AV. FEVZİ KONAÇ

Deprem & Seçim & Ramazan İklimi...

DEPREM & SEÇİM & RAMAZAN İKLİMİ...

6 Şubat... arz sallandı ve üzerinde ne varsa yıktı. Deprem üzerinden bütün zaaflarımızla, kusurlarımızla ve hatalarımızla yüzleştik/yüzleşiyoruz. Ağır bir bedel ödedik. 50 bin canımız toprağa düştü. Şehirler tarumar ve aileler paramparça oldu. Şehirler hayalete, yılların birikimi evlerimiz ve işlerimiz harabeye döndü. Hiç ölmeyecekmiş gibi kurguladığımız dünya hayatımız, bir anda büyük ayrılıklara ve acılara, sevdiklerimizi tek parça bulup defnedebilmenin mutluluğuna (!) dönüştü. Kimine ise belirli bir mezar bile nasip olmadı. Yalan dünya gerçeği hiç bu kadar ağır bir tokatla kendini hatırlatmamıştı. Efendimiz AS’ın o ibretlik uyarısı zihnimize hiç bu kadar çivi gibi çakılmamıştı. Bizi kendimize getirmesi gereken o uyarıda “Ağızların tadını bozan ölümü sıkça anınız” diye buyurmuştu Efendiler Efendisi. Anmaktan öte, ölümün yürek sızlatan binbir çeşidine şahitlik ettik. Ve şimdi ilahi olarak beşere yüklenen nisyan gereği zaman geçtikçe ve ara açıldıkça, unutmaya başladık. İçimizi yakan acının soğumasına şahitlik ediyoruz. Unutmak aslında büyük nimet. Yoksa bu acılarla yaşamak mümkün mü?

Unuttuk...!!

Ve dünya yine kendini hayatımızın merkezine yerleştirdi, sanki daha dün en yakınlarımızı toprağa vermemiş gibi birbirimizin boğazına sarıldık. Gördüğüm o ki; seçim arefesinde maddi depremlerin yerini manevi depremler aldı. Neden manevi depremler? Daha yakınlarımızın toprağı soğumadan milletçe kenetlenmemiz gereken bu günlerde “seçim kararı” aramızdaki hararetin artmasına yetti de, arttı bile. Bir yandan depremin yaralarını sarmaya çalışırken diğer yandan ideolojik fanatizm ve siyasi tercih farkı nedeniyle birbirimizi kanatmaya başladık. Aynı kıblenin ve secdenin insanları bile artık kolaylıkla birbirini ihanetle itham etmekten çekinmez oldu. Birbirimizin gönlünde depremin yaralarını sarmaktan daha zor olan dil yaraları bırakıyoruz. Dün ağabey dediğimize bugün farklı düşündüğü için hakaret edebiliyoruz. Gıybet, iftira, yalan ve sövmek sıradan halimiz oldu. Kalbimiz kirlendi, öfkemiz demlendi, nefretimiz ateşlendi ve kinimiz bilendikçe bilendi. Hatay, K.Maraş, Adıyaman, Osmaniye, G.Antep, Urfa, Diyarbakır, Malatya, Kilis ve Adana ancak bir ay ibret olabildi yüreklerimize. Maddi deprem içimizi yakarken, siyasi çekişmelerin tetiklemesi ile manevi fay hatlarımız yıkılmaya başladı.

Bu böyle gitmemeli ve Ramazanı fırsat olarak görmeliyiz...

Şimdi gıybet, iftira kokan ağızlarımızla ve kin dolu yüreklerimizle rahmet ve merhamet iklimi Ramazan-ı Şerif ayına giriyoruz. Bir yanımızı maddi, diğer yanımızı manevi depremlerin tarumar ettiği şu acı günlerde onun iklimine ne kadar da çok ihtiyacımız var. Ancak itiraf etmeliyiz ki, bedeni sıhhat gerektiren ramazan orucuna sanki birde ruhi sıhhat eklenmesi gereken bir zamandan geçiyoruz. Bu kadar nefretle dolu yüreklerimiz ve bozulan ağızlarımızla nasıl oruç tutacağız? Aç kalacağız belki ama ibadet etmiş olacak mıyız? Bilemiyorum. Pandemi deldi geçti. Deprem yıktı geçti. Seçim böldü geçti diyeceğimiz bu karmaşada bütün dua’m o ki; Ramazan teskin etti geçti diyelim.

Şimdi ilahi rızayı kazanmanın tam sırası. Bu fırsatı kaçırmayalım. Yaşanan felaket hiç bir mezhebi, meşrebi, partiyi, ırkı ayırmadı. Bu açık mesajı iyi okumalıyız. Hüznün ayırmadığı felaketi, birliğin ve kardeşliğin tesisinde, paylaşmanın ve ikram etmenin işareti olarak görelim. İlimizdeki depremzede kardeşlerimize sofralarımızı ve gönüllerimizi açalım. Devletimiz depremin maddi yaralarını sararken, millet olarak bizde manevi yaranın tedavisi için sevgi ve merhametle, ramazanı da fırsat bilerek Kur’anın gölgesinde kardeşlik adına ruhlarımızı yeniden inşa etmenin fırsatı bilelim. Sadece midemizi değil savrulan ruhlarımızı da oruçla temizleyelim. Tarihimizin en buruk bayramında ramazanın rahmet yağmurlarında iliklerine kadar ıslanmış ve kazanmış olarak çıkanlardan olalım. Allah korusun. Beterin beterinin olduğunu hiç mi hiç aklımızdan çıkarmayalım.

Kalemin ve  bilginin sahibi Cenab-ı Hakk’a hamd ile... 

Memleket Gazetesi 

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri