MEHMET SÜRMELİ

-YENİ- ADİL SİYASETÇİ OLMAK İÇİN VAHYİN EĞİTİMİNDEN GEÇMEK GEREKİR

ADİL SİYASETÇİ OLMAK İÇİN VAHYİN EĞİTİMİNDEN GEÇMEK GEREKİR

Kur’an, peygamberler üzerinden tüm insanlığa adaletten ayrılmamalarını emretmiştir. Adaletin tüm peygamberlerin sıfatı olması nedeniyle bütün zaman ve mekânlar için evrensel bir nitelik oluşuna dikkat çekmiştir. Hususiyetle de idarecilerin ve siyaset adamlarının adaletten ayrılmamasını emreden Hz. Peygamber (s.a.v.), “Allah katında en yüce konuma sahip olanların, konuştuğunda doğruyu söyleyen, hüküm verdiğinde adaletten ayrılmayan ve merhamet istendiğinde (halkına) şefkat gösteren devlet reisi”[1]olduğunu söylemiştir. Bu meyanda, “Adaletle karar veren Müslüman devlet başkanının bir gününün altmış yıl (nafile) ibadetle geçen ömürden daha hayırlı” oluşuna dikkat çekmiştir.[2] Fetih yılında hırsızlık yapan Fatıma bt. Mahzumiye’yenin cezasının affına aracı olmak isteyen Üsame b. Zeyd’i şiddetle azarlamış ve “Geçmiş ümmetlerin helak olmalarının nedeninin eşraftan birisi suç işlediğinde hukuku uygulamamak, zayıf birisi suç işleyince de kanunu uygulamak” oluşuna vurgu yapmıştır. Daha sonra da “Kızım Fatıma bile olsa hırsızın elini keserdim” diyerek kuralları uygulamada kimseye iltimas olamayacağını ilan etmiştir.[3] Suçlular devlet erkânı tarafından korunmaya başladı mı ortaya zulüm çıkar. Üzülerek belirtelim ki halkı Müslüman ülkelerdeki bürokratik yapının elamanları İslâm’ı referans alan bir ahlaki ve hukuki gelenekten gelmedikleri için adam kayırmaya bağlı suç ceza dengesinde ciddi sapmalar yaşanmaktadır. Böylece günümüz Müslüman toplumlarında da adalet yerini bulmamaktadır. Hâlbuki dinimiz, zalime yardım etmek amacıyla onunla bilinçli şekilde ortak hareket etmeyi imana sirayet eden ve İslâm’dan çıkmaya neden olan bir suç saymıştır.[4] Mazlumlar adalet istemek veya hak aramak amacıyla devlet kapısına müracaat ettiklerinde, çözüm makamının, kapılarını halkın yüzüne kapatmasını Peygamber Efendimiz şöyle eleştirmiştir: “Kim ki Müslümanların bir işine yönetici tayin edilir de daha sonra kapılarını yoksulların, zayıfların, mazlumların ve diğer ihtiyaç sahiplerinin yüzüne kapatırsa Allah da o kimsenin en çok muhtaç olduğu ihtiyaç anında rahmet kapılarını ona kapatır.”[5]  Peygamber Efendimiz, Yüce Allah’ın kıyamet gününde yedi sınıf insanı kendi koruması altına alçağını belirtmiş ve bunların başında da adaletli yöneticilerin geldiğini söylemiştir.[6] Ayrıca; “Ümmetin sorunlarına çözüm üretmek yerine halkına yalan söyleyen yöneticilerle Allah Teâlâ kıyamet gününde konuşmaz ve yüzlerine bile bakmaz” buyurarak yöneticileri uyarmıştır.[7] Gerek adaleti uman, gerekse yönetimde adalet prensibini önceleyen kimselerin tüm siyaset teorilerini yıkan, Hz. Ebubekir’in halife seçildiğinde yaptığı şu konuşmayı iyi anlaması ve gerekli dersleri alması elzemdir. Allah Teâlâ’ya hamd ve senadan sonra Hz. Ebubekir(r.a.), tarafından yapılan konuşmanın aslı şöyledir: “Ey insanlar! Sizin en hayırlınız olmadığım hâlde başınıza yönetici seçildim. Şayet iyilik üzerine olursam bana yardım ediniz. Eğer kötü olursam da beni doğrultunuz. Doğruluk emanettir. Yalan ihanettir. İçinizdeki zayıf kişiler Allah’ın izniyle ben onların haklarını alana kadar benim yanımda kuvvetlidirler. İçinizdeki güçlü kimseler ise Allah’ın izniyle onlardan zayıfların hakkını alana kadar benim yanımda güçsüzdürler. Bir toplum Allah yolunda cihadı terk edecek olursa Allah onlara dünyada zillet verir. Toplumda zina (ve türleri) yaygın hâle gelirse Allah o topluma bela ve musibeti umumileştirir. Allah’a ve Peygamberine itaat ettiğim sürece bana itaat ediniz. Şayet Allah ve Peygamberine isyan edersem bana itaat etmeniz gerekmez.”[8]Bu konuşmanın Hz. Ebubekir’in seçildiği anda yapıldığını yeniden anlarsak onun takip edeceği siyaseti de doğru kavramış oluruz. Hz. Ebubekir’i böyle bir siyasi olgunluk ve özgünlüğe taşıyan almış olduğu Kur’an ve Peygamber terbiyesidir. Bu terbiyenin kaynakları aynen durmaktadır. Yeniden bu kaynaklara dönerek İslâm’ın yönetim tarzıyla ilgili kurallarını içselleştirmeyenler, Müslümanların hukuki, iktisadi ve ahlaki hiçbir sorununu çözemezler. Kısacası nebevi terbiyeden geçmeden, siyasetin zirvesi sünneti ihsan hâlinde yaşamadan ne Ebubekir ne de Ömer yetiştirilir. Osman’ın ve Ali’nin sadece istismarı yapılır. (Allah Teâlâ hepsinden razı olsun.) Siyaset uzaktan temenni makamı değildir. Siyaset vahyin potasında ideal insan ve toplumu yetiştirme makamıdır.

[1] Ramahurmizi, Hasan b. Abdurrahman, el-Muhaddis’ü-l Fasıl, Beyrut, 1984, s. 343. 
[2] Heysemi, Zevaid, c. V, s. 197.
[3] İbni Mace, Hudud, 6, Had. No: 2447.
[4] İbni Kesir, Cami’u-l Mesanid, c. I, s. 427.
[5] Ahmed, Müsned, c. III, s. 441.
[6] Malik, Muvatta, 51, c. II, s. 953.
[7] Nesai, Zekat, 23, Had. no: 77, c. V, s. 86.
[8] İbni Hişam, Ebû Muhammed Abdulmelik, es-Siretü’n-Nebeviyye, c. IV, s. 312.
 MEHMET SÜRMELİ

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri