- 10 Ekim 2025 - CİHAD İZZET VE ŞEREF KAZANDIRIR
- 03 Ekim 2025 - SAHABEYİ ÇOK SEVİYORUZ
- 02 Ekim 2025 - ÂDİL YÖNETİMİN ŞİFRELERİ
- 21 Eylül 2025 - ANA SINIFLARI VE YOGA EĞİTİMİ
- 12 Eylül 2025 - MESCİD VE İMAM
- 05 Eylül 2025 - DEĞERLER EĞİTİMİ ÜZERİNE
- 29 Ağustos 2025 - TEVHİD-İ TEDRİSAT
- 21 Ağustos 2025 - NİTELİKLİ MÜSLÜMAN YETİŞTİRMEK ZORUNDAYIZ
- 17 Ağustos 2025 - ÂLİMLER İÇİN GÖREV TANIMI VE EĞİTİM-ÖĞRETİM
- 07 Ağustos 2025 - MÜNAFIK ZİHNİYETİN HAYATA BAKIŞI
- 04 Ağustos 2025 - ADİL SİYASETÇİ OLMAK İÇİN VAHYİN EĞİTİMİNDEN GEÇMEK GEREKİR
- 28 Temmuz 2025 - ZALİMİN ZULMÜ VARSA MAZLUMUN ALLAH'I VAR
- 22 Temmuz 2025 - KUDÜS'E BİR DE BU FETVADAN BAKALIM
- 21 Temmuz 2025 - İLGİLENENLER İÇİN METODİK BİR HATIRLATMA
- 31 Mayıs 2025 - MÜRŞİD-İ KÂMİL KİMDİR?
- 09 Temmuz 2023 - Zaman Ve Mekanla Kayıtlı Olmayan İbadet; Cihad
- 19 Nisan 2023 - Kötülüklere Karşı Tavırlı Olmak İmandandır
- 16 Şubat 2023 - İhtiyaç Fazlasını Vermek
- 03 Ekim 2022 - Ailenin Selameti İçin
- 20 Temmuz 2022 - Önderlik Konumu ve Sorumluluk
- 16 Nisan 2022 - Kimse Teklif Sahibi Müslümanları Sevmiyor!
- 30 Aralık 2021 - Faiz Düzenine Nefes Aldıranlar Utansınlar !
- 26 Aralık 2021 - Faiz Kur'an ve Sünnette Haram Kılınmıştır; Faize Para Yatırmayın
- 19 Aralık 2021 - Seherleri İhya Etmenin Üzerine
- 28 Kasım 2021 - Allah Teala'ya Karşı Edepli Olalım
- 06 Ekim 2021 - Emanete İhanet Etmeyelim
- 25 Eylül 2021 - Sünneti Doğru Anlamada Dört "T"
- 13 Eylül 2021 - Ailede Din Eğitiminin Verilmemesi Çocukları Şirke Düşürebilir.
- 11 Eylül 2021 - Yoksulluk Sorununa Dinimizin Bakışı ve Çözümü
- 08 Eylül 2021 - Tasavvufta Terakki ve Zikir Kavramları

MEHMET SÜRMELİ
-YENİ- İSRAİLİYAT ÜZERİNE!!!
İSRAİLİYAT ÜZERİNE!!!
Ehli kitabın dini mahiyetteki sorulara verdiği cevap ne selim aklın, ne de haber-i sadıkın bir türü olan haber-i resulün neticesidir. Çoğu, din büyüklerinin elleriyle yazdıkları malumata dayanmaktadır. Sahih olmayan malumattır. Müslümanları İslâm’dan vazgeçirme ve kafalarına şüpheler sokma plânları da olabilir. Bildiğimiz ve bilemediğimiz muhtemel tehlikeleri sezen Rasulullah, ümmetinin istikbali içn böyle bir uyarı yapmıştır. Rasulullah’ı iyi anlayan sahabilerin Ehl-i kitaba başvuruları yok denecek kadar azdır. Özellikle Ehl-i kitaptan nakilde bulunanlar rivayet açısından makbul addedilmedikleri gibi, onlara kaynaklık eden zevatta “İsrailiyatçı” kimlikle öne çıkarak güvenilir kaynaklarda yerlerini alamamışlardır. Öyle ki bir tefsir kaynağındaki israiliyatın miktarı o kaynağın güvenilirlik derecesiyle doğru orantılıdır. Kadim dönemlerdeki Ehl-i kitap müntesipleri İslâm ve Müslümanlarla hesaplarını kapatmadılar. Sanayi devriminden sonra kurdukları sömürge düzeniyle iktisadi üstünlüklerini kullanarak ilmi alana da yön vermeye başladılar ve geçmişteki açık tuttukları hesaplarına yeni sayfalar açtılar. Sosyal bilimler ve teknik bilimlerde dünyaya yön verdikleri gibi oryantalist faaliyetlerle de Hristiyanlık propagandasını farklı bir zemine taşıdılar. Müslümanların sahip oldukları temel İslâm bilimleriyle ilgili enstitüler, fakülteler açarak buralarda tahsil yapmanın nesnelliği üzerinde durdular. Buralarda oryantalist kaynak kullanmanın objektifliğini ve bilimselliğini Müslümanlara dayattılar. Siyasal güçlerini kullanarak bunları dünyaya kabul ettirdiler. Buralarda master ve doktora yapmayanları yetersizlik ve eserlerini öznel olmakla itham ettiler. Çalışma enstitüleri ve kurumların başındakiler Müslümanların geleceklerini karartmak için ömürlerini harcadılar. Sonuçta diniyle, kitabıyla, peygamberiyle, sahabeyle, dini kurumlarla, İslâm kültürü ve tarihiyle problem yaşayan bir bilimsel zihniyet(!) türettiler. Yeni durumlara göre Kur’an-ı Kerim’in orijinal olmadığını, hadis ve sünnetin yüz yıllar sonra bir araya getirilen Arap kültürü olduğunu iddia ettiler. Ayetlerin mutlak tarihselliği, hukukun Romadan aşırma iddiasını yinelediler. Peygamber Efendimizin ailesinden sahabesine kadar saygı duyulacak alanların tamamını bombaladılar. Zihnimizi kendi epistemolojik anlayışlarına göre inşa etmeye çalıştılar. İslâm’ın varlık alanını takviye eden siyasal/velayet tekliflerine ve cihada karşı savaş açtılar. Böylece Müslümanları dünya sisteminin önce ayrılmaz bir parçası yaptılar; kapitalist veya sosyalist düşünceye entegre ettiler, sonra da bir daha ayağa kalkamasınlar diye en önemli ibadet olan cihadı, Müslümanların ağzına bile alamaz hâle getirdiler. Dünyada kendilerine ait ne kadar eli kanlı proje varsa hepsini cihadla ilintilendirdiler. Sonunda ülkenin en büyük dini kurumlarının başında olanlar “cihad temel ibadet değildir” diyerek ısmarlama siyasetçileri enforme ettiler. Neticede Allah’ın emirlerini kâfirler adına yargılayan akedemisyen ve siyasetçiler ülkeye yön verir hâle geldi. Unutulmamalı ki cihadı reddedenler vatan topraklarını, şehitlerinin kanlarını, Kudüs’ü, İşgal edilmiş Mekke’yi ancak “esemes duaları” üzerinden kâfirlere sermaye aktararak kurtarırlar(!). Hâlbuki cihada karşı çıkan herkes Müslümanların savunma alanlarını yok etmek ve ellerindeki vatan topraklarını savunmasız bırakmak isteyen bir gavur uşağıdır. İnşallah hakikat bilinir.
Netice-i kelam hadislerde buyurulduğu üzere alçaklardan ilim öğrenmek doğru değildir. Özellikle dini ilimleri kimden aldığımıza dikkat etmeliyiz. Hakka Müslüman olmayanlardan, bidat ehlinden, ilmin ağırlığını taşıyamayan belamlardan, bilgiyi firavunların emrine sunanlardan, zalimlerden, kaynakları sahih ve sağlam olmayanlardan, metodoloji bilmeyenlerden, ibadetleri kâmilce eda etmeyenlerden, ideolojik düşünenlerden ilim öğrenilmez. Yeryüzü boş değildir. Arayan Mevlasını bulur. Şayet bu söylenenlere riayet edilmezse Rasülullah’a hâlâ sevgi ve saygıdan bahsedilebilir mi?
MEHMET SÜRMELİ
Henüz Yorum yok