂSÎN SAHİBİ OLMAK… KAVMİNİN KURTULUŞU İÇİN BEDEL ÖDEMEK…
- 22 Nisan 2025 - KUR’ÂN’IN KISSALARLA YÜKLEDİĞİ SORUMLULUK
- 18 Nisan 2025 - YASİN SURESİ VE MARANGOZ HABİB’İN MESAJI
- 11 Nisan 2025 - HAYATIN MERKEZİNDE BİR PEYGAMBER
- 26 Şubat 2025 - MAKİNALARIN ÖĞRENME SERÜVENİ: YAPAY ZEKÂ
- 17 Şubat 2025 - YAPAY ZEKA, TEHDİTİ Mİ, FIRSATI MI?
- 10 Şubat 2025 - SIRADANLAŞMAK
- 01 Şubat 2025 - HAYALİNDE KUDÜS OLMAYANIN İMANINDAN ŞÜPHE EDİLİR
- 26 Ocak 2025 - KUDÜS, MESCİD-İ AKSA BİZİ İLGİLENDİRİR Mİ?
- 19 Ocak 2025 - KIRILMA NOKTASI GAZZE

MUHAMMED ŞAMİL GENÇOSMANOĞLU
-YENİ- AÇLIĞIN GÖLGESİNDE KUTLAMA: 16 EKİM DÜNYA GIDA GÜNÜ’NÜN SESSİZ ÇELİŞKİSİ
AÇLIĞIN GÖLGESİNDE KUTLAMA: 16 EKİM DÜNYA GIDA GÜNÜ’NÜN SESSİZ ÇELİŞKİSİ
16 Ekim... Uluslararası takvimlerde “Dünya Gıda Günü” olarak anılıyor. Her yıl olduğu gibi bu yıl da küresel kurumlar, ezberlenmiş cümlelerle süslenmiş bildiriler yayımladılar “Daha iyi üretim, daha iyi beslenme, daha iyi bir çevre, daha iyi bir yaşam...” Ne var ki, bu sözler kulağa değil, vicdana değmedikçe; insanın kendini ve varlığıyla kurduğu ahlâkî bağı yeniden inşa etmedikçe, bu “gün” bir hatırlamadan çok bir riyakârlık ritüeli olmaktan öteye geçemeyecektir.
Bugün sekiz milyarı aşkın insanın yaşadığı bir dünyada, sekiz milyar kâinatın iç içe geçmiş açlığıyla yüz yüzeyiz. Zira açlık artık sadece mideye ait bir hal değil, insan bilincinin açlığına dönüşmüş bir varoluş hâlidir. Aç kalan sadece beden değildir; akıl açtır, vicdan açtır, adalet açtır. Gıda meselesi bu bağlamda, ekonomik bir sorun olmaktan ziyade, insanın insanla kurduğu ilişkinin ahlâkî kalitesinin bir göstergesidir.
Birleşmiş Milletler raporları, FAO istatistikleri, sürdürülebilirlik bildirgeleri... Hepsi birer kelime yığını olarak gezegenin üstüne yığılıyor. Fakat hiçbir rapor, Gazze’de açlıktan ölen bir çocuğun gözlerindeki sessizliği açıklayamıyor. Hiçbir “gıda güvenliği” konferansı, Afrika’da su bulamadığı için toprak yalayan bir annenin duasına cevap veremiyor. Çünkü modern insan, açlığı çözmeye değil; açlık üzerinden sistem inşa etmeye yönelmiştir.
Bu gün dünyaya baktığımızda, bir yanda sofralarına çeşit çeşit yemek koyanlar, diğer yanda akşam aç yatan 828 milyon insan görüyoruz.
Her bir ferdin sağlıklı, güvenilir ve yeterli gıdaya erişimi insanlığın ortak hedefi olmalıydı. Ne var ki, her 9 kişiden biri aç, öte yandan üretilen gıdanın üçte biri çöpe gidiyor. Bir yanda israfın, diğer yanda açlığın bu kadar iç içe geçtiği bir dünyada, asıl açlık gıdadan önce vicdanlarımızda yaşanıyor.
Dünyada bu kadar adaletsizlik varken, gelir bu kadar eşit dağılmıyorken, insanlar susuz ve açken, Gazze’de yüzlerce çocuk un torbasına bakarak ölüme yürürken, biz gerçekten ne kutluyoruz?
Bu konuda daha fazla yazmak istemiyorum 90 yıllarda ezgilerini dinlediğimiz Abdulbaki Kömür abimizin duygularıma tercüman olan şiirini paylaşıyorum:
KINASIN DÜNYA
Kınasın dünya
Kınasın dünya halkları
Barış,uzlaşma formülleri arasın insanlar
Hümanizm çığlıkları atsın,
Bir yerlerde entel uşaklar.
Yeni dünya düzenleri planlasın emperyalistler.
Geyik muhabbetiyle geçirsin ömrünü aydınlar.
Kılı kırk yarsın bakalım hukukçular.
Desinler ne diyeceklerse
A yı, B yi öğretsin öğretmenler,
Körpe beyinlere.
A deyince at, B deyince bıyık,
Hatırlatılsın bakalım yavrulara.
Terziler kravat diksin,
Frak diksin, tuvalet diksin
Sosyetik beylere,
Bayanlara, balolar için, partiler için.
xBerber fön çeksin, kuaförler meç yapsın,
Perma yapsın saçlara..
