Av.Fevzi Konaç

Gardiyan Devlet & Garson Devlet !!

GARDİYAN DEVLET & GARSON DEVLET!!

Bu ülkede Cumhuriyetin ilanından sonra uzun yıllar baskıcı, tahakküm eden, milleti küçümseyen tek parti zihniyetinin, kendini ülkenin ve her şeyin sahibi olarak gören bürokratları eliyle millet aşağılanmış ve adam yerine konulmamıştır. Yapılan köklü değişim ve devrimlerin toplumda kabul görmesi ve insanların itaat etmelerinin sağlanması adına devletin gücü orantısız olarak milleti ezmiş ve uzun yıllar millet üzerinde korku havası estirilmiştir. Bu zoraki değişime karşı çıkılması mümkün olmamakla beraber, küçük itirazlar bile o kadar şiddetli bir şekilde bastırılmış ve cinayetler işlenmiş ki, bu hava milletin üzerine karabasan gibi çökmüş sonuçta devletinden, idarecisinden, polis ve askerinden korkan bir toplum inşa edilmiştir. Bu hava tek parti döneminin kapanması ve CHP’nin iktidarının sona ermesi ile birlikte değişmeye başlamış, Demokrat Parti’nin “Yeter, Söz Milletindir” sloganı ile birlikte millet kısmen rahatlamış, Rahmetli Turgut Özal ise bu yumuşayan havayı bir adım daha ileri taşımıştır.

Siyasete ilgi duymaya başladığım günlerde ise Rahmetli Erbakan Hocamız iktidar anlayışını ifade edip, devleti tanımlarken öyle güzel bir benzetmeyi siyasi hayatımıza hatıra olarak bırakmıştır ki; ciltler dolusu kitap yazılsa, devletin tanımı ancak bu kadar güzel ifade edilebilir diye düşünüyorum. Siyasi tarihimizin acılarının unutulması, devlet ile milletin yeniden kucaklaşması, korkulan değil, sahiplenilen bir devlet algısının yeşertilmesi ve geçmiş travmalarımızın tedavisi amacıyla ortaya konulan bu güzel slogan;

 “Gardiyan Devlet değil, Garson Devlet” idi.

Milleti sürekli ezen, kontrol altında tutan, özgürlüklerini yok sayan, vatandaşından sürekli şüphelenen, ancak kendi izni kadar nefes almasına müsaade eden bir devlet algısı yerine, sadece ve sadece ona hizmetkar bir devlet algısına doğru değişimin adı ve sloganıydı. Allah ondan razı olsun.

  Bu devlet anlayışını hakim kılmak, milletine hizmetkar bir bürokrat ve devlet adamı profili inşa etmek adına ise özgürlüklerin önünü açmaya gayret etmiş, devletin merhamet elini milletine uzatmak adına ekonomik ve manevi tedbirleri tek tek almıştı. Çöpten ekmek toplayan, çıplak ayakla kar üzerinde ekmek arabasının ardından koşan çocuğa gözyaşı dökecek kadar merhamet dolu bir yürekle.

Devletin bu güzel yönünü temsil eden idareciler, siyasetçiler ve bürokratlar hala unutulmadı ve rahmetle anılıyor. Tıpkı Vali Recep Yazıcıoğlu gibi. Şunu da ilave etmek ve hakkı teslim etmek görevimizdir. Cumhurbaşkanımızın, sürekli olarak hem valilerine hem de partisinin belediye başkanlarına halk ile iç içe olmalarını ve onlara devletin sıcak yüzünü yansıtmalarının gerektiğini ifade eden konuşmalarına sıkça tanık olduk. Allah razı olsun. Bugün yukarıda kısaca ifade etmeye çalıştığım Tek Parti dönemiyle mukayese edilmeyecek kadar büyük bir iyileşmenin ve değişimin yaşandığını görmemiz lazım.

Ancak birkaç hafta önce, Denizli’de yaşanan ve Vali Bey’in kendisine itibar etmediğini düşündüğü dönerci ustasının tavrına karşı verdiği tepkiyi birlikte izledik. Sonradan yaptığı açıklamayı ve özrünü doğrusu değerli buluyorum. Yanlış ve hatadan dönebilmek bir erdemdir. Daha önce de birkaç ilde ve yine Valiler üzerinden bu tip tavırlar kamuoyuna yansımış ve millet bu tip üsten tavırlara karşı tepki vermişti. Aslında devletin millet için var olduğu, bürokratların ve devlet memurlarının milleti azarlamak için değil, onlara hizmet için o makamlarda bulunduğu bilincinin geliştiğini düşünürken, bu tip olumsuz ekstrem örnekler üzerinden birçok şikayetlenmenin olduğunu tespit ettim.

Örneğin bir avukat olarak Adliyede yaşadığım bir hadiseden dolayı, sosyal medyada dertlenmek adına yaptığım bir paylaşıma 500’e yakın beğeni gelmesi ve benzer sıkıntılar yaşadığını ifade eden 100’e yakın yorumu görünce, artık milletin bunaldığını, son zamanlarda kendisini resmi makamlara hakkıyla ifade edemediğini ve buna, devleti temsil edenlerin vatandaşa üsten bakması nedeniyle fırsat verilmediğini düşünüyorum. Resmi kurumlarda devlet personeline karşı yaşanan şiddeti asla tasvip etmesem de, bu şiddet eğiliminin iyi tahlil edilmesi gerektiği kanaatindeyim.

Devlet kurumlarında memurun azarladığı, karakolda polisin adam yerine koymadığı, adliyelerde hakim ve savcıların üst perdeden tavırlarla vatandaşın yüzüne bakmadığı, odasına bile almadığı tahakkümcü eski anlayışın kısmen hortladığı zannına kapıldığımı ifade etmem lazım. Bu şikayetlenmeler sadece vatandaş tarafından yapılıyor da değil. Şehirlerde üst düzey birçok bürokratın, mülki amirin, alt kademe personeline yakışıksız, ezen, aşağılayan ve baskıcı bir tavır sergilediğine dair sızlanmalara şahitlik ediyorum.

İstisnaları tenzih ederek söylüyorum ki; hiyerarşik olarak üstün aşağıladığı ast personelin, vatandaşa nasıl tavır sergileyeceğini lütfen empati yaparak tahmin edin. Bu ülkede herkes gücünün yettiği bir alt personele zulmeder hale gelmişse, vatandaşla yüz yüze olan devletin son yüzü memur veya personel vatandaşa ne yapmaz? İyilik de, maraz da yukarıdan aşağı sirayet eder bunun bilinmesi lazım. Bize, burnundan kıl aldırmayan, milleti adam yerine koymayan, yüzüne bakmayan, istek ve taleplerine karşı önyargılı devlet adamı değil, devletin merhamet elinin yüreklere dokunduğu bilinçli devlet adamları lazım. Elbette bu nezaketi suiistimal edenlere karşı devlet gereğini yapar, bunun da bilincindeyim. Bunun aksinin yaşandığı dönemlerde, millet ile devlet arasında yaşanan çatışmalarda nasıl bedeller ödediğimiz gün gibi ortada iken üstelik.

Birileri Valilerimiz de dahil olmak üzere bütün bürokratlara, bulundukları makamda millet için görev yaptıklarını yeniden hatırlatmalı. Gardiyan Devlet değil Garson Devlet anlayışının, millet ile devlet barışının en önemli unsuru olduğu unutulmamalı.

Henüz Yorum yok

İlk yorumu siz yazın.

Yorum Bırakın

E-Mail adresiniz yayınlanmaz.







Yazarın Diğer Makaleleri