Mehmet Sürmeli

Kötülüklere Karşı Tavırlı Olmak İmandandır

Kötülüklere Karşı Tavırlı Olmak İmandandır

Pasif yaşamayı ve toplumdan kopmayı yeren Peygamber Efendimiz, Müslüman’ın hayatının topluma adanmasını tercih etmiştir. Bu açıklamamızla ilgili, sahabeden birinin Hz. Peygamber’e yapmış olduğu bir müracaata verilen cevap oldukça düşündürücüdür. Olay şöyle nakledilmiştir. “Sahabeden birisi bir vadiye uğramış, orda güzel manzaralarla; sularla, ağaçlarla karşılaşmıştır. Kendi kendine, orada kalıp ibadet etmeye; ölene kadar namaz kılmaya karar vermiş ama Hz. Peygamber’den onay almadan da bu kararının doğru olmayacağı sonucuna varmıştır. Hz. Peygamber’e gelmiş ve durumu (detaylarıyla) anlatmıştır. Peygamber Efendimiz, adama dönmüş ve şöyle buyurmuştur: “Sakın böyle bir şey yapma. Sizden birisi, bir deve sağımı kadar bile Allah yolunda (küfre karşı) kıyam edecek olursa ona cennet vacip olur.”[1] Bir başka ifadesinde ise; “Küfre karşı bir anlık kıyam, altmış yıllık ibadetten/(nafile)namazdan daha faziletlidir.”[2] buyurmuştur. Bu uyarı ve yönlendirme karşısında ne kadar şükredilse azdır. Peygamber Efendimiz bu uyarıyı tüm yoksullar, garipler, mazlumlar ve ezilenler adına yapmıştır. Hz. Peygamber, şayet Müslümanların âlimleri ve velayet makamını elinde tutanları kötülüklerin önlenmesi için tedbir almayacak olurlarsa, insanların umumi belalara uğrayabilecekleri uyarısını şu hadisiyle yapmıştır: “Bir toplumun içerisinde günahlar çokça işlenecek olur ve engellemeye, değiştirmeye gücü yetenler, kötülükleri değiştirmek için gayret etmezlerse Allah (c.c.), toplumun tamamını cezalandırır.”[3] Benzeri bir rivayette Ümmü Seleme annemiz, Peygamberimiz’e; “Niçin umumi belalar geliyor, onların içlerinde salih insanlar vardır.” dediğinde; “Evet! Onların başına gelen musibetler iyilerin de başına gelir.”[4] cevabını almıştır. Çünkü iyiler, toplumdaki kötülüklere müdâhil olmamışlar ve en azından kötülere karşı surat asma haklarını bile kullanmamışlardır. Kötülerin içindeki iyilerin hayatlarının meşruiyeti hakkıyla cihad etmelerine bağlıdır. Bu ibadet hakkıyla yapılmazsa elbette bela da umumi olacaktır. “Günahlar yaygınlaşırsa bizde isyankârlarla beraber helak oluruz.”[5] Uyarısı ile bütün Müslümanları Allah’a isyan etmemek konusunda teyakkuza geçiren Peygamberimiz, günahın bütün türlerine karşı Müslümanların tepkili olmalarını emretmiştir. İsrailoğulları’nın yaptığı şu hataya düşmemeyi tavsiye eden Hz. Peygamber (s.a.v.), suçlulara davranışlarla da tepki konulmasını istemiştir: “İsrailoğulları’nda bazı önemli eksiklikler zuhur etmişti. Adamın birisi suç/günah işlediğinde arkadaşı onu o günahtan sakındırır, diğer gün aynı günahı işlediğinde ise kardeşini günaha karşı uyarmaz; onunla beraber yer, içer ve beraberce düşüp kalkarlardı. Allah, bu anormal davranışları sebebiyle onların kalplerini/düşüncelerini birbirine benzetti.

Günahlara tepki duymakla ilgili bilinen şu meşhur hadiste Hz. Peygamber, ümmetine görev vermiştir: “ Sizden biriniz bir münker (İslâm dinine ve selim akla aykırı eylem veya söylem) gördüğünde önce onu eli ile düzeltsin, eli ile düzeltmeye gücü yetmiyorsa dili ile düzeltsin. Dili ile düzelmeye gücü yetmiyorsa, o zaman kalben nefret etsin. Bu durum imanı en zayıf olanların yapacağı iştir.”[6] Bu kadarını bile yapmayanın hardal tanesi kadar bile imanının olmadığı belirtilmiştir. Bu hadisi bazı çevreler ve hadis şarihleri; “Elle müdahaleyi devlet, dille müdahaleyi âlimler yaparlar. Halk ise sadece nefret duymakla yükümlüdürler.” diyerek insanların genelinden fiili sorumluluğu almışlardır. Hadise kendilerince bir anlam yüklemişlerdir. Eğer siyasete fiilî müdahale hakkı veriliyorsa unutulmamalı ki vacibin kendisi ile tamamlandığı şey de vaciptir. Bu durumda hadis, her Müslümânâ dârü-l İslâm inşa etme görevini yükler. Böyle bir yaklaşım çok daha radikal anlamlar içerir. Bu görev hakıyla yerine getirilmeden İslâm siyasette belirleyici olabilir mi? Hâlbuki “Aynı gemiyi paylaşan yolcular, gemiye zarar vermek isteyenlere tavır almazlarsa gemi su alır ve beraberce batarlar.”[7] Yani; “ Allah’a karşı işlenen isyana karşı gücü yetenler, engel olmazlarsa, günahları işleyenlerin yanında toplumun tamamı cezalandırılır.”[8] Tarihte sünnetullah hep böyle tecelli etmiştir.

[1] Darimi, Sünen, c.II, s.260; Heysemi, Zevaid, c.V, s.279-80
[2] Heysemi, Zevaid, c.V,s.326; İbni Kayyım, İlam’u-l Muvakkin, c.IV, s.247
[3] İbni Mace, Fiten, Had. no:4009, c.II, s.1329
[4] Ahmed, Müsned, c.VI, s.295
[5] Malik, 56, Kelam, 8, c.II, s.991
[6] Ahmed, Müsned (Tah: Muhammed Derviş, Had. no:11073), c.IV, s.23
[7] Ahmed, Müsned, c.IV, s.268
[8] Ahmed, Müsned, c.Iv, s.191

MEHMET SÜRMELİ

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri