- 19 Aralık 2025 - İMANDA SENTEZ OLMAZ
- 12 Aralık 2025 - HADİS VE SÜNNETİ REDDEDENLERE REDDİYE
- 06 Aralık 2025 - ÇOCUKLARINIZ ARASINDA ÖPÜCÜKLERİNİZDE BİLE ADİL OLUNUZ
- 27 Kasım 2025 - GÜNDEMİ KİM BELİRLİYOR?
- 21 Kasım 2025 - ÇOCUK EĞİTİMİ ÜZERİNE
- 14 Kasım 2025 - NE İSTİSMAR NE DE İSTİHMAR
- 07 Kasım 2025 - KAVRAM KATLİAMI
- 31 Ekim 2025 - İNSANİ HİZMETLERİN BAŞLANGIÇ NOKTASI ANA-BABA HUKUKUNA RİAYETTİR
- 23 Ekim 2025 - TARİHSELLİK ÜZERİNE
- 17 Ekim 2025 - İSRAİLİYAT ÜZERİNE!!!
- 10 Ekim 2025 - CİHAD İZZET VE ŞEREF KAZANDIRIR
- 03 Ekim 2025 - SAHABEYİ ÇOK SEVİYORUZ
- 02 Ekim 2025 - ÂDİL YÖNETİMİN ŞİFRELERİ
- 21 Eylül 2025 - ANA SINIFLARI VE YOGA EĞİTİMİ
- 12 Eylül 2025 - MESCİD VE İMAM
- 05 Eylül 2025 - DEĞERLER EĞİTİMİ ÜZERİNE
- 29 Ağustos 2025 - TEVHİD-İ TEDRİSAT
- 21 Ağustos 2025 - NİTELİKLİ MÜSLÜMAN YETİŞTİRMEK ZORUNDAYIZ
- 17 Ağustos 2025 - ÂLİMLER İÇİN GÖREV TANIMI VE EĞİTİM-ÖĞRETİM
- 07 Ağustos 2025 - MÜNAFIK ZİHNİYETİN HAYATA BAKIŞI
- 04 Ağustos 2025 - ADİL SİYASETÇİ OLMAK İÇİN VAHYİN EĞİTİMİNDEN GEÇMEK GEREKİR
- 28 Temmuz 2025 - ZALİMİN ZULMÜ VARSA MAZLUMUN ALLAH'I VAR
- 22 Temmuz 2025 - KUDÜS'E BİR DE BU FETVADAN BAKALIM
- 21 Temmuz 2025 - İLGİLENENLER İÇİN METODİK BİR HATIRLATMA
- 31 Mayıs 2025 - MÜRŞİD-İ KÂMİL KİMDİR?
- 09 Temmuz 2023 - Zaman Ve Mekanla Kayıtlı Olmayan İbadet; Cihad
- 19 Nisan 2023 - Kötülüklere Karşı Tavırlı Olmak İmandandır
- 16 Şubat 2023 - İhtiyaç Fazlasını Vermek
- 03 Ekim 2022 - Ailenin Selameti İçin
- 20 Temmuz 2022 - Önderlik Konumu ve Sorumluluk
- 16 Nisan 2022 - Kimse Teklif Sahibi Müslümanları Sevmiyor!
- 30 Aralık 2021 - Faiz Düzenine Nefes Aldıranlar Utansınlar !
- 26 Aralık 2021 - Faiz Kur'an ve Sünnette Haram Kılınmıştır; Faize Para Yatırmayın
- 19 Aralık 2021 - Seherleri İhya Etmenin Üzerine
- 28 Kasım 2021 - Allah Teala'ya Karşı Edepli Olalım
- 06 Ekim 2021 - Emanete İhanet Etmeyelim
- 25 Eylül 2021 - Sünneti Doğru Anlamada Dört "T"
- 13 Eylül 2021 - Ailede Din Eğitiminin Verilmemesi Çocukları Şirke Düşürebilir.
- 11 Eylül 2021 - Yoksulluk Sorununa Dinimizin Bakışı ve Çözümü
- 08 Eylül 2021 - Tasavvufta Terakki ve Zikir Kavramları
MEHMET SÜRMELİ
-YENİ- DÜNYALIK ENDİŞESİ OLANLAR OKUMASIN!!!
DÜNYALIK ENDİŞESİ OLANLAR OKUMASIN!!!
Cihad ibadetiyle bu ibadeti yapan kimsenin kazanmış olduğu nitelik arasında büyük bir ilgi vardır. Cihad insana şecaat/yiğitlik, yüreklilik, cesaret, kahramanlık ve şehadet kazandırır. Bu nedenle, denilebilir ki şecaat tüm peygamberlerin temel niteliklerindendir. Allah (c.c.), korkak insanlardan peygamber göndermemiştir. Peygamberlerinin sıfatlarıyla ahlaklanan ümmeti de, peygamberlere varis olan âlimleri de, Hz. Peygamber’e niyabeten ümmeti yöneten hakka Müslüman siyaset adamları da korkak olmamalıdırlar.
En zor şartlarda insanların direncini kırmak ve ölüm endişesiyle onlara korkaklığı öğütlemek, münafıkların ve kâfirlerin davranış biçimi olduğu için Hz. Muhammed (s.), ümmetine şu uyarıyı yapmıştır: “Kim cihad etmez ve cihad etmeyi içinden bile geçirmezse, o kişi münafıklıktan bir şube üzerine ölür.”[1] Çünkü münafıklar, korkak oldukları gibi Müslümanları da korkutarak kendilerine benzetmek isterler.[2] Korkaklık münafıkların iliklerine işlemiştir. Müslümanların aldığı İslâmî eğitime göre; “Allah (c.c.) yolunda bir deve sağımı kadar cihad eden kişiye cennet vacip olur.”[3] Aynı bağlamda Hz. Muhammed (s.a.v), “Allah’ın rızasını kazanmak için çalışıp gayret ederken ayakları tozlanan kimseye cehennem ateşinin haram olacağı; dokunmayacağı”[4] müjdesini vermiştir. Ayrıca insanın, niyetini halis hâle getirmek suretiyle “Allah yolunda yaptığı bir sabah veya akşam yürüyüşü, dünya ve içindeki her şeyden daha hayırlıdır.”[5] buyurmuştur.
Hz. Peygamber’in cesaret timsali olduğunu söyleyen Hz. Ali (r.), savaşlarda korktukları zaman onun arkasına gizlendiklerini ifade etmiştir. Hz. Muhammed (s.), herkes korkar cesaretini kaybederse, dünyaya kötülerin egemen olup hayatın anlamsız hâle geleceğini biliyordu. Bunun için, “İslâm’da, kesintisiz –ruhbaniyet[6] derecesinde- tek uğraşı cihadtır.”[7] demiş, insanlardan korkup çekinmenin kişiyi hayrı ve doğruyu söylemekten men etmemesini şu şekilde açıklamıştır: “İnsanlardan korkmak ve çekinmek, sizden birisini, gördüğü veya bildiği bir hakkı söylemekten engellemesin. Çünkü söylemiş olduğu bu hak sebebiyle ne (belirlenmiş) eceli yaklaştırılır, ne de rızkı uzaklaştırılır.”[8] Bu rivayetle Peygamber Efendimiz, Müslümanların zaferini engelleyen iki hastalığa; ölüm korkusu ve rızık endişesine dikkat çekmiştir. Cesareti övüp korkaklığı yermesi bakımından şu hadis oldukça önemlidir: “Hz. Peygamber bir defasında sahabilerine, ‘Sizden biriniz kendini küçük düşürmesin.’ deyince arkadaşları da ona ‘Kendimizi nasıl küçük düşürür, alçaltırız?’ sorusunu yöneltmişlerdir. Bunun üzerine Resulullah; “Kişi, Allah için konuşması gereken bir yerde konuşmazsa, Allah Teâlâ ona kıyamet gününde, konuşması gereken yerde konuşmadığının nedenini sorar, o da ‘İnsanlardan korktum.” der, Yüce Allah da o kişiye: En çok korkman gereken ben değil miydim?”[9] buyurur. Hak uğrunda konuşmamanın neticesi, hadisi şerifte hem şahsiyet zaafı hem de kıyamet gününde tüm insanların önünde mahcubiyet olarak tanıtılmıştır.
Hz. Peygamber; “İnsanlar korkak davranır ve her türlü ahlaksızlığa kayıtsız kalırlarsa, içlerinde çok mükemmel insanlar da olsa yine de ilahî cezanın gelebileceğini”[10] belirtmiş ve herkesi şu sözleriyle uyarmıştır: “Bir toplumun içerisinde (aleni olarak) Allah’a isyan içeren davranışlar işlenir ve gücü yeten kimseler de bunlara engel olmazlarsa, Allah (c.c.) umumi bela ve musibetler verir.”[11] Aynı gemide yaşayan insanlar[12] kötülüklere, ahlaksızlıklara, fuhşa, uyuşturucuya, öldürme ve yaralamalara göz yumarlarsa “gemi su alır”[13] ve bela da ortak olarak herkese birden gelir. Bu belalardan kurtulmanın yolu, her Müslüman’ın cesaretini kuşanarak en yakınından başlayıp[14] komşularına doğru açılmak suretiyle İslâm’ın güzelliklerini duyurmalarıdır.[15]
Hz. Muhammed (s.) gibi cesaretli olmak; hakkın ve haklının yanında olmak ve yaşanabilir bir dünyayı kurabilmek için gayret etmektir. Zalimin adresini önemsemeksizin zulme karşı olmak, Muhammedî duruştur. Kimseyi tahrik etmeden ve kargaşaya meydan vermeden, millet olmanın güvenlik alanlarını garantiye almak için insan olmanın sorumluluğunu yerine getirebilmek, gerçek ve bilinçli şecaattir.
[1] Nesai, Cihad, Had. no: 2, VI, 8.
[2] Konuyla ilgili bkz: Âl-i İmran 2/154, 156, 168.
[3] Nesai, 25, Cihad, Had No: 25, VI, 25, Abdurrezzak, Musannef, no: 9534, V, 253.
[4] Ahmed, Müsned, III, 367; Nesai, Cihad, 25, Had. no: 9, VI, 14.
[5] Abdurrezzak, Musannef, Had. no: 9542, V, 259; Müslim, 33, İmare, 30, Had. no: 1881, II, 1500; Nesai, Cihad, 25, Had. no: 11, VI, 15.
[6] Burada ruhbanlığa bir övgü yoktur. Cihadın devamlılığı bir benzetmeyle anlatılmıştır. Dille ilgili bir anlatım biçimidir.
[7] Ahmed, Müsned, III, 266.
[8] İbn Mace, Fiten, 20, Had. no: 4007, II, 1328; Ahmed, Müsned, III, 51.
[9] Ahmed, Müsned, IV, 268.
[10] Malik, 56, Kelam, 8, II, 991.
[11] İbn Mace, Fiten, Had. no: 4009, II, 1329.
[12] Aynı gemi örneği Müslümanları bozuk ve kaptanlarının kendileri olmadıkları gemilere razı olmaları anlamına gelmez. Müslümandan istenen gemiye sahip olmaları, dümeni ellerine almaları ve hain saldırısından kendi gemilerini kurtarıp gemiyle ilgili kuralları da kendilerinin koymalarıdır.
[13] Ahmed, Müsned, IV, 268.
[14] Şuara 26/214.
[15] İbn Kesir, Camiu’l-Mesanid, Daru’l-Fikr, Beyrut trsz, I, 36.
MEHMET SÜRMELİ



Henüz Yorum yok