Televizyonda gece keyfi sunsun medya,
Benliği çalınan kitlelerin ağız suyuna.
Kuyrukta bekletilsin emekli, emekliliği boyunca
Bürokratlar, başsağlığı dilekleri yetiştirsin,
Grizulara kurban giden işçilerin ardından.
Komaya girsin sarhoşlar, ayyaşlar
Macit, oynaşını gezdirsin,
Banka kredisiyle aldığı mercedesle.
Figen, kanişini beslesin,
Avrupa patentli it yağıyla.
Genelevler dolup taşsın..
Fahişelerden alınan vergilerle,
Okullar açılsın
Yollar, köprüler, barajlar yapılsın,
İmamların maaşları ödensin
Öyle mi?
Kınasın dünya milletleri..
Mekik dokusun arabulucular..
Hoşgörüsünü esirgesin medeni hükümetler..
Sosyal demokrat teorisyenler.
Varoluşçular vesaire güruh.
İnsalcıllıktan dem vursun,
Köy enstitüsü kılıklı, anti demokrat zevat.
Sanat söylevleri versin, kıçı kırık teresler.
Rüşvet alsın kodamanlar,
Futbolcu, transfer hayalleri kursun,
Milyar kapısından.
Darbe hevesleri beslesin kursaklarında,
Fanatik laikçilerin
Öyle mi?…
Kınasın papa..
Vatikan kilisesi..
Ortodoks ruhani lideri, baş haham durmasın.
Lemalar tekzib etsin ne yazar?
Nota göndersin bilmem hangi devletin cumhur reisi.
Meclislerde, bütçe müzakereleri tartışıla dursun hararetle.
Enflasyon alsın yürüsün.
Emisyon hacmi görüşülsün komisyonlarda.
Kapalı kapılar arkasında pay edilsin milli araziler.
Afrikalı aç çocuklara toplanan yardım malzemeleri,
Talan edilsin.
Hiç edilsin emek, haram helal gözetmeksizin,
Masa başında.
Yoksulun yiyeceği alınsın elinden,
Çöp bidonlarını yalasın,
Açlıktan nefesi kokanlar.
Amerikan bayraklı blue jeanlar giysin yeni yetmeler
Atariyle oyalansın,
Kenar mahallelerin sümüklü çocukları
Öyle mi?…
Kınasın dünya..
Kınasın hicaz müftüsü..
Conileri çağırsın, bir milyar müslümanın,
Kıblegâhını korumaya..
Sazlı sözlü petro-dolar alemler yapılsın,
Kutsal topraklar üzerinde..
Esirgesin şeyhler kuruşlarını
Hayır için..
Fetva üretsin, nabız şerbeti niyetine,
Fetva makamları.
Sultanların gölgesinde gölgelensin.
Hurma yemenin kırk bin faziletini,
Kırk bin ciltlik kitaplarda anlatsın,
Şerhini düşsün icabında
Öyle mi?…
Kardeşlerimin tekbir nidaları,
Bayıltırken fesleğenleri..
Başını döndürürken zirvelerin,
Eritirken granit kayaların yüreğini,
Öyle mi?..
Kardeşlerim tahin ekmeğini bölerken 14 e
Ayın 14 üne yakalanırken dağlarda,
14 lülerle taranırken vahşice,
Daha 14 ünde vurulurken..
Öyle mi?…
Kurşun yükünü omuzlarında taşırken
Kul olmanın..
Tevhidi bir hayat arzusu kavururken içlerini,
Sızım sızım,
Barut ve kanla örerlerken, hayat dantelasını
Öyle mi?…
Devlet başkanının alnı,
Secdeye değiyormuş bir ülkenin.
Bana ne!
Kardeşlerim gömülürken topluca mezara,
Ölümün,işkencenin envai çeşitleri
Uğruyorken can evlerine,
Faiz oranları düşüyormuş başka bir ülkede,
Bana ne!
Kardeşlerim, çocuklarını babasız,
Eşlerini dul bırakıp,
Dağlarda bir kavgaya tutuşuyorken ölümüne,
Bir ülkede esanslar artık alkolsüz üretiliyormuş..
Kime ne!
Yetimler, öksüzler, dullar,
Şehit anaları, şehit babaları,
“İnna lillahi ve inna ileyhi raciun”
Hükmüne razı olurken.
Rızık endişesini, ellerinin tersiyle kenara itmiş,
Onca yoksulluğa rağmen.
Şeker bayramları hararetle kutlanıyormuş ,
Bir ülkede hala.
Kime ne!
İyi anlat kardeşim
İyi anlat daha ölmediğini, ölmediğimizi…
İyi anlasınlar ölümün pahasını,
Kavgaysa kavga, dövüşse dövüş,
Savaşsa savaş
Kardeşim…
Canım canına can olsun,
Kanımı kanın say.
Elerim de ellerin olabilse ahh…
Birde seninle gecelesem dağlarda,
Seninle vuruşsam yan yana…
Vurulsam…
Oracığa gömseler
Oracığa gömseler
Hemen oracığa
Yanına, yanı başına…
Kırmızı laleler filizlense toprağımdan
Nazlı nazlı.
Kıyamete kadar, şehit şehit koksam,
Şehit şehit tütsem…
Ben bir şehit oğluyum dese oğlum…
ve…
Alnından öpse melekler…
Abdülbaki Kömür
Henüz Yorum yok