MEHMET SÜRMELİ

-YENİ- NİTELİKLİ MÜSLÜMAN YETİŞTİRMEK ZORUNDAYIZ

NİTELİKLİ MÜSLÜMAN YETİŞTİRMEK ZORUNDAYIZ

Müslüman olduğunu söyleyen kimse, hayata damgasını vurarak kimliğini hissettirmiyor ve çer çöp muamelesi görüyorsa bunun nedeni; dünyalığa olan (aşırı) sevgi ve ölümden nefret etmedir.[1] Hz. Peygamber(s.), ümmetinin bu konulardaki hastalıklarını tedavi edebilmek için onlara ayetlerle şifalar sunmuştur. Müslümanlara dünyaya ve dünyalıklara tapmamayı öğretmiştir. Bunun neticesinde dünyayı ebedîleştirmeyip hayatı “garip veya yolcu” gibi anlamlandıran bir nesil yetiştirmiştir. Resulullah (s.), bu nitelikli insanlarla kolektif çalışmalar yapmış, onlara uzun ve kısa vadede uygulanabilir hedefler göstermek suretiyle bireysel ve toplumsal kimliği değiştirmiştir. Kutlu Medine bu insanlarla kurulmuştur. Böyle ulvi bir hedefi olan müminler bugün de, evvela tek başına ümmet olabilmeli, sonra da toplumsal cemaat olup siyasallaşma sürecine girmelidir. Zihni küfürden ve ideolojilerden tecrit olamayan; Dünya Ticaret Merkezi temelli yörünge siyasetine teslim olan ve sıradan şahısları ‘yanılmaz’ kabul eden; âlimle zalimi birbirinden ayıramayan kimselerin önce hakiki Müslüman kimliğini kazanıp sonra da belirli hedefler dâhilinde yola koyulmaları gerekir. Niteliksiz insanlarla ulvi hedefleri gerçekleştirmek mümkün değildir. Bu bağlamda; “Er refik kable’t tarik/yola çıkmadan önce yol arkadaşı bulmak” çok önemlidir.

Ülkemizdeki Müslümanların cemaatleşme sürecinin neresinde olduklarının hem kendileri tarafından hem de gerçek ulema tarafından sorgulanması gerekir. Eğer Müslümanlar, Kur’ânî anlamda cemaatleşmenin herhangi bir yerinde değillerse yapılması gereken öncelikli çalışmalar belirlenmelidir. Belirlenen yerden plânlı ve sürekli bir çalışma başlatılmalıdır. Aksi hâlde, kendileri bireysel cemaat olamamış insanlardan İbrahimî duruş beklemek ve onlara taşıyamayacakları görevler yüklemek, neticesi iflas olan zaman kaybıdır. Bu çerçevede şunu önerebiliriz: Peygamber Efendimiz İslâm cemaatini yetiştirmeye nereden başladıysa oradan başlamak; Kur’an’ın öncelikli konularıyla insanları buluşturmak gerekir. Bu öncelikli konu da Allah Teâlâ’yı hakkıyla bilmektir. Kaynakları ise Kur’an, Sünnet ve bu iki asıldan referans alarak yazılan akaid kitaplarıdır.

Hz. Peygamber (s.), toplumdaki en büyük sapmanın itikadi sapmalar olduğunu görmüştür. Bu nedenle kendisi de, Allah Teâlâ’nın koruması dâhilinde(masumiyet), yaşadığı topluma entegre olmamış/uyum sağlamamıştır. Böyle sapkın bir topluma Allah(c.) müdahale ederek yanlış itikadı imha ve sahih olanı hâkim kılma çerçevesinde Hz. Muhammed’in(s.) risaletiyle beraber ayetlerini göndermiştir. Kur’an’ın çoğunluğunu teşkil eden bu ayetlerle yeni bir nesil ve ümmet meydana getirilmiştir. Hayatı anlamlandırmada Allah’a(c.) yer vermeyen bu anlayışa Kur’an, ‘cahiliye’ adını vermiştir.[2] İnsanlığın, cahiliyenin her türlüsünden kurtulmasının sahih marifetullah ile olacağını mutlak anlamda bilen Yüce Allah, ayetlerini evvela bu çerçevede göndermiştir. Daha sonra da inanç alanındaki diğer yanlışları önce imha sonra tashih etmiştir. Yukarda belirttiğimiz gibi Resulullah(s.) toplumun sorunlarını belirlemiş sonra da çalışmalarını başlatmıştır.  Onun çalışma alanının önceliğini itikadi sapmaları önlemek oluşturduğuna göre günümüz davetçileri de işe buradan başlamalıdırlar. Hayatın diğer alanları ıslah edilse bile iman noktasındaki sapmalar kazanılanları Allah(c.) katında geçersiz kılar. İmanın olmadığı bir hayat tarzı Yüce Allah’ın katında meşru değildir.

[1] Ahmed, Müsned, c.V, s.278.
[2]Bak: Maide5/50

MEHMET SÜRMELİ

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